Bölüm 2. # Mükemmel

22.4K 654 66
                                    

Medya'da ki Efe. Efe Kaan Yücesoy :)

 "En önemli hatalarımızı ne zaman yaparız?" diye sordu beynim. Hiç tereddüt etmeden cevapladım. " Birine güvenince." Sonra kalbim yöneltti aynı soruyu bana. Bu sefer durdum. Usulca fısıldayarak cevapladım soruyu: "Aşık olunca..."

Bende en büyük hatalarımı aşık olunca yapmıştım. İki kişiye aşık olmuş, iki büyük yara almıştım. İlk aşık olduğum kişi beni görmezden gelerek, ikinci aşık olduğum kişiyse beni değiştirerek yaralamıştı. Tüm masumluğuma rağmen beni kötü birine dönüştürerek yaralamıştı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi çıkmıştı hayatımdan, arkasında bir harabe bırakarak. Arkasında güveni kırılmış bir harabe bırakarak...

Sevim Hanım'ın kadifemsi sesiyle uykulu gözlerimi araladım.

"Alya Hanım, babanız kahvaltıda sizi bekliyor." Gözlerimi ovup onaylarcasına bir şeyler geveledim ve Sevim Hanım'ı gönderdim. Üstüme koyu renk bir şeyler giyip kahvaltı masasına indim.

Babam her zamanki yerinde oturmuş, elinde gazetesiyle çayını içiyordu. Klasik baba tiplemesi...

Ayaklarımı sürterek yanaştım masaya. Sandalyeyi usulca çekip oturdum. Babam memnuniyetsizce beni süzüp çayını içmeye devam etti. Giydiklerim hiçbir zaman hoşuna gitmemiştir zaten. Hep "Sen benim imparatorluğumun tek varisisin Alya giyinişine, hareketlerine dikkat etmelisin." Dese de her zaman kendi bildiğimi okumuştum.

Ben kahvaltıya başlarken babam gazeteyi yavaşça katlayıp bana döndü.

"Ee, okul nasıl gidiyor Alya?" Bir an tereddüt edip kafamı kaldırdım. 20 yıldır benimle doğru düzgün iletişim kurmayan adam şimdi derslerimi mi merak ediyordu? Hadi amaa!

"İyi." diye ağzımda geveleyip kahvaltıma devam ettim.

"İyi olmalı zaten. Sen Kadir Altun'un kızısın. Bunu unutma." Diye sertçe konuştu babam. Mükemmeliyetçi baba mı? Çok klişe değil mi ya!

"Afiyet olsun ," diyerek masadan kalktım. Montumu giyip saçlarımı montumdan dışarı çıkardım. Telefonumla anahtarlarımı çantama atıp evden çıktım. Arabama atlayarak okula gitmek için yola çıktım.

Okula vardığımda hızlı adımlarla sınıfa yöneldim. Kahretsin, yine geç kalmıştım! Hızla ilerlerken set bir şeye çarptım, daha doğrusu birisine... İnleyerek kafamı tuttum ve başımı kaldırdım. Kıvırcık saçlı, kumral, uzun boylu bir dünya harikası bana mahcup ve gülen bir ifadeyle bana bakıyordu.Üç sene önce olsa ilgimi çekebilirdi ama artık insanlara kapatmıştım kendimi.

"Pardon" dedi ve ardından devam etti. "Ben Onur." Diyip güldü.

60 yaş üstü kınayan bakışlarımı atarak "Önemli değil" dedim ve hızla- ama bu sefer dikkatlice- sınıfa ilerledim. Tam montumu çıkarıp yerleşmiştim ki yanıma bir kız geldi. Sarı, uzun saçları ve kalın kaşlarıyla gerçekten çok ilgi çekiciydi. Boyu 170 cm civarlarındaydı ve yüzünde onu iyice güzel hale getiren bir gülümseme duruyordu. Usulca boğazını temizleyip yanımdaki boş yeri işaret etti.

"Şey, burası boş mu?" Onun bu çekingen tavrına gülmeden edemedim. İnsanlara karşı oldukça mesafeli olmama rağmen bu kız beni gülümsetmişti.

"Bilmem, buradan boş gibi gözüküyor."

Kızın suratındaki gülümseme büyüyünce montunu çıkarıp yanıma oturdu. Bana dönüp elini uzattı.

"Ben Derin."

Bende elimi uzatıp soğuk bir şekilde cevapladım.

"Alya." Diyip önüme döndüm. Ben buydum işte. Ne yaparsam yapayım insanlarla samimi olamazdım. Sevimli, yumuşak bir yüzüm vardı ama o yumuşaklık kalbime ulaşmamıştı.

DEĞİŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin