Multimedia'daki İsmail ( Ferman ' ın adamı.)
Çaresizlik...
Belkide hayattaki en iğrenç duygular arasında ilk sırada. Mahvolmuşluk hissi verip can yakıcı olması ise çabası.Genç adamın yüreği yanmıştı sevdiği kızın gözyaşları içinde karşısındaki duvara sinip ağlaması.
Harelerinden süzülen her bir damla yaş için lanet etmişti bu iğrenç dünyaya.Paketinden hiç bitmeyecekmiş gibi içti sigaralarını. İçindeki yangın geçmiyordu işte geçemiyordu.
Güzel kızına bu zalimliği yapanın elbet bedeli olacaktı. Her şeyi ağırdan alıp en iyi şekilde oyununu oynayacak ardından sevdiği kızın intikamını alacaktı.
Cidden intikam mıydı alması gereken?
Yoksa, içindeki yangını bir nevi söndürme girişimi mi?
Her ikisinin de cevabı tek bir sonuca ulaşıyordu.
Damla için yapmayacağı şey yoktu!
Kendine bir söz daha verdi sevdiği karşısında ağlarken genç adam.
Onu ağlatan ve üzen herkesin soyunu tüketecekti.
......Ferman'dan......
Zaman akarken sınıfa giren hocayı hiç görmemiştim. Okula yeni gelmiş olmalıydı. Daha bu düşüncelerimdeyken hoca çoktan kendini tanıtmış yavaş yavaş bizi tanımaya başlıyordu. Sıra benim kızıma gelince ona sorular sormaya başlamıştı. Baştan herşey güzel ilerliyordu. Ama hoca kılıklı hayvan kızımın açığını bulmuş ve bu açığıyla oynamaya kalkmıştı. Damla daha fazla dayanamamış ve dışarı koşarak çıkmıştı. Bende hemen arkasından dışarı çıktım. Güzelimin ağladığını duyduğumda sol tarafıma bir ağırlık çökmüştü. Arkasından geldiğimi farketmesi uzun sürmemişti arkasını döndüğünde gözlerinden yaşlar akıyordu. Bu kızı üzenden öcümü tabikide alacaktım. Güzelimi benden başka kimse üzemezdi. Ona benden başka kimse zarar veremezdi. Ona benden başka kimse sevgili gözüyle bakamazdı. Bakan olursa da o gözlerini oyardım. Sonra da köpeklere leşini yedirirdim. Bu kıza istemsizce çok fazla bağlanmıştım onu çok seviyordum. Sanki benim olmazsa nefes alamam gibi hissediyordum. Ben Damla ' ya sarıldığımda daha da fazla ağlamıştı. Allah kahretsin ki elimden bir şey gelmiyordu. O an canımı istese verecektim yeter ki ağlamasın. Damla' nın ağlamasına katlanamıyordum. Bu kız ağlarken bile çok güzeldi. Zil çalınca ayağa kalktı bana baktı sanki onunla gitmemi istiyordu. Ama Damla' ya bunu yapana cezasını ödetecektim. O yüzden Damla' ya işimin olduğunu söyledim . Damla ' da tamam anlamında kafa sallamıştı. Sonraysa sınıfa gitti. Bense hala okuldaydım. O hocayla görüşecektim.
*
Şu an karşımdaki bir sırada tahminen eski arşivdeki sınav kağıtlarını okuyordu. Ona yapacağım işkenceleri aklımda canlandırıyordum. Ona çok acı çektirecektim. İsmail'i arayıp her şeyi anlattım. İsmail de yapması gerekeni biliyordu. Depoyu ayarlamasını ve siyah doblo arabamı getirmesini söyledim. 5 dakika sonra İsmail buradaydı. Artık zamanı geldiğini hissettim ve sınıfa daldım. Hoca bana ne var bakışı attı.
- Hocam öğrenciniz Damla'yı tanıyormusunuz?
Eğlenen bir tavırla bana baktı ve elindeki kalemi masanın üzerine gülerek fırlattı.
-Haaa o hani babası terkeden mi? Onu kim unutur.
Bu cümleyi gülerek söylemişti. Bende hocaya öyle bir yumruk attım ki hoca anında bayılmıştı. Adını da o ara yakasındaki yazıdan öğrendim. Adı Rahmet' miş. Aslında hocayı mendili ağzına dayayıp bayıltmayı düşünüyorduk ama benim olanla dalga geçtiği için yumrukla bayıltmak zorunda kaldım. Elim o yüze temas edince içim çok mutlu olmuştu. O yüze tekrar tekrar vurasım vardı. Daha fazla bekletmeden Rahmet'i siyah doblo arabama taşıdık. İsmail de etrafa bakıyordu. Sonuçta arkamızda bir şahit bırakmak tehlikeli olurdu. Arabaya koyduğumuzda İsmail 'de ellerini ve ayakları bağladı. Sonrada arabaya binip deponun oraya sürdü. Depoya vardığımızda hala ayılmamıştı. Ne derin uykusu varmış . Sonra ise işkence sandalyesine otutturup ayılmasını bekledik.
İsmail daha fazla bekleyemeyip;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMSİN!
Romance-Yeter artık...yeter! Gecenin esir almış karanlık sokağında avazı çıktığı kadar bağırıyordu genç kız. Karşısındaki genç adam ise onun aksine çok sakin bir şekilde; -Kaç ,belkide bu son şansındır... Bunu o kadar sakin bir şekilde söylemişti ki fırtı...