"Tanrım, iyi ve merhametli olan. Hayatımın her gününde gerek düşüncelerimde, gerekse işlerimde vücudum ve ruhum ile işlediğim bütün günahları kabul ediyorum. Seni incittiğim için kalpten, içtenlikle üzgünüm ve samimi olarak tövbe ediyorum. Gözlerimdeki yaşlarla sana alçakgönüllülükle dua ediyorum. Ey Efendim, merhametinle tüm geçmiş isyanlarımı affet ve beni onlardan özgür kıl. Kararlı olarak, senin lütfunun yardımıyla hayatımın gidişatını düzeltmek ve bir daha günah işlememek için çözüme kavuşturmak istiyorum ki böylece doğruluğun yolunda yürüyebileyim, Baba'nın, Oğul'un ve Kutsal Ruh'un ismine övgüler, şükranlar ve yücelik sunabileyim. Amin."
Peder Sefarim, Pazar ayinine gelen onca insanla tövbe duasını okurken kalınlı inceli birçok ses birbirine karışıyordu. Duayı bitirmelerinin ardından sıra koroya gelmişti. Sıraların en ilerisindeki kürsüye çıkan tanıdık simalara şöyle bir göz attım. Benim yaşlarımdaki gençlerden oluşan koro, her ayin sonrasında seslendirecek bir ilahiye yahut şarkıya sahipti. Çoğunluğunu sosyal yardım görevini yerine getirmek amacıyla burada olan gençlerden oluşturan koroda gönüllü olarak katılım gösteren ve gerçekten bu işi keyifle yapan gençler de bulunmaktaydı. Durum ne olursa olsun her biri sesini oldukça etkili kullanmayı biliyor, beni kolaylıkla mest ediyordu.
Hareketli bir ilahiyi seslendirmelerini oturduğum yerden izledim. Küçük olduğum için -buradaki yaş ortalaması kırkın üzerinde kaldığından küçük sayılıyordum- benimle pek bir işleri olmuyordu Pazar ayinlerinde. Ben de sıraların birine geçiyor, her seferinde ayine katılıyordum. Yapılan konuşmaları, Peder Sefarim'in verdiği vaazleri ve ettiği duaları dinlemek hoşuma gidiyordu.
Koronun arka tarafında kalan, içeriye açılan kapıdan buraya doğru hızlı adımlarla gelen Nancy gözüme çarptı. Hızla yürürken bir yandan da başındaki örtüyü düzeltmeye çalışıyordu. Büyük birkaç adımda kendini yanıma attı. Kendine yer açmak adına poposuyla benimkini ittirmişti, elleri hâlâ saçlarındaydı ve bana bakmıyordu.
"Günaydın." İğneleyici bir tonlamayla yalnızca onun duyabileceği kadar yüksek bir sesle mırıldandım. Uyandığımdan bu yana ortalıkta yoktu ve şimdi hiçliğin ortasından doğmuştu sanki.
"Şunu düzeltir misin?"
Beni duymazdan geldiği ilk an olmadığı için ona bir şey demedim. Başı üzerinde düzensizce duran örtüyü düzelttim. Nancy sessiz bir teşekkürle birlikte bana dönmüştü. Gözlerinde anlamını çözemediğim bir parıltı vardı. Dün gece bir şeyler olmuş olsa gerekti.
"Kyle beni yeniden istediğini söyledi."
İşte başlıyoruz.
Başımı hızla koroya çevirdim. Şu anda Kyle'ın ne tür saçmalıkları dile getirdiğinden çok duymak istediğim şeyler vardı.
"Ne güzel." demeden geçemedim yine de. Heyecanlı gelen sesi içten içe ona üzülmeme neden oluyordu. Kyle'a aşık değildi ama kalbinin kırılmasını da hak etmiyordu. Kyle ise bunu yaparken ona acımıyordu bile.
"Söylediğine göre ben olmadan bir hayatı olmadığını fark etmiş."
Aynı ses tonu; hevesle dolup taşan ama saygısızlık da etmeme amacıyla sessiz kalmaya çalışan, buna rağmen pek de başarılı olamayan o ses tonunu kullanmaya devam ettikçe içimdeki burukluk büyümeye devam edecekti.
"Eminim öyledir." diye mırıldandım umursamaz bir tavırla. Gözlerim, adeta cıvıldayan korodakileri inceliyordu. Bunu sırf Nancy ile göz göze gelmemek adına yapıyordum çünkü ona bağırmak istemiyordum. Kızmak da istemiyordum. Onun da bana kızmasını da istemiyordum.
"Sence ona geri dönmeli miyim?"
İşte bu, ona dönmemi sağlayacak kadar ilginç bir cümleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
she got hell to pay, [1/2]
Short Story❝Eğer gözün günah işlemene neden olursa onu çıkar at. Tek gözle yaşama kavuşman, iki gözle cehennem ateşine atılmandan iyidir.❞ ─ Matta 18: 9 blasphemy ikilisi, birinci kitap. zain javadd malik | 10.06.2019