GÜZEL GÜNLER BİZİ BEKLER

11K 912 68
                                    


Umarım benim kadar zevk alırsınız bölümden =)

------------------
Yalnızlığıma kalabalık olsan keşke,
Yine karanlıktan korksam
ve sen kapımın önünde sabahlasan,
Elinde fenerle.
Hani bir şarkı vardı, kulağıma mırıldandığın
Unutmadım ben tekbir sözünü bile...
Yine çalsın o şarkı,
Yine sadece ikimiz olsun...
Sözleri bana,
Aşkım sana gelsin...
Sen benim,
Aşkım senin yüreğine dolsun...
Bu dünya ikimizin cenneti,
Cennet senin gözlerinin baktığı yer olsun...
Benimle evlen,
Mutluluk kölemiz olsun.

“Evlenmek mi?” deyip ayağa kalktı, “Oldu paşam başka?”
“Üç çocuk en az,” dedi Barış oturuşunu bozmadan. “Ama güzel gecelerimiz kısıtlanır diyorsan iki de olabilir. Gerçi annenler var, annemler var. Haftanın dört günü onlara veririz.”

Damla elini beline koydu, “Yok öyle armut piş ağzıma düş Barış bey.”
Barış yüzünü buruşturdu, “Armut sevmem. Ağzımda hayal ettiğim tatlar farklı. Söylememi ister misin?”
“Söyleme sakın sapık herif. Sen sekiz yılda sapıttın iyice ha. Eskiden böyle mahrem şeyleri konuşmazdın.”

Barış kaşlarını havaya kaldırdı, “Yapma Damla bizim geçmişimiz mahrem anılarla dolu. Mesajlaşmalarımız hala aklımda. Edepli olan tek mesajımız ilk an ‘Selam aşkım’. Gerisi ful artı on sekiz.”

Damla yutkundu. Evet o da hatırlıyordu o mesajlaşmaları. Edepsiz herif ha bire çıplak resim attırırdı Damla’ya. Damla da saf salak aşık gibi atardı. Tamam yalan yok, Damla da az değildi. Adamı kaç kere arkadaşları ile çıktığında çıplak fotoğrafları ile azdırır, onun koşarak eve gelmesini sağlardı.

“Tamam kapatalım o konuları.”
Barış ayağa kalktı, “Kapatmasak da daha da mı geniş açsak?” kıza yaklaştı. Ama Damla bir adım geriye kaçtı.
“Orada dur bakalım Barış bey. O kadar kolay değil.”
Barış çapkınca gülümsedi, işte sonunda olmuştu. Damla’nın kalesine girebilmişti.

“Seni dinliyorum aşk damlam.”
Damla şeytanca sırıttı. “Öncelikle öyle eskisi gibi hemencecik sevgili moduna girmek yok. Beni yeniden tavlayacaksın.”
“Hazır tavlanmışı var, neden yeniden tavlayım ki?”
“Tavlanmış olanın modası geçti. Sekiz yıl önceydi o. Ben yenisini istiyorum.”

Barış öksürdü. “Eskiler daha iyidir. Daha sağlam. Hem antikadır o antika. Çok değerli.”
Damla kaşlarını çattı, “Sensin antika. Öküz ya.”
“Ya o anlamda demedim aşkım. Yani değerlidir anlamında. Şimdi o tavlama işini geçsek de direkt konuya mı girsek?” yüzü çok acıklı bakıyordu. Damla neredeyse acıyıp sarılacaktı. Ama çekecekti biraz. O kadar da olsun.

“Olmaz Barış bey. Birinci kural beni yeniden tavlamaya çalışacaksın. İkinci kural, o evlenme teklifini kesinlikle adamdan saymıyorum. O yüzden cevap da vermiyorum. Üçüncüsü kapıyı aç, yarın abilerime sözüm var, pikniğe gideceğim.”

Barış ise bambaşka bir yerdeydi, “Öğrencilerin kaç yaşında senin?”
“Ne alaka?”
“Sarkıntılık eden var mı?”
Damla gözlerini devirdi, “Ha bütün okul Damla hoca gelse de sarksak diyorlar.”

“Derler belki, var bende öyle boktan bir şans,” diye homurdandı.
Damla elini beline koydu, “Ben sana hemşirelerin nasıldı, güzel miydi, seksi miydi diye soruyor muyum?”
Barış içindeki şeytanla el çakıştı, “Yok canım, sormuyorsun.”
Damla yutkundu, beklediği cevap bu değildi. “Ama şimdi soruyorum.”

SON DAMLA / SON SERİSİ III - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin