Multimedia' daki Damla (kaçırılan kız)
Ürkütücü bir mart sabahıydı. Şafak yeni sökerken ufuklardan güneşin yeni doğmuş ışınları güne 'Merhaba!' diyordu. Sert rüzgarın sesi güneşin doğuşuyla pusuya yatmış bir edayla geri çekilirken sabah olmasının en güzel yanının uykularından yeni uyanmış kuşlar tarafından etrafına neşe saçarak ortak olmasıydı.
Sokaklardaki gece lambaları teker teker sönerken ortam artık kendisini sabahın huzurlu kollarına bırakmaya hazırlanıyordu.
Uykularından uyananlar yavaş yavaş evlerinden sevdikleri tarafından uğurlanırken hepsinin yüzünde mutluluk akıyordu. Arkalarından bakan aileleri her biriyle ayrı bir gurur duyarken mutlulukla iç çekişleri birbirlerine karışıyordu.
Sıradan ve normalden daha sessiz bir mahalle olmalarına rağmen bir çok olayın ve anının tatlısıyla, tuzlusuyla, acısıyla atlatıldığı bu mahalle uzun ince ve çıkmaz bir şekilde uzanıyordu.
Yavaş yavaş uyananlar işine ve okuluna gitmek için tatlı bir telaşa girmişlerdi.
Genç kız evinde hâla sıcak ve çikolata kolulu yatağında huzurla uyuyordu. Camına konup kaçan serçeler ona bir kez bakıp kaçıyorlardı. Arada gelip genç kızın, camının önüne ufaladığı ekmek parçalarından kendilerince ziyafet çekip yavrularına götürüyorlardı.
Genç kız gözlerini açmıştı sonunda.
Elanın yeşile çalan tonu...
Bir cam misali parlıyordu, yüzündeki huzuru paylaşmayı çok seven genç kız uyuşuklanarak doğruldu. İstemeyerekten üzerindeki battaniyeyi hafif yana kaydırdı fakat vücuduna değen hafif soğukla ürperdi. Sessizce yatağının yanındaki telefonunu alıp onu huzurlu uykusundan mahrum bırakan telefonundaki alarmı kapattı. Gözlerini cama konup kaçan tatlı küçük şeylere çevirdi.
Yine gelip ufaladığı ekmek kırıklarını yemeleri ve birbirlerinden kaçırmaları çok tatlıydı. Ona huzur veriyordu. Yardım ettiği için hep huzur buluyordu.
Ne de mutlulardı ama. Aynı kendisi gibi.
....Damla' dan....
Sabah yine erkenden kalkıp o küçük tatlı melekleri izlemek hoşuma gitmişti.Cama konup kaçmaları arada tekrar gelip kırıkları alıp gitmeleri yaptığım iyiliğin bir ödülü olarak huzur ve mutluluk veriyordu. Sevimli dostlarım her sabah buraya uğrardılar.
Doğrularak üzerimdeki battaniyeyi yavaşça çektim. Çekmemle vücudumu esir alan soğuk bedenime hızla bir iğne batırmış ve geri çekmiş gibi hissettirdi.
Ürpermiştim...
Yatağımın hemen dibindeki iki raflı dolabın üzerinde elimi gezdirip çalan telefonumu aldım ve alarmı kapattım. Fazla dinç hissediyordum ve bu olayda pencereme konan ufak sevimli dostlarımın parmağı vardı.
Ayağa kalkıp güzelce esnedikten sonra aynaya doğru yaklaştım.
Saçlarım karmakarışıktı ellerimle hızla düzelttim ve odamın içinde gözlerimi gezdirdim. Aradığım şeyin ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu açıkçası.
Uyku sersemliğini atlattıktan sonra odamın içine dolan yemek kokularıyla kendime geldim. Odamın kapısına yanaşıp usulca kapının kolunu kavrayıp açtım ve salona çıktım. Sonuçta ses çıkararak kimseyi rahatsız edemezdim.
Salonda ilerleyip sol tarafa döndüm ve mutfağın girişinden annemin doğradığı salatalık gözüme ilişti. Dikkatini dağıttırıp elini kesmemesi için hızla mutfağa gidip mutlulukla anneme "Günaydın anne." dedim. Gözlerini salatalıktan çekip bana döndüren annem de aynı şekilde gülerek "Günaydın yavrum!" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMSİN!
Romance-Yeter artık...yeter! Gecenin esir almış karanlık sokağında avazı çıktığı kadar bağırıyordu genç kız. Karşısındaki genç adam ise onun aksine çok sakin bir şekilde; -Kaç ,belkide bu son şansındır... Bunu o kadar sakin bir şekilde söylemişti ki fırtı...