ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

10.7K 345 31
                                    

........Damla'dan.......
Altan beni farkedince bana döndü ve telefondakine " Kapat!" dedi. Her ne kadar sakin gibi söylese de aslında sakin değildi. Telefonu kapayıp yanıma geldi ve yüzüme doğru eğildi."Ne diye beni dinliyorsun sen?" Neye uğradığımı şaşırdım. Adeta yılan edasıyla yüzüme tıslamıştı ve bu benim gözlerimin dolmasına neden olmuştu.Ona ne olursa olsun soracaktım kimle konuştuğunu."Az önce kimle konuşuyordun?" Yüzüme biraz daha eğilip kolumu sıkıca tuttu ve kulağıma yallaşıp"Sanane!"dedi kısık ama sert sesiyle. Bu benim yutkunmama neden olmuştu. Kolumu bırakıp mutfaktan tam çıkmak üzereyken arkasından kısık ama duyabileceği bir şekilde "Babam mıydı?" Mutfaktan çıkmak üzere olan bedeni ani olarak durdu ve bana dönmeden."Hayır babam yok benim...bizim! Telefondaki de Meriç amcaydı o yüzden baba demiş olabilirim. Bilirsin kendisi çok babalık yaptı bize." Kafamı anlamazca salladım."Peki neden bana böyle davrandın. Normal bir durum ve sen bana böyle davranmazdın?" Soru sorarcasına söylemiştim. Arkasını hafif dönüp bana baktı daha sakin gözüküyordu."Beni sadece korkuttun. O yüzden öyle davrandım. Kusura bakma." dedikten sonra bir şey dememe izin vermeden mutfağı terketti. Ben de sadece arkasından bakakaldım. "Zaten hep üstüme gelin." sitemle söylediğim cümleyi kısık sesle söylediğim için duymamıştı. Suyumu içip mutfaktan çıktım. Odama gidip üzerimi değiştirip tavşanlı geceliklerimi giydim ve yatağa yattım.
Bir sağa bir sola dönüyordum ama yine de uyku tutmuyordu ben de pencereme baktım. En azından dışarıya bakarım diye düşündüm ve yerimden kalktım. Cama yaklaştım ve pencereyi açtım. Dışarıya bakarken ateş kırmızı bir şey gördüm aynı sigaranın ucu yanarken oluşan görüntü gibiydi. Fakat hemen sönmüştü. Biraz daha o tarafa dikkatimi yoğunlaştırınca ufak bir takırtı geldi. Dikkatimi ne kadar o yöne versem de yine bir şey göremiyordum. Gözlüklerimi almak için elimi hemen yanıma dolabıma uzattım ve çekmeceyi açıp hızla gözlüğümü taktım. Fakat yaptığım telaş boşunaymış çünkü hiç bir şey yoktu. Uykumun geldiğini hissettim ve pencereyi kapayıp yatağıma yattım. Sonuçta bir ay sonra okul yaz tatiline girecekti. Daha fazla düşünmemek için gözlerimi yumdum.

Belli belirsiz tıkırtılarla gözlerimi araladım. Pencerem açılmış ve esen rüzgar nedeniyle de perde havalanıyordu. Yavaşca yerimde doğruldum ve ayağa kalktım. Penceremin yanına gidip yavaşca başımı dışarı çıkardım. Karanlık sokakta kimse yoktu. Sadece park etmiş bazı arabalar vardı. Ama en köşede duran siyah bir doblo ise dikkatimi çekmişti. Camları filmle kaplı olduğu için gözükmüyordu. Telefonumun mesaj sesi odada yankılanınca pencereyi kapatıp perdeyi de çektim. Telefonumu aramaya koyuldum ve odada bir oraya bir buraya bakındım. Sonunda telefonumu bulunca mesajı açmak için şifreyi girdim ve mesaja baktım.

Gönderen: Gizli numara:
Yat!

Bu neydi şimdi bilmiyorum ama yanlış geldiği belliydi. Kendimi yatağıma attım ve uyumaya başladım.

*

Güneşin uğurlu ışığı yüzüme vururken perdemi en son kapattığım aklıma gelmişti. Kesin Altan'ın işiydi her sabah kakmam için böyle gereksiz bir uğraşa girerdi. Yavaşca yatakta doğruldum ve üzerimdeki geceliği düzelttim. Ayağa kalktım ve banyoya doğru ilerledim. İşlerimi hallettikten sonra üzerimi de giyinip odadan çıktım. Mutfaktan sesler geliyordu galiba annemle Altan çoktan uyanmışlardı. Yanlarına gidip neşeli bir şekilde "Günaydın." dedim . Altan yüzüme bakıp kafa salladıktan sonra annem de benim gibi karşılık verdi. Bu gün okul olduğu için hızlı olmam lazımdı. Kahvaltı sessiz bir şekilde geçmişti. Sofradan kalkıp odama gittim ve okul kıyafetlerini giydim. Telefonuma mesaj gelince sesi yankılandı. Gelen mesaj Merve'den di hızlı olmamı söylüyordu. Yani biraz daha çabuk olmam lazımdı. Çantamı alıp odamdan çıktım. Annemin yanına gidip "Görüşürüz annem." Annem de "Görüşürüz güzel kızım. Dikkat et kendine." Kafa sallayıp Altan'a döndüm. Yanına gidip sulu sulu yanağını öptüm. O da aynısını bana yaptı. Arkamı dönüp giderken Altan arkamdan sessizce söyleniyordu. Bu haline gülüp evden çıktım. Merve mahalle başında kaldırıma oturmuş ayakkabılarını ıslak mendille siliyordu. Yanına varınca kafasını kaldırıp "Gelmeseydin ben daha beklerdim ya." Ben de "Merve hadi gidelim geç kalcaz yoksa." Merve bıkmış bir şekilde " Lisenin bitmesine 2 yıl kaldı bıktım artık ya." Bu haline sadece göz devirdim. Merve de benim göz devirişime göz devirdi. Okul yolunda giderken havanın güneşli olması beni enerjik yerine biraz ruhsuz yapıyordu. Ben daha çok yağmurlu günleri seviyordum. Yolda tek başıma yağmur altında bir mahallede ve bu mahallede sisli oldumu beni enerjik yapardı. Çok farklı fakat Sherlock Holmes okuduğum için belkide etki yapıyordu bilmiyorum. Ben böyle kendi kendime düşünürken okula gelmiştik bile. Okul bahçesine girince biri "Damla!" diye seslendi. Sesin geldiği yöne bakınca bunun Sinan olduğunu gördüm. Merve'yle vedalaşıp Sinan'ın yanına gittim. "Günaydın Damla." sesindeki neşe gözle görülürdü."Günaydın da bu neşe niye?"
"Ne olcak kızım sınav sonuçları açıklandı."
"Ee sen kaçıncı oldun? " bana bakıp daha da güldü. "Birinci oldum kızım sen de beşinci." Şaşıp kalmıştım oysa yapılan sınava hiç çalışmamıştım. Ama yine de sınav baya kolay geçmişti. O yüzden de beşinci olmuştum. Sevinçle Sinan'a sarıldım. Sinan ilk başta kaskatı kesildi elleri havada asılı kaldı sonra kendine gelince sımsıkı sarıldı. Bunu yapmasını heyecanına ve sevincine bağladım. Oysa ben sadece arkadaşca sarılmıştım. Arkadaş olarak Sinan gerçekten çok iyiydi. Beni sınavlara hazırlıyordu anlamadığım konuları bıkmadan usanmadan defalarca kez anlatıyordu. Sarılmamıza son vermek için geri çekilmeye çalıştım fakat Sinan öyle bir sıkmış ki beni ayrılamadım. Sonra tekrar deneyince bu sefer ayrılabildik.
"Hadi gidelim zil çalcak." dedim. O da kafasıyla onaylayıp benimle beraber sınıfa gitmeye başladık. Sınıfa girince Sinan yerinden kalkıp yanıma geldi. Artık yanımda kimse olmadığı için Sinan da yanıma oturmuştu. "Seni tek bırakamam. Hem derste anlamazsan sana tekrar anlatırım."
"Sağol ." Öğretmenler zili çalınca sınıfa öğrenciler doluşmaya başlamıştı. Herkes yerine yavaş yavaş otururken öğretmen de gelmişti. Yoklamayı aldıktan sonra derse başladı. İlk dersimiz fizikti ve cidden hiçbir şey anlamıyordum. Aslında hoca soruları çözerken cidden çok kolaydı. Fakat sınavda çıkınca sınav kağıdıyla ilk 20 dakika boyunca bakışıyordum. Hoca anlatmaya devam ediyordu. Bir tane soru buldu ve tahtaya yazmaya başladı. İşi bitince arkasını dönüp "Sinan tahtaya." dedi. Sinan zaten bu derste iyi olduğu için hemen kalktı. Tahtaya gidip soruya baktı. Tekrar baktı sonra birkaç şey yazdı fakat olmamış olacak ki sildi. Tekrar yaptı ama tekrar olmayınca bir of çekip hocaya döndü"Hocam ben bunu yapamıyorum." dedi. Hoca'da "Zaten bu soru çok zor gençler yapan olursa sözlü notu 100 fakat fizikte en zekinizi kaldırdım fakat çözemedi denemek isteyen varsa deneyebilir." dedikten sonra cebimdeki telefon titredi. Okulda hocalar telefonu toplamıyor fakat derste oynamak yasak. Ben uçak moduna almıyordum sadece sessize alıyordum. Hocaya farkettirmeden telefonu aldım ve yavaşca açtım. Mesaj gelmişti. Mesajlar bölümüne girince gelen mesajla ilk defa mutlu oldum.
Hoca önündeki kitapla ilgilenirken parmak kaldırıp hocadan izin istedim."Hocam bu soruyu çözebilirim." dedim. Hoca bana garip bir bakış attıktan sonra Sinan'ı otutturup beni kaldırdı. Tahtaya gidip kalemi elime aldım ve yazmaya başladım. Aklıma mesajdaki formülü getirip duruyordum. En sonunda hepsini yaptıktan sonra arkamı döndüm. Hoca bana öyle bir bakıyordu ki sanki heykel olmuştu. "Ama... nasıl... evet doğru cevap bu. Damla sözlü notun 100 kızım." dedi bu haline gülümseyerek " Sağolun hocam." dedim. "Asıl sen sağol. Yerine oturabilirsin." dedi. Yavaşca yerime geçerken sınıfın bana bakışı daha da komiğime gitti. Hele Sinan'ın ki gülmekten öldürecek cinstendi. Yerime oturunca Sinan "Oha nasıl ama ben yapamadım kızım nerden nasıl... ama bu... yuh!" dedi. Ben de gülmeye başladım. Mutlu olduğum tek nokta fizik dersinden geçiyordum ve sözlü notum 100 dü. Bu bana yeter de artardı bile. Bütün ders hocayı dinledim. Anlamasam da dinliyordum. Zil çalınca herkes yavaş yavaş çıkmaya başladı. Ben de yerimden ayaklanıp sınıftan çıktım. Kantine doğru gitmeye başladım. Kantine varınca sıraya geçtim ve sıranın bana gelmesini bekledim. Sıra bana gelince lavivamı alıp sıradan çıktım. Kantinden çıkarken Merve'nin tek başına bir masada oturduğunu gördüm. Yanına gitmek için hareketlendim. Elindeki telefondan hiç bir şey görmüyordu. Yanına varınca beni fark etmesi için sandalyeyi hızlıca çektim. Merve korkmuş olacak ki yerinden sıçradı ve bana "Kızım deli misin nesin korkuttun." dedi hafif kızmaya çalışarak. Ben de " Amacım korkutmak değildi." dedim. Ben de onun gibi hafif kızarak. Merve benle uğraşamayacağını anlayarak telefonuna geri döndü. Ben de sıkıldığım için Merve'ye " Merve kimle konuşuyorsun? " dedim. Merve bana bakıp gülümsemekle gülümsememek arasında bir bakış attı. "Sevgilimle konuşuyorum. Niye ki?" dedi. " Sadece sıkıldım iyi ben gidiyorum görüşürüz." dedim. "Tamam sen git ben de birazdan sınıfa çıkcam zaten." dedi. Merve'nin dediğine telefondan kafasını kaldırıp görmediği için sadece kafa salladım. Sınıfa çıktım. Yerime geçip hocanın gelmesini bekledim sınıfa 5 dakika sonra Sinan da girince yerimde doğruldum ve geçmesi için yerimden kalktım. Bana bakıp yerine geçti. Hoca gelince tekrar yoklama aldı ve derse kaldığı yerden devam etti. Bütün günüm böyle geçti. Son dersten de çıktıktan sonra okul bahçesinde Merve'yi beklemeye başladım. Neredeyse yarım saattir ne gelen vardı ne de giden. En sonunda dayanamayıp Merve'ye mesaj attım. Birkaç dakika sonra gelen mesaja bakmak için telefonu elime aldım fakat gelen bir mesaj yoktu. Belki sevgilisinin yanındadır diye Ferman'ı aramak için rehbere girdim. Fakat Ferman'ın numarası bende yoktu. Zaten kendiside kimseye vermiyordu. Merve'ye bile zor vermiş bana öyle demişti. Ben böyle düşünürken mesaj geldi. Mesaj bölümüne girerek mesaja baktım. Gelen mesaj Merve'den di. Beni beklediğini fakat gelmeyince de eve gittiğini söyledi. Mecbur tek başıma gidecektim eve. Ama hava karardığı için ve benim de biraz korktuğum için Altan'ı arayacaktım. Rehberden bulunca aradım. Fakat ulaşılmıyordu. Tekrar denedim ama yine ulaşılmayınca telefonu cebime koyup yürümeye başladım. Hava sabaha göre kapalıydı. Ve hafif bir sis vardı. Evime varmama neredeyse birkaç mahalle kala birtakım sesler duydum. Merakıma yenik düşüp bakmak için sesin geldiği yöne doğru yöneldim. Mahallenin başında ufak bir oyuk vardı oraya sığdım ve kendimi oraya soktum. Ses çıkartmamaya özen göstererek olanları izlemeye başladım. Arkası dönük biri yerdeki çocuğu öldüresiye dövüyordu. Bunu farkettiğim anda elim cebime gitti. Telefonumu bulup açtım tam polisin numarasını yazmıştım ki telefonum kapandı. İçimden lanet olsun dedikten sonra olanları izlemeye koyuldum. Yerdeki çocuğun kim olduğu belli olmuyordu. Biraz daha yaklaşmam lazımdı. Olduğum yerden çıkıp biraz daha yakınlarına gittim. Bulduğum arabanın arkasına saklandım. Yerdeki çocuğu yine göremiyordum. Çocuğu döven adamın küfürleri sokakta yankılanıp duruyordu. Adam çocuğun yakasını bırakıp çocuğun düşmesini sağladı. İşte o an ölmek istedim yerde yatan Sinan'ın yüzü gözü kan içindeydi. Sinan beni daha farketmemişti hemen yerimden çıkıp yanlarına ses çıkarmadan gitmeye başladım fakat Sinan'ı döven adam cebinden bir çakı çıkardı tam Sinan'a saplıyacakken tiz bir çığlık attım. Sinan beni farkedip"Git Damla uzaklaş burdan." diye kalan son enerjisiyle cümleleri ağzından döküyordu. Yüzü ağrı çektiğini belli eder bir şekildeydi. Her hareketinde yüzünü buruşturuyordu. Yanındaki adam ise arkasını dönmemişti. Aynı zamanda da çakı olan eli havada asılı kalmıştı. Adamın sesli bir şekilde kükreyişiyle yerimden sıçradım."Lanet olsun git burdan Damla!" İşte o an bu adamın bana sürekli mesaj atan adam olduğunu anladım. Arkasını yavaşca dönünce yüzündeki maskeden hiçbir şey belli olmuyordu. Yaşca benden büyük gibiydi. Boyu da baya uzundu. Daha fazla dayanamayarak"Lütfen bırak lütfen ..." dedim artık ağlamaya başlamıştım. Atik bir hareketle yanıma gelip ben daha hiçbir şey anlamadan beni duvara yasladı. Sert bir harekette bulunmamasına şaşırmıştım. Kafasını bana eğip aynı zamanda da bana daha fazla yaklaşarak "Beni böyle görmemeliydin Damla anlıyormusun?" Korkuyordum fazlasıyla o yüzden ağlamam daha da şiddetlenmişti sadece kafa salladım. "Ağlama ağlama dayanamıyorum yapma!" diye kükredi daha fazla ağlamaya başlamıştım. "Sinan'a zarar verme yapma bunu." dedim ağlamaktan çatallaşan sesimle. Elindeki çakıyı cebine koyup baş parmağıyla gözyaşlarımı sildi. Sonra geri çekilip Sinan'a baktı ve arkasını dönüp gitmeye başladı. Sinan'ın yanına gidip kolundan tutarak yavaşca kaldırdım. Yüzü gözü kan içindeydi. Sinan'ın telefonuna mesaj geldi yavaşca telefonunu yerden aldım ve mesaja baktım. Mesaj şuydu:

Gönderen: Gizli numara:
Eğer ellerini çekmezsen bu sefer öldürürüm.

Sıcak bir şeye değmişim gibi elimi Sinan'dan çektim. Bu hareketimle biraz sendelese de toparladı. Telefonu gösterince ilk kaşlarını çatsa da bir şey demedi. Bu konuda konuşmaması biraz da olsa içimi rahatlatmıştı. Sinan eve kendi gidebileceğini söyleyerek beni dinlemeden gitti. Oysa defalarca kez bizim eve gidip bir pansuman yapayım demiştim. Bana uzatma diyerek terslemişti. Şu anda da kendi mahallemize gelmiştim. Evimin önüne gelince kapıyı çaldım. Açan Altan'dı. İçeri geçmem için yol verdi. İçeriye girip çantamı kapı yanına koydum ve montumu çıkarıp astım. Keyfim olmadığı için annemle ufak bir hoş geldin konuşmasından sonra yemeğe beni çağırmamalarını istedim. Odama geldiğimde üzerimi değiştirip yatağa yattım. Kafam ağrıyordu. Gözlerim benden izinsiz kapandıkları için pek diretmedim ve gözlerimi kapattım.


Merhabalar tanıtım vidyosu yaptım acemice de olsa görmek istiyorsanız diğer bölümde koyacağım. Buraya görmek istediğinizi veya istemediğinizi yazarsanız sevinirim.
İyi okumalar.

BENİMSİN!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin