☆ seven ☆

1.4K 192 34
                                    

"Suça sürükleme eylemlerinin olması zorunludur. Ama suça sürükleme eylemine yol açacak insanın vay başına geleceklere! Eğer elin ya da ayağın seni suç işlemeye sürüklüyorsa onu kes ve kendinden at. Yaşama kolsuz ya da ayaksız girmen, iki el iki ayak sahibi olarak sonsuz ateşe atılmandan daha iyidir. Eğer gözün seni suç işlemeye sürüklüyorsa onu çıkar ve kendinden at. Yaşama tek gözle girmen, iki göz taşıyarak cehennem ateşine atılmandan daha iyidir."

Rahibe Monica, Nancy ile ikimize İncil'den kesitler okumaya devam ettiği sırada ruhum kilisenin duvarları arasında dans ediyor, göğe yükseliyor, gidip o köşebaşında kalakalıyordu.

Bir hafta kadar öncesinde olanlar aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Zayn'i o günden beri görmüyordum ve bu beni mutlu ediyordu. Kafamı daha fazla karıştıracak cümleler kurmasını istemiyordum. Nancy ile ise, bir diğer yandan, görüşmeye devam ediyorlardı. Nancy her iki günde bir geceleri penceremizden süzülüyor, birkaç saat içinde geri dönüyordu. Anlattıklarına göre Zayn onu mutlu ediyor, üzmüyordu. Eh, öyle yapsa iyi ederdi.

Dalgınlığımı belli etmemeye çalışıyordum ki Rahibe Monica'nın bugünlük bu kadarının yeterli olduğu cümlesiyle ayağa fırladım. Nancy ile birlikte ona selam vererek gitmesini izledik. Rahibe Monica yanımızdan ayrılınca Nancy şakımaya başladı. "Giyeceklerimde bana yardımcı ol!"

Söylediğine göre bir saat kadar içinde Zayn onu almaya gelecekti ve Nancy şimdiden yerinde duramıyordu.

Ah, sevimli aşk kuşları. Bu daha az mide bulandırıcı olamazdı. Rastgele bir şeyler giyip gidemez miydi işte?

"Üzgünüm, benim de hazırlanmam gerek." Kestirip atarak koridora yöneldim. Nancy beni şaşırtmayacak bir enerjiyle hoplayarak yanımda bitmişti. Ama ben ona fırsat tanımadan devam ettim. "Büyük annemi ziyarete gideceğim."

Abartılı bir hüzünle dudaklarını büzdü. "Ama-"

"Üzgünüm!" Yanından geçtim ve odaya daldım.

Nancy homurtular eşliğinde peşimden odaya girmişti. Gardırobun kendi kısmına ait olan kapağı açıp kendi kendine mırıldanarak giyecek bir şeyler aradı. Onun için kötü hissetmedim. Birisi için kötü hissedilmesi gerekiyorsa bu kişi hiç şüphesiz ben olmalıydım. Günlerdir zaten bu ritüeli gerçekleştiriyorduk. Bir gün olsun bensiz devam ederse ölmeyeceğinden emindim.

Üzerime açık pembe renkli eteğimi geçirdim. Bugün takvim Cuma'yı işaret ediyordu, bu da hafta sonu yapmam gereken şeylerin arasında büyük annemi ziyaret edebilmem için geniş bir zaman dilimi olmadığı, tek boş anımın bugün olduğu anlamına geliyordu.

Büyük annemi en son iki hafta kadar öncesinde görmüştüm. Gördüklerim hiç de hoşuma gitmemişti. Bu sebepleydi ki biraz da onu görmekten kaçınıyordum. Ergenlik dönemindeki bir çocuktan farksızdı, tek fark, o iyi yönde değil kötü yönde bir gelişim gösteriyordu. Sanki her gün daha fazla yaşlanıyordu. Çoğu kez kim olduğumu hatırlamıyor, bulunduğu huzurevindeki görevlilere seslenip benden kaçmaya çalışıyordu. Bunun üzerimdeki etkisi çok da kapsamlı değildi. Büyük annemi hayatım boyunca sık gören birisi değildim ve beni unutmasına gücenmiyordum. Ama onu kaybetmekten korkuyordum. Ve bunun için çok zamanımın kaldığını da sanmıyordum.

Üzerime beyaz renkli, kollarımın yarısına dek uzanan bir gömlek geçirip bir çift de ayakkabı aldıktan sonra dolabın benim tarafımda olan kapağını kapattım. Nancy elindeki askılarda asılı olan iki farklı tişörtü üzerine tutup aynadaki yansımasını izliyordu. Yine hangisini giyeceğine karar verememişti. Hardal sarısından biraz daha parlak bir sarıya bulanmış olan düz, uzun tişörttense diğer elindeki petrol yeşili, daha kısa olan tişört daha güzel duruyordu.

she got hell to pay, [1/2]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin