SENSİZLİKTİ BENİM BELAM

10K 890 90
                                    


Bayramdan önceki son bölüm =) bayramdan sonra görüşmek dileği ile =) şimdiden herkese mutlu bayramlar...

Yalnızlıktı tek cezam,
Yapayalnızdım bilemezsin.
Sensizlikti benim belam,
Sensizliğin ağırlığını çekemezsin.
Ölüm gibiydi yokluğun,
Benimleyken ölemezsin.
Ben seninle yeniden doğdum,
Bulmuşken seni izin vermem, hiçbir yere gidemezsin.

Damla gazı sonuna kadar körüklemiş gidiyordu. Sarp da arkasında, sürekli sağa çekmesi için kornaya basıyordu. Saptığı sapağı görünce, nereye gideceğini anladı. Her zamanki uçuruma gidiyordu.

Damla ise sadece gözyaşını siliyordu. Birden kenara attığı telefonu alıp, arama kaydından kayıtlı olmayan numaraya bastı. İlk çalışta açılmıştı telefon.
“Da-Damla?” dedi Barış heyecanla.
“Her zamanki yere gel. Hatırlamıyorsan konum atayım.”

“Saçmalama Damla, tabi ki hatırlıyorum.”
Telefonu kapatıp, kenara attı. Tekrar gözyaşını sildi.
Uçurumun kenarına geldiğinde fren tuttu ve arabadan indi. Bagajdan çantayı aldı. Arkasındaki arabada durup, içinden Sarp inince; adama doğru öfkeyle yürüdü.

“Neden geldin? Seni ahmak! Neden peşime düştün? Kendimi öldüreceğimi mi sandın?”
“Hayır, yalnız kalmanı istemedim diyelim. Ne yapıyorsun Damla? O çanta neyin nesi?”
“Birazdan öğrenirsin!” dedi, uçurumun kenarına gidip, denize bakarak beklemeye başladı. Sarp da bir iki adım gerisinde duruyordu. Uzun bir süre öyle durdular.

Fren sesi ile Sarp arkasına baktı. Barış arabadan inip, adama doğru yürüdü.
“Senin burada ne işin var?” diye gürledi.
“Seni özledim. Görmeden yapamıyorum,” başını yana çevirdi, “Deli mi ne?” diye homurdandı.

Damla onlara doğru döndü ve Barış’a öfkeyle bağırdı, “Sarp’la uğraşmayı bırak!” diye gürledi.
Sarp sırıttı, “Ah canım benim. Yaram içimde diyorsun,” sonra sahte bir öfkeyle kıza bağırdı, “Demin sende şu Mr. Öküzcan gibi bağırıyordun bana Mrs. Öküznur.”

“Keser misin sesini Sarp?!”
Sarp ağzına fermuar çekti ve arabasına doğru yürüyüp, içinde beklemeye başladı.

Damla elindeki çantayı adama gösterdi, “Bu ne biliyor musun?”
Adam başını sağa sola salladı, “Bilmiyorum Damla...”
“Bu sekiz yıldır çektiğim acının kelimelere dökülmüş hali!” diye bağırdı. Sonra gözyaşları aktı, “Sen yanımda olsaydın, elimi tutsaydın, ikimizin sevgisi ile o hastalıkla savaşsaydın, ben üzülmezdim Barış. Ben yıkılmazdım. Güvenim sarsılmazdı. Kalbim böyle paramparça olmazdı.”

Uçuruma döndü, “Ne-ne yapıyorsun sen?” diye bağırdı adam.
“Sana olan nefretimi, öfkemi uçuruma atıyorum. Seni affetmeye çalışıyorum!” diye bağırıp, bütün çantayı uçuruma doğru boşalttı.
“Damla’m...” adam ona doğru bir adım attı.
“Seni affetmek istiyorum! Ama yapamıyorum!” diye uçuruma doğru haykırdı.

Adam ellerini saçlarından geçirdi, “Damla yeter! Allah aşkına yeter! Özür dilerim. Seni bıraktığım için binlerce kez özür dilerim. Ama o zamanlar o doğru geldi.”
“Kime göre neye göre? Ha Barış, kime göre doğruydu?”

“Bana göre!”
Arkadan gelen üçüncü kişinin sesi ile ikisi de o yana döndü.
“Ba-baba?” dedi Damla şaşırarak.

“Çağdaş amca, lütfen! Hayır!” sevdiği kızın babası ile arasının bozulmasını istemiyordu. Ne olursa olsun o bir babaydı ve kızının hayatını düşünmüştü. Ki zaten Barış da aynı düşüncedeydi onunla.
Damla anlamadan her iki tarafa da baktı.

SON DAMLA / SON SERİSİ III - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin