ALTINCI BÖLÜM

17.9K 586 182
                                    

........ Ferman'dan........
Hastaneye vardığımda içeriye doğru koşuyordum ama adamım beni durdurdu. Sonuçta içeriye bam diye girersem şüphe uyandırabilirdim. Adamım her şeyi öğrenmişti. Damla'nın sağlık durumu da iyiydi. Bu beni baya bir rahatlatmıştı. Çok korkuyordum ona bir şey olmasından. Arkamı dönünce İsmail'inde orda olduğunu gördüm. Benim onu gördüğümü anlayınca yanıma doğru yaklaştı. Onun burada değil de şu an evde olması gerekiyordu. Nasıl öğrenmişti ki Damla ' nın hastanede olduğunu? Kafamı şimdi bu sorulara yoramayacak kadar karışık olduğunu hissedebiliyordum. Damla

hastaneden çıkasıya kadar bekledim. Damla hastaneden çıktıktan sonra ben de evime gittim uyumam lazımdı. Zaten dün gece hiç uyuyamamıştım. Eve varınca hemen odama çıkıp yattım.

............... İsmail'den.........

Patronum Ferman'ın sevdiği kızı araştırırken kızın fotoğraflarıyla karşılaştım kız çok tatlıydı. Fotoğraflarını patronuma vermedim. Haberi bile yoktu. Ben bu kıza tutulmuştum. Ama patronum gibi Damla'yı sıkmayacaktım. Sonuçta o da özgür bir birey ve kendi kararını verebilecek bir yaşta. Fakat patronum Damla'yı kendi malıymış gibi sadece benim, benim olacak diyordu. Kendimi zor tutuyordum. Parasal durumum iyiydi. İstesem işten ayrılabilirdim. Hatta bu düşünce bana artık mantıklı gelmeye başlamıştı. İnşallah patronum anlayışla karşılardı. Ama benim Damla'ya tutulduğumu bir bilse beni öldürürdü. O yüzden bu işten ayrılıp patronumla olan tüm bağlantılarımı kesmem lazımdı. Olayı daha fazla uzatmadan patronuma bir mesaj gönderdim. Mesajda işi bırakmam gerektiğini işten ayrıldığımı yazdım. Cevap hemen gelmişti. Bana tamam kardeşim yolun açık olsun bir sıkıntın olursa beni ara . diyordu. Daha fazla uzatmadan Damla'ya açılmam lazımdı. Daha beni görmemişti bile. O yüzden okula giderken onla konuşmam lazımdı. Hemen eve gidip yattım ve sabah olmasını bekledim.

................Damla'dan..............

Sabah kalktığım gibi duşa girdim. Sonra da kahvaltı için mutfağa gittim. Kahvaltımı yaptıktan sonra çantamı alıp okula doğru gitmeye başladım. Bizim mahallenin 3 mahalle ötesinde tam mahalle başını dönerken biriyle çarpıştım. Hani derler ya "Sanki bir duvara çarptım." ama benimki böyle değildi işte. Yumuşaktı. Hatta benim düşmemem için beni bile tutmuştu. Benden özür de dilemişti. Adımı da istemişti bende söylemiştim. Sonra da ben onun adını istemiştim bana;

-Adım İsmail.

-Teşekkür ederim.

-Beraber yürüyelim mi okuluna kadar?

-Tabi olur.

-Çok tatlı bir kızsınız.

-Teşekkür ederim. Sizde çok centilmen siniz.

-Bende teşekkür ederim.

Biraz yürüdükten sonra benden telefon numaramı istedi. Bende numaramı verdim. O da vermişti. Okula varınca sınıfıma girdim. Aynı sınıf işte bir gurup dedikoducu ,bir gurup erkek keser, bir gurupsa ders çalışır. Hemen sırama geçtim. Ardımdan Ferman 'da geldi. bana;
-Günaydın Damla.

-Günaydın Ferman.

-Eee nasılsın?

-İyiyim. Sen nasılsın?

-Seni gördüm daha da iyi oldu.

istemsizce sırıttım. Hoca geldiği için derse odaklandım. Resim dersimiz vardı ve benim resmim baya iyiydi. Hoca bana kara kalem resmi yapmamı söylemişti. Ben de neyin resmini yapıyım derken aklıma İsmail gelmişti. Onun resmini yapmaya başlamıştım. İlk saçlarından başlamıştım. Yanıma Ferman gelmişti. Bana;

-Neyin resmi bu ?

demişti. Sesinden biraz ürkmüştüm. Bende;
-Bugün bir çocukla karşılaştım .Çok tatlı birine benziyordu. Onun resmini yapıyorum.

-Kim o çocuk?

-Sanane her şeyimi merak etmek zorunda mısın?

sesim baya yüksek çıkmıştı. Şu an ben bile kendimden korkmuştum. Ferman bana şaşırmış bir şekilde bakıyordu. Ama haklıydı da ben bile kendime şaşırmıştım. Sesim bayağı yüksek çıkmıştı. Sonra da yaptığımdan utanıp Ferman'dan özür diledim. Ferman ise özrümden çok önümde duran resme bakıyordu. Amacını anlamamıştım. Ben de önüme dönüp resmime devam ederken Ferman ani bir hareketle önümdeki resmi alıp parçalayarak ayağa kalktı. Bense şok olmuş bir şekilde olanları izliyordum. Ferman elindeki parçalanmış resmimi alıp çöpe attı. Bende sinirle yanına gidip elimi havaya kaldırdım tam tokat atacakken elimden tuttu ve kafasını kafama yaklaştırıp;

-Hele bir dene de ne oluyor gör!

-Elimi bırak da deniyor muyum denemiyor muyum gör!

-O hataya hiç düşme bence.

-Yok ya resmimi yırtarken iyiydi.

-Canım istedi. Ve yaptım.

-Senin canın benim için önemli değil. Bana ne senin canından.

-Belki senin canın benim için önemlidir?

-Senin gibi delilerle çok uğraştım canım benim. Kendini yorma nasıl olsa kaybedeceksin.

-Sen öyle san küçük hanım . Sonunda ben kazanacağım.

o kadar sinirliydim ki bir şey diyemedim. Sırama geçip oturdum. Tüm ders aklım resmimdeydi. Aynısını yapacaktım işte. Hem ona ne oluyordu? Bana ne ondan. Niye benim resmime karışıyor? Sinirle dersin bitmesini bekledim. Nihayetinde ders bitmişti. Ferman'a bakınca bana kararmış gözlerinden alevler çıkarcasına bakıyordu. Ben ona hiçbir şey yapmamıştım. Neden o resmimi yırtmıştı ki sanki. Korkudan hızla eve doğru yürümeye başladım. Ben artık Ferman'ı tanıyamıyordum. Eski sevimli, tatlı Ferman'ı geri istiyordum.






BENİMSİN!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin