Ooh, you're all that I want
No good at giving you up
Come on and give me some love tonighttatilden yeni geldim, gelir gelmez bölümün başına oturdum ve söz verdiğim gibi bu bölüm sadece taeten❤️ önceki bölümdeki yorumlara yanıt verememiştim sadece sosyal paketim kalınca, o yüzden onun yerine hemen bölüm yazayım dedim özür :((((
sizi, ilginizi ve yorumlarınızı seviyorum gerçekten çok teşekkür ederim her biri için❤️
——Ağzında Taeyong'a çaktırmadan attığı çikolatayla birlikte kamerayı kapattı ve kıkırdayarak büyük otel odasının yatak odasına doğru ilerledi. Ten tüm bu yolculuk ve programlarının telaşı içerisindeyken bile heyecanlı hissetmesine engel olamıyordu aslında, tüm bu video çekmeleri ve benzeri dikkat dağıtma çabaları onu kendi ülkesinde sevdiği çocukla baş başa kalacağı gerçeğinin üzerini kapatamıyordu zaten bir türlü.
Bu zamana kadar onunla sayısız kez yalnız kalmıştı elbet, kalmıştı kalmasına ama hiçbiri böyle hissettirmemişti çünkü biliyordu ki bu sefer aralarında olan bu hisler farklıydı, aslında kendi açısından konuşursa başından beri olan duyguları devam ediyordu, şayet Taeyong'u sevmediği bir zaman dilimi varmış gibi hissetmiyordu da ancak ilk defa aralarındaki hisler apaçık ortadaydı.
Banyodan duş sesleri geldiğinde Taeyong'un orada olduğunu anladı ve yatak odasına girdi, ki girer girmez kapı girişinde duraksaması da bir olmuştu. İlk geldiklerinde burayı videoya alırken mutluluğunu saklamaya çalışmıştı ama şimdi tüm suratı güzel bir gülümsemeyle parlaktı.
Çünkü şu an bakıştığı yatak çift kişilikti ve oda balayı odalarından birini andırıyordu! Pekala, normal biri çift kişilik yatağı görünce paniklerdi ancak Ten içten içe şikayetçi değildi, tüm yaramaz düşünceleri beyninde dolanıyordu şimdi çünkü. Sapıklık yapacağından değil, sırf ona sarılabilecek olduğu için mutluydu ve belki de şanslıysa uykusunda izleyebilirdi bile.
"Neden yatakla bakışıyorsun?"
Ten gelen sesle sıçradı ve bakışlarını çevirdi, Taeyong eşofman üstüne giydiği bol siyah tişörtü ve boynuna astığı küçük havluyla banyo kapısına yaslanmış bir şekilde kendisine bakıyordu. Yarın ki imza günleri ve fotoğraf çekimleri için erkenden uyumayı planlamışlardı.
"Yatakla değil, üzerindeki minik fille bakışıyoruz, beni kendine almak istiyormuş." dedi gülerek. Taeyong fil havluyu alırken gözlerini devirdi.
"Şansına küssün, çok geç artık."
Ten dudaklarını ısırdı, daha en başından kalbi hiç olmadığı kadar ufak cümlelerin, güzel gülümsemelerin esiri altına giriyordu. Daha sonra tekrar file baktığında gözüne yatağın üzerine bırakılmış iki tane gül takıldı. Dışarıdan alınmış güllere benzemiyorlardı, uzanıp gülleri eline aldığında bunun otel bahçesinden koparılmış olduğuna emin oldu, içeri girmeden önce bahçede özgürce bırakılmış ve güzelce yetiştirilmiş olan bu kırmızı gülleri hayranlıkla izlemişti çünkü.
"Bu güller... nereden geldi hyung?"
Taeyong bariz bir şekilde pembeleşen yanaklarıyla gözlerini kaçırdı. "Geldiğimizde onlara bakıyordun, birkaç tane almamın sorun olmadığını söylediler." dedi neredeyse fısıltıyla. Öyle ki, yüksek sesle konuşmaya ihtiyacı yoktu, birbirlerini anlamak için bazen fısıltılar bile yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
friends // nomin
Fanfiction"İdare edebildiğimi sanıyordum Jaemin'ah. Artık alıştığımı, üstesinden kalkabildiğimi sanıyordum. Kendime defalarca bunun en yakın arkadaşa olan bir sevgi olduğunu söyledim, ancak neden her arkadaşız dediğimizde kalbim beni reddediyordu?" ☀️ Arkada...