"Bir yer buldum."
Rahibe Dolores günümü aydınlatacak bir cümleyle söze girdiğinde gülümsememe engel olamamıştım.
Ondan büyükannemin cenaze töreninin ardından benim için uygun bir iş yeri bulmasını istediğimde bunun bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum. Belki de teorilerim doğruydu, belki de o Tanrı'nın sayılı kişilere göndermiş olduğu bir melekti. İyi bir melek.
"Kasabanın diğer ucunda oturan bir arkadaşım var. Onun da bir kâhyaya ihtiyacı olan bir arkadaşı varmış. Bu sabah konuşurken bu haberi alır almaz seni bilgilendirmek istedim. Bir gidip bak bakalım, anlaşabilecek misiniz."
Elime bir kâğıt sıkıştırdı. "Burada adresi yazılı." diye devam etti konuşmaya. O konuştukça ağzından yayılan portakallı çörek kokusu yüzüme çarpıyordu. Dün gece tüm yediğim şey kendi başımın etiydi. Acıkmış hissediyordum. Bir yandan da sevgi dolu, hatta biraz da karmaşık.
"Peki ama Rahibe Monica'ya-"
Rahibe Dolores eliyle bir işaret yaparak beni susturunca hevesle soludum. Başımı hızlı hızlı sallayıp odama koşturdum.
Aşırı hisler insanları yanlış yönlendirecek kararlar aldırabiliyordu. Tıpkı dün gece, daha önce hiç olmadığı kadar içten bir üzüntü ve gözyaşları içindeyken ölümü düşünmeye başlamam gibi. Ya da henüz işverenimi görmeden buradan çok uzaklara gidebilecek bir iş bulduğum için sevinmem gibi.
Mantığım nerelere kaybolmuştu benim?
Üzerime örme yeşil kazağım ile kot pantolonumu geçirdim. Pencereden dışarı hızlı bir göz gezdirince bir de hırka giymemin mantıklı olduğunu görmüş, koyu renkli hırkamı üzerime geçirip odamdan ayrılmıştım. Kiliseden ayrılmadan önce yemek katına indim ve oradan bir kırmızı elma kaptım.
Rahibe Dolores'in verdiği adresin neresi olduğunu bilmiyordum. Yine de buna takılmayarak yoluma devam ettim. Kilisenin ve aşina olduğum renkli evlerin bulunduğu muhitten çıkmak üzere olana dek ilerledim. Elmam bitince çöpünü gökyüzüne savurdum.
Hava bugün de karanlıktı, bu sebepleydi ki şimdiye dek gördüğüm iki yüzden biri bir köpeğe aitti. Dün geceden kalma ıslaklıklar asfaltların eski yüzeyi tarafından emilmiş, ardında belli belirsiz lekeler bırakmıştı. Hava puslu ve nemliydi. Yağmur yağmaya başlamadan önce oraya varabilmeyi diliyordum.
Ellerimi ceplerime daldırmama yol açan bir rüzgârla saçlarım önüme savruldu. Başımı sallayarak onlardan kurtuldum. Böylelikle karşımdaki manzaranın değiştiğini netlikle görebilmiştim. Karşı kaldırımda arkası bana dönük bir şekilde yürüyen biri görünüyordu. Fakat aramızda epey bir mesafe olduğu için onu net olarak göremiyordum. Yine de biraz hızlı ilerlersem avucumdaki buruşuk kâğıtta yazılı adresi ona sorabilirdim.
Düşündüğüm gibi adımlarımı sıklaştırdım. Karşı kaldırıma geçtim. Aramız şimdi daha yakınmış gibi görünüyordu. Nefeslerimi örnek alarak daha hızlı davrandım. Biraz koşturmanın ardından sonunda ona yetiştim. "Merhaba, rica etsem bana-"
Seslendiğim kişi duraksayıp başını bana çevirince kendimi oracıkta imha etmek istemiştim. Elleri cebinde, sorgulayan gözleri üzerimdeydi. Herhangi bir şey de olsa dememi bekliyormuş gibiydi. Bense hâlâ hareketsiz duruyordum.
Onu son göreli ne kadar olmuştu, bir sene mi?
"Sana?" Kalın kaşları beklentiyle kalkmıştı. Birbirimiz için kim olduğumuz ya da kim olmadığımız umurunda değilmiş gibiydi.
Bu konuda onu örnek aldım. Elimdeki kâğıdı uzatıp almasını bekledim. "Bana burasının ne tarafta olduğunu söyler misin?" diye sordum titrek bir sesle. Hava gittikçe bozmuştu. Soğuk rüzgârlar birbirini kovalıyordu. Fazla bozuntuya vermemeye çalışarak bir nefes aldım. "Kasabanın diğer yakasında galiba, ama tam yerini öğrenmem gerek."
![](https://img.wattpad.com/cover/155199834-288-k70362.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
she got hell to pay, [1/2]
Short Story❝Eğer gözün günah işlemene neden olursa onu çıkar at. Tek gözle yaşama kavuşman, iki gözle cehennem ateşine atılmandan iyidir.❞ ─ Matta 18: 9 blasphemy ikilisi, birinci kitap. zain javadd malik | 10.06.2019