We're gonna fly, we're getting high
You got the moon dust, I got the sky
We got the stars
We got audio
——Yürürken çarpan elleri, suratlarında gizleyemedikleri gülümsemeleri ve kalplerinde sonrasına olan heyecanları ile eve geri dönüyorlardı. Hala aynı kişilerdi, birkaç saat öncesinde oldukları kişilerdi ama aslında aynı zamanda çok da farklılardı. Jaemin sonunda çarpıp duran ellerinden sıkılıp Jeno'nun eliyle elini birleştirdi, parmakları iç içeydi şimdi. Adımları uyumlu, omuzları yakın ve güneş tam arkalarındaydı. Jeno'nun sevdiği her şey, istediği her şey elini tutuyordu ve şimdi çamurda bile yürüse sorun etmezdi.
"Hyunglara söyleyecek miyiz?" diye sordu Jeno utangaç bir gülümsemeyle. Jaemin düşünüyormuş gibi görünürken dudaklarını büzdü, "Söylememize gerek var mı ki? Onlardan hiçbir şey kaçmıyor."
"Doğru."
Kıkırdamaları havaya karıştığında çoktan evin kapısından içeriye girmişlerdi bile. Jaemin ne beklediğini bilmiyordu, en azından eve girdiklerinde hyunglarının bir tepki vermesini beklemişti ancak herkes gayet normaldi. Pencere kenarındaki koltukta Yuta ve Winwin yeni animeler bakıyor, Ten, Lucas, Jisung ve Chenle oldukça gürültülü bir şekilde konuşuyorken Jungwoo Lucas'ın dizinde uzanıyor, Johnny, Taeil, Renjun, Mark ve Haechan yeni keşfettikleri kağıt oyununu oynuyorken mutfakta da Kun, Jaehyun, Doyoung ve Taeyong akşam yapacakları barbekü için hazırlık yapıyordu.
Her şey olması gerektiği gibi, normaldi. Neden bir tepki vermeleri gerektiğini düşünmüştü bilmiyordu Jaemin.
Ama sonradan ilk fark eden Chenle oldu.
"Siz neden el ele geziyorsunuz, iki aşık gibi?" Jeno anında kızarınca Jaemin sırıttı, Chenle özellikle aşık kelimesine bastırmış ve şimdi herkesin onlara bakmasına neden olmuştu. Basit bir aşk filminde gibi, herkesin suratında o sırıtıştan vardı, hani bilirsiniz, güzel bir çifti gördüğünüzde suratınızda olan o sırıtıştan.
"Belki de aşığızdır." dedi Jaemin.
Ve işte tam da bu cümle salondaki herkesin 'oo'lamaya ve alkışlamaya başlamasına sebep olan cümleydi. Tam bir kargaşaydı, partileyen yurt öğrencilerine benziyorlardı hatta. Jeno kafasını Jaemin'in omzuna saklarken Taeyong kafası karışmış bir şekilde; "Ben şimdi hanginizi çocuğumu üzersen kötü olur diye tehdit edeceğim?" diye sordu. Mark sırıttı ve Taeyong'un omzunu pat patlarken "Merak etme hyung, ben ikisini birden tehdit ederim." diye cevapladı.
Kahkahalar salonu doldururken Haechan arkadan gözlerini devirdi.
"Asıl siz merak etmeyin çocuklar, Mark'ın hakkından ben gelirim."
Böyle böyle laf dalaşmaları ve sorular devam etti, diğer üyelere kıyasla en küçüklerden oldukları için Johnny sevişmemeleri için tehdit bile etmişti, Jaemin bir ara Jeno'nun yanaklarının alev almasından korktu, ona göre komik olan tüm bu şeyler Jeno için utanmasına sebep olan hassas şeylerdi.
Akşam yemeği zamanı geldiğinde ve barbekü yapmaya başladıklarında herkes bahçedeki büyük uzun masayı hazırlarken Doyoung Jeno'yu yanına bahçenin ilerisine yürümek için çağırdı. Doyoung her zaman güvenli bir sığınak gibi hissettirirdi, onun yanına gittiğinizde sadece sizi azarlama tarzına bile gülebileceğiniz, kötü hissettiğinizde sizin için her zaman kucağını açabilecek biriydi. Başından beri Doyung Jeno'ya nasıl düşkünse, o da Doyoung'a bir anne gibi, öz abisi gibi düşkündü.
"Mutlu gözüküyorsun." dedi Doyoung gülümseyerek. Jeno da ona gülerek karşılık verdi.
"Hyung, hatırlıyor musun, lise mezuniyetinde sana gelip Jaemin'le dans etmek istememin delilik olup olmadığını sormuştum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
friends // nomin
Fanfiction"İdare edebildiğimi sanıyordum Jaemin'ah. Artık alıştığımı, üstesinden kalkabildiğimi sanıyordum. Kendime defalarca bunun en yakın arkadaşa olan bir sevgi olduğunu söyledim, ancak neden her arkadaşız dediğimizde kalbim beni reddediyordu?" ☀️ Arkada...