I woke up in Japan
Feeling low, feeling lonely
The best I ever had
It was more than half empty
——İlk öpücük tüm heyecan ve sevimliliğiyle geldiğinde devamında gelecek olan öpücüklerinde aynı heyecanla gelmesini beklememişti Jeno. Jaemin her zaman öpmeyi çok severdi, sırf bu yüzden kıskançlıktan kendisini yiyip durduğu anlar olmuştu ancak şimdi tüm bu öpücüklerin tek sahibi kendisiydi.
Sabah uyandığında güzel gülümsemesiyle Jaemin'in dudaklarını yanaklarında bulması veya sadece konuşuyorlarken Jaemin'in birden dudaklarını öpmesi çok beklenmedik değildi artık, öyle hoşuna gidiyordu ki hatta, bazı sabahlar daha fazla öpücük için uyuma taklidi yapıyordu.
Ancak öpücüklerin son bulması gecikmedi, eh, çünkü Jaemin'in doğum günü yaklaşıyordu ve bu yüzden Jeno ona çaktırmadan plan yapıyordu, Jaemin onun bir şeyler sakladığını anladığından trip atıyordu haliyle. Bunun üzerine Japonya'da beraber kalacakları oda arkadaşlarını seçtikleri o gün Jungwoo'yla aynı odaya düşmesi ve değiştirmemesi de olayların tuzu biberi olmuştu.
Her sabah olduğu gibi Japonya'ya gitmeye iki gün kala uyandığı o sabahta öpücükleri hissetmek için yatakta gözleri kapalı bir süre bekledi, saniyeler sonra gelmeyen öpücükle gözlerini araladı ve Jaemin'in hala uyuduğunu gördü. Bir iç çekti, muhtemelen doğum günü geçene kadar öpücüklere veda etmek zorunda kalmıştı.
Ancak bu onu pes ettirmedi, kollarını Jaemin'in etrafına sararken kafasını karamel saçlı çocuğun omzuna yasladı. Yatakta ikisinin de üzerinde şort varken çıplak bacakları iç içe geçmişti ve Jeno dikkatini oraya vermemek için ekstra bir çaba harcıyordu. Jaemin'den etkilenmemek için delirmiş olması gerekiyordu çünkü. Jaemin de yurtta sürekli sıfır kollu tişörtler ve kısa şortlarla gezerek ona zor anlar yaşatmayı seviyor gibiydi. Bu da yetmiyormuş gibi kucağına yatıyor, elleri her yerinde rahatça geziniyordu.
"Jaemin'ah, acıktım uyan." dedi şirince ve cümleyi uzatarak. Jaemin kıpırdansa da gözlerini aralamadı. Jeno uzanıp çenesine minik bir öpücük bıraktı. "Jaemin'ah, beraber yemek yiyelim!"
Jaemin uykulu derin boğuk sesi eşliğinde Jeno'ya doğru döndü. "Benden bir şeyler saklayanlara yemek yapmıyorum Lee Jeno."
Jeno huysuzca kıpırdandı ve yüzünü daha çok gömdü. "Nolur nolur nolur nolur nolur." Jaemin bir iç çekip elini Jeno'nun son zamanlarda iyice uzamış siyah saçlarında gezdirdi. "Tamam yapacağım ama sadece sus diye."
Jeno onun kendisine dayanamadığını bilerek sırıttı. "Ben de seni seviyorum Nana'ah."
Jeno yataktan kalkıp banyoya girdiğinde arkasında hala yatakta otururken şapşalca gülümseyen çocuğun farkında değildi. Jaemin bu cümleyi her duyduğunda böyle aptallaşmaya devam edip etmeyeceğini merak etti yataktan kalkarken. Açıkçası devam etmek istiyordu, Jeno'nun ses tonu ve söylediği cümlenin güzelliği kalbinde tohumu bırakılmış çiçeklerin büyümesine neden oluyordu çünkü.
Jeno ise banyoda işlerini halletmiş, Dream yurdunun salonunda ciddi bir şeyler tartışan diğer grup üyelerinin yanına oturmuştu. Jeno'nun yanlarına gelmesiyle bütün gözler ona dönmüştü şimdi.
"Tamam, artık bu konuşmayı yapma zamanımız gelmişti." dedi Mark tüm ciddiyetiyle. Jeno birden gerildiğini hissederken bakışlarını Chenle, Jisung, Renjun, Mark ve Haechan üzerinde gezdirdi. Ten hyungu Tayland'dan geldiğinden beri çığlık atarak dolandığından onu bir süreliğine 127 yurduna kovmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
friends // nomin
Fanfiction"İdare edebildiğimi sanıyordum Jaemin'ah. Artık alıştığımı, üstesinden kalkabildiğimi sanıyordum. Kendime defalarca bunun en yakın arkadaşa olan bir sevgi olduğunu söyledim, ancak neden her arkadaşız dediğimizde kalbim beni reddediyordu?" ☀️ Arkada...