¤84

3.9K 366 151
                                    

Atlamayın Allah aşkına ya ):

Mert: Yavrum

Doğan: Efendim aşkım

Mert: Evdeyim çıktım da

Mert: Seni özledim gelir misin

Doğan: Tabii gelirim o nasıl soru 💚

Mert: Tamam bekliyorum

Doğan: İlaç verdiler mi devam mı

Mert: Yeni ilaçlar verdi geldiğinde konuşuruz güzelim

Doğan

Zili peş peşe çaldım. Heyecandan elim ayağım titriyordu. Bir de geri zekalı gibi trafiğe takılmıştım. Sanki İstanbul'daydım. Trafiğin olacağı tutmuştu.

Telefonumun ekranından sarı gözlüğüme, beyaz tişörtüme baktım. Bir de saçımı falan dağıtmaya çalışıp geri zekalı gibi olmuştum.

Ofladım.

Kapıyı Mert'in babası açtı. "Ne oldu?"

"Mert aradı, geldim,"diye artist bir cevap verdim. Havalı olsun diye gözlüğümün üstünden bakış attım.

"Ne konuşmuştuk?"dedi alayla.

"Ne?"dedim ben de ters bir şekilde.

Bir an bıçak sallamak istedim neden bilmiyorum. Sanırım Beşyol'dan gelmemeliydi buraya.

"Mert gidecek. Göndereceğim onu. Yurtdışında eğitim alacak ve daha iyi tedavi görecek. İlaçlarını içecek.  Yenilik ona iyi gelecek. Sen ise bu çöplükte boğulacaksın."

"Tamam,"dedim ve içeri girdim.

Hemfikir olduğum tek konu ilaçlardı. Sike sike içecekti gerekirse.

Odasına geldiğimde nefes aldım. Kapıyı yavaşça araladım. Ya... Uyumuştu.

Tam çıkacakken "Doğan,"dedi güçsüz bir sesle.

"Aşkım... Ben geldim,"deyip yatağa oturdum.

Gözlerini ovalayarak doğruldu. Çok solgun ve hayat enerjisi çekilmiş gibi gözüküyordu. Bayık bakışlarla yüzüme baktı. Elimi yüzüne koyup okşadığımda göz kapakları titreyerek kapandı. Kendimi ağlamamak için tutarken dudaklarına öpücük bıraktım. "Seni çok özledim..."

"Uyumak istiyorum..."

Başımı salladım hızlı hızlı. "Beraber uyuyalım mı?"

"Uyuyalım,"dedi o ölü sesiyle. Yatakta uzandı. Arkasından sarılınca tekrar uyumuştu.

Çok yorgundu.

Saçlarını okşayıp soluk yüzünü izledim. "Biz hiç mutlu olamayacak mıyız?"

Uykusunda elimi tuttu. Buruk bir şekilde gülümsedim. Şu an dokunmaya kıyamıyordum, deli gibi sarılmak istesem de.

Saatlerce uyudu. Tam kendimden geçecekken "Su,"dedi.

Kalkıp su getirdim. Beş bardak içti.

"Tişört versene." Esnedi.

"Neden? Kokmuyorsun. Bana kokmazsın."

"Ondan değil. Dışarı çıkalım diye yani."

"Aşkım daha yeni geldin."

"Boğuluyorum evde." Başımı sallayıp mavi tişörtü attım. Üstünü giyinirken bile ağır ağır hareket ediyordu. Yemin ederim son ses bağırarak ağlayasım geliyordu. Hepsi benim suçumdu. Onu hemen hastaneye götürmeliydik. Kaçırmamam gerekirdi. Of. Ayağa kalkıp kendisine baktı. "Bağımlı gibiyim ebesini sikeyim ya."

Kamyon | boy×boyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin