Benim yazarken çok eğlendiğim bir bölüm oldu, umarım sizde okurken çok ama çok eğlenirsiniz...
----------------------------------------------------
Geldin de ne değişti hayatımızda?
Biraz daha acı
Biraz daha gözyaşı
Ve daha da ayrılık eklendi kara yazımıza.
Geldin de kavuştuk mu sanki?
Neler gitti benden
Canım çıktı bedenimden
Ve nefretle harmanlandık yeniden...
Gelmeseydin keşke...
Uzaktayken en azından güzel anılarınla başlıyordum güne,
Seninle sensizliği yaşamak cehennem gibi, bilemezsin...
Bilme de zaten...*
“Oğlum manyak mısın? Hem kim bu Tanem. Ne oyunu?”
Erim sırıtıp, kafasını kaşıdı. “Lan ilk kez bana benzemen işe yarayacak. Varlığın anlam kazanacak. Ne var yardım etsen.”
“İyi de ne yapacağız onu anlamadım?”“Her yerde beni gördüğünü sanacak. İki taneyiz ya, sen sadece dediğimi yap. Gerisi bende,” deyip, göz kırptı ve kahvesini keyifle içti. “Azıcık delir de gör gününü. O vurduğun yeri de öptürmeyi bilirim ben bayan doktor civanım,” diye sessizce homurdandı.
***
“Bir sade kahve,” dedi kantinciye ve etrafa bakındı. Adamı kapıda biri ile konuşurken görünce kaşlarını çattı.
“Ay bunun ne işi var burada? Of!” deyip, önüne döndü ve kahvesini alıp, hızla kapıya gitti, ama adamın yerinde başka biri vardı. Adımları durdu ve etrafına bakındı. Ama yoktu. “Allah Allah...” diye mırıldanıp, boş bir yere oturdu. Sonra başka yere bakınca yine onu gördü.“Demin bu beyaz giyinmemiş miydi?” dedi gözlerini kocaman açarak.
Başını öne eğdi ve gözlerini yumup, birdaha açtı ve yine o tarafa baktı, yoktu.
“Deliriyorum, valla deliriyorum.”*
Çıkışta bir büfeden su almak için durduğunda karşıda yürürken onu gördü.
“Bu o... işte o...”
“Bir şey mi oldu hanımefendi?” dedi yabancı ses ona. Büfeciye döndüğünde, yine onu gördü.
“Ama sen? Sen osun işte. Karşıdaydın.”“Birine mi benzettiniz?” -sesi çok farklıydı.
Tekrar arkasına baktı. Yoktu. Kaybolmuştu.
“Of!”
“Suyunuz,” dedi adam suyu uzatarak.
Tanem bir daha döndüğünde başka adam vardı karşısında. “Ya siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Sen demin o değil miydin?”“Kim?”
“O, işte. Benim kıçım kadar taş olan-ah! Ne diyorum ben ya!” dedi ve bir dikişte suyunu içip, arabasına binip uzaklaştı oradan.
Eve gelmek üzereyken yanından yavaşça geçen bir araçta onu gördü. Sonra arkasından geçen araçta da onu gördü ve aniden frene bastı.
“Ay ne oluyor bana ya! Neden her yerde onu görüyorum?”Eve vardığında hemen ayakkabısını çıkardı ve ev arkadaşına seslendi.
“Hale! Hale!”
Kız mutfaktan çıktı. “Ne var be, kedi gibi mırlıyorsun?”
Kız koltuğa oturdu ve başını ellerinin arasına aldı. “Ay ben ölem, ay başımı alıp nerelere gidem?”
“Damımıza damımıza kar yağdı’yı da söyle tam olsun?”“Ne?”
“Ben de sana aynısını diyorum buz tanesi, ne oldu da türkü çığırıyorsun o berbat sesinle?”
“Hale!” deyip, ellerini tuttu. “Arkadaşım! Her şeyim. Bunu sana demek zorundayım.”Hale de onun ellerini tuttu. “Geçen yaptırdığım test sonucu çıktı değil mi? Obezite başlangıcı var bende, onu söyleyemiyorsun.”
Tanem elini bıraktı. “Saçmalama Hale. Ne obezitesi ya?”
“Kızım beyin, kalp şeysi olsan kaç ay ömrüm kaldı, diye karizmatik bir soru ile gelirdim. Diyetisyen olunca bu kadar oluyor.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DAMLA / SON SERİSİ III - FİNAL
Lãng mạn"BU HİKAYE WATTYS 2018 YARIŞMASININ UZUN LİSTENE GİRMEYE HAK KAZANMIŞTIR" O gittiği zaman şehrin ışıkları bir bir sönmüştü. Karanlıklarda boğulmuş, gözyaşları ile yıkanmıştı senelerce... Çaresizliğin en dibini görmüştü... Acının en zirvesine çıkmışt...