ON ALTINCI BÖLÜM

9.2K 281 18
                                    

Genç kız gördükleriyle şok geçirmiş ve bayılmıştı , aynı zamanda şok geçiren o değildi seslere uyanan anneside gördüklerine inanamadı. Bu adamın burada ne işi vardı? Ayağa kalkasıya kadar odaya Altan'ın dalması olayları daha da çığrından çıkaracak gibiydi. Kadın yerdeki baygın kızına yardım etmek için hareket edecekken odadaki diğer adam harekete geçti ve yerdeki masum ve bir o kadarda güzel kızını kaldırdı. Bulmuştu ailesini sonunda... Kucağındaki güzel kızına bakıp ağzından şu cümleleri döktü. "Buldum sizi, asla bırakmayacağım...asla!" Kadın adamın suratına tiksinircesine bakarken adamsa bir o kadar şefkatle bakıyordu karısına. Kadın yavaşça kafasını olayın başından beri burada olan oğluna çevirdi. Buğulu gözlerini silip bakmaya devam etti. Altan değişmişti. Hiç bir tepki vermiyordu. Daha doğrusu bu olayı normal bir olaymış gibi karşılıyordu. Kızının, babasının kucağında yavaş yavaş hareket etmesi onun uyanacağını işaret ediyordu. Babası... Demesi kolaydı yıllar önce ufacık kızını , kucağındaki kundağa sarılı oğlunu ve karısını bırakan o değilmiş gibi? Altan yavaşça babasının yanına gidip normal tuttuğu yüz ifadesiyle konuştu" Ver bana, buraya gelmemeni söylemiştim!" Sonlara doğru babasına tıslamıştı genç adam çünkü ablası kaldıramazdı. Daha hazır değildi. Babasına ellerini uzatıp ablasını kucağına aldı. Salona doğru gitmek için odadan kucağındaki ablasıyla ayrıldı. Arkasında anne ve babasını bırakarak.
Oda sessizdi , iki kişinin nefes alıp verişleri duyuluyordu sadece. Adam karısına büyük bir özlemle bakıyordu ama aynı şey karısı için de geçerli değildi. Karısının gözündeki o öfke ateşinin nasıl yanıp tutuştuğunu görüyordu. Bu onu öldürüyordu ama hak etmişti. Bırakmaması lazımdı ama büyük bir tehdit altındaydı. Onu sevdikleriyle tehtit ediyorlardı. Bunu karısına söyleyemezdi onun korkmasını belki de en son bile isteyeceği seçenekler arasında yoktu. Karısı ona yaşlı gözlerle bakıyordu. Kalbindeki çöküntü gün yüzüne çıkmıştı. Adam elini karısına uzattı aynı anda kadın ağlamaya başladı ve geri adım attı. Adam sinirlenmişti bu hareketine fakat bozuntuya vermedi karısının ağlamasını asla istemiyordu. Bu yüzden sinirlenmişti zaten. Yavaş adımlarla karısına yaklaşıyordu ama bilmiyordu ki her adımında karısının yüreği parçalanıyor.
Kadın karşısındaki adama baktı. Tepki vermek istemiyordu zaten vermezdi bedeni isyan etmişti bir kere kıpırdamıyordu. Adam yanına gelip yüzüne baktı , genç kadın içinden geçirdi "Hâlâ gözleri aynı... ilk gün ki aşkla bakıyor." Sonra kendini topladı asla onu affetmeyecekti, kucağında bebeğiyle onu tek bırakmıştı. Ama bilemezdi ki adamın her gün karısı ve çocuklarıyla tehdit edildiğini.
"Özledim, geldim gitmeyeceğim. Bitti artık." Kadın yaşlı gözlerle önünde kendisiyle alay eden adama bakıyordu. Kendince en sert tokadını adamın suratına geçirdi. Adamın saçları ve yüzü sağ tarafa yattı. "Amacın ne senin? Sen öldün... git burdan gelme, istemiyorum seni."
Adam kafasını ani hareketle karısına çevirdi." İstemiyor musun? Buna inanacağımı bekleme benden. Hâlâ her gece fotoğrafımı öpüp uyuyorsun." Kadının gözleri açıldı kendini sorguladı ilk defa . Nasıl sevebilmişti bu adamı. Meğerse her gün takip eden bir sapıktan ibaretmiş gözünde büyüttüğü ilk aşkı. Gitmişti ama o. Bırakmıştı, hiç bir şey demeden çekip gitmişti.

...........Damla'nın annesinden..........
Gelmişti. Ama eline asla bir şey geçmiycekti. Beni bıraktı, bizi bıraktı o. Üzerime geliyordu elimi dur anlamında kaldırarak onu kendimden uzak tutmayı başardım." Git burdan. Hiç görmedim seni sende hiç gelmedin. Damla seni görmesin. İstemiyorum seni." Kocam, daha doğrusu beni bırakan şahıs karşımda söylediğim cümleye gülmeye başladı. Gülüşünü o kadar özlemişim ki yeni farkediyorum. " Seni bıraktım öylemi? Bırakmak kolay mı he söylesene bana kolay mı? Ben ne acılar çektim sizden ayrı kaldığım her gün haberin varmı? Yok. Ben sizi bırakmadım korudum bunca yıl." Ne diyordu bu? Ne koruması? Eğer kendini affettirmek için yalan söyleyecekse asla inanmam. " Korumak mı, sen ciddimisin ya ne koruması sen yokken biz korunmasızdık zaten. Sen yokken biz, biz yoktuk ki." Yaklaştı ve elimi tuttu.
"Biliyorum karıcım, beni affet diyemem sana, emin ol bırakmak zorundaydım başka türlü koruyamazdım seni...sizi." Gözleri doğru söylediğini bas bas bağırıyordu. Ama içimdeki vicdan onu affetmememi fısıldıyordu. "Lütfen karıcım inan bana, lütfen ben sensiz yapamam ki." Ağlıyordu karşımda şu ana kadar ilk defa ağlıyordu. Onu hâlâ seviyordum. Ama affedemezdim o kadar kolay değildi. "Sadece...sadece çocuklarım için katlanırım." Eliyle göz yaşlarımı özenle silerken aynı zamanda da kafasını tamam anlamında sallıyordu. Salondan gelen çığlık sesiyle kocamla beraber salona koştuk. Damla yere oturmuş Altan ise zor sakinleştirmeye çalışıyordu.

........Damla'dan.........
Kendime geldiğimde salonda koltuğun üzerinde yatıyordum. Aklıma her şey gelince direk kalktım. Kalkmamla koltuktan yere düşmem bir oldu. Her taraf anca gözümde düzgün bir yer edinirken birinin beni kaldırma çabasıyla kendime geldim. Altan kolumdan tutmuş yerden kaldırıyordu işte o an...yıkıldım. Babam o burdaydı. Evimde, evimizde annemin odasındaydı. Yerde çırpınarak bağırmaya başladım. Onun yüzünü dahi görmek istemiyordum. Gözümden akıp yüzümü ıslatan gözyaşlarım arasından zorda olsa konuştum. "Ya Altan bırak. Gitsin bu evden istemiyorum. Nerde o? " Altan tam benim bağırmalarım arasında sorduğum soruya cevap verecekken bir ses geldi. İkimizin de kafası mekanik bir şekilde sesin geldiği yöne çevirirken tek fark Altan'ın bu olaylara tepki göstermeyip yüzündeki mimikleri aynı tutmasıydı. Ben ise ağlamaktan kızarmıştım. "Burdayım kızım. Her şeyi anlatıcam beni dinleyin lütfen." Dalga geçiyordu benle. Kurduğu cümleye acı bir tebessümle karşılık verdim. Ne demişti 'Her şeyi anlatıcam...' oyun mu bu. Bir aileyi bırakmak ve sonra hiç bir şey olmamış gibi geri gelmek. Akıl mantık işi değil. "Asla senin yalanlarını dinlemem asla. Anne yalanlara inanacakmısın peki?" Annemin kapı kenarında bizi ağlayarak izlemesine karşılık kurmuştum bu cümleyi. Bu olayda en çok annem yara almışken ilk affeden de annem olamazdı. Bu böyle olmamalıydı. Annemin hayır anlamında kafa sallamasına karşılık ayağa kalktım. Altan da benle beraber kalkmıştı. Babamın karşısına geçip yüzünün her köşesine baktım. Gözleri o kadar şey ifade ediyordu ki anlatamam. Ama şimdi ne yeriydi ne de sırası. Aslında geçerli bir sebep dahi olsa bizi bırakmaması gerekirdi. "Keşke baba keşke bizi bırakmasaydın. Belki de şimdi ne sen ne de biz bu durumda olurduk." Babamın gözünden akan yaşa kaydı gözlerim. Ağlıyormuydu babam? Yapma be sen yapma bari hayallerimde o yıkılmaz adam olarak kal. Bizi bırakmadığını bunca dertle baş başa bırakmadığını varsayalım. Ne de güzelmiş be babam. Ya hiç babam olmasaydı ne yapardım? Yine de ben babasız büyümedim mi? Kimse yoktu yanımda benim. Kendim düştüm aynı zamanda kendim kalktım. Bunca yaşıma kadar kendim göğüs gerdim bunca zorluklara. Ama şimdi ne değişti de çıkmıştı karşımıza? "Yemin ederim kızım. Hiç bir şey bildiğin veya tahmin ettiğin gibi değil. İnan bana bir dinlesen hak vereceksin." Kafamı hayır anlamında sallayıp ellerimi saçlarıma daldırdım. Saçlarımı hafif çekip ellerimle başıma masaj yaptım. Yine kafamı hayır anlamında salladım ve babama baktım." Git bu evden. Lütfen seni dinlemek istemiyorum. Karşıma çıkma istemiyorum hiç bir şey istemiyorum sadece git." Babam kafasını tamam anlamında salladı ve anneme son kez bakıp çıkış kapısına doğru yol aldı. Kapının kolunu tutup çıkacakken arkasını dönüp bana bakarak " Lütfen kızım sana attığım mesajdaki yere gel. Sana yer ve zamanını söyledim. Beni dinle sadece bir kere eğer yine isemezsen gideceğim. Söz veriyorum." Dedikleri karşısında kafamı kendiliğinden tamam anlamında salladım. Önüne dönüp çıktı kapıyı kapattı ve gözden kayboldu. Beynim sulanmıştı konuşmalar bana uğultu şeklinde geliyordu. Uyku bedenimi çoktan bastırmıştı. Şu an tek ihtiyacım uykuydu. Sonra her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüp taşınacaktım. Ne Altan'a ne de anneme bakmadan odama yürümeye başladım. Adım kadar emindim annem şu an ağlayıp , Altan ise benim ağlamama sinir olmuş gözlerinden ateş çıkacak bir şekilde arkamdan bakıyorlardı. Umrumda dahi değildi tek ihtiyacım uykuydu. Sadece uyku. Odama geldiğim gibi yatağıma kıvrıldım. Gözlerim yanıyordu. Kapattım bazı şeylerden kaçmak istercesine. Hani küçük çocuklar elleriyle gözlerini kapatınca onlar için dış dünyaya görünmez olduklarını sanarlar ya işte ben de ellerimle gözlerimi kapattım. Kimsenin ve hiç bir derdin beni bulmasını istemiyordum. Avuç içlerim ıslanmıştı ağlamaktan. Uyku iyice bedenimi sararken ben de uykuya teslim olmuştum. Zaten tek istediğim bu değil miydi? Uyumak.

Merhaba, hikayemin instagram hesabında ne zaman yeni bölüm koyacağımı arada ise kitabım hakkında sorularınızı cevaplamak için takip edebilirsiniz. İyi okumalar.

 İyi okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BENİMSİN!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin