Bölüm 1. # Yeniden

31.8K 725 60
                                    

Biz insanlar yapımız gereği sürekli yanlışlar yaparız. Kimi kötü seçimlerin kötü sonuçları bize aydınlık getirirken; kimi iyi seçimleri iyi sonuçları bize karanlık ve hayal kırıklığından başka bir şey getirmez.

Ben kendimce iyi bulduğum seçimlerin sonuçlarını hep en kötü bedellerle ödemiştim. Hep en güvendiğim insanlar bana kocaman hayal kırıklıkları yaşatmıştı. Peki, şimdi kime, neye güvenecektim? Ben bu kadar dipteyken kime yükselecektim? Ya da kimle yükselecektim?

Saçlarımı sağ omzuma toplayıp kafamı daha rahat bir pozisyona getirdim ve uykuma kaldığım yerden devam etmeye çalıştım. İstemediğim bir bölümün yine istemediğim bir dersinde vaktimi uyuyarak geçirmeye karar vermiştim. Uluslar arası ilişkiler okuyarak geleceğin tek varisi olduğum Altun Holding’in başına geçmeliymişim. Oysa benim ilkokuldan beri tiyatroya ilgim vardı. Hatta tevazu edemeyeceğim kadar yeteneğim de vardı ama babama karşı gelerek olmayan baba kız ilişkimizi çıkmaza sokmak istememiştim.

Hoca’nın “Ders bitmiştir!” demesiyle çantamı kaptığım gibi sınıftan dışarı çıktım. Eğer o sınıfta beş dakika daha kalsaydım, 85 gündür bir adada mahsur kalmış ve yanaşan bir gemi görmüş biri gibi “HELLPPP!!” diye bağırmaya başlayacaktım.

Sağ kolumdaki bileklikleri düzeltip tenimde yabancı görünen izleri saklamaya çalıştım. Evet, daha önce 2 kere intihar etmeye çalışmıştım ve sonunda bu lanet izlerden başka bir kazancım olmamıştı. Şimdi bakınca bu izler ne kadar korkak olduğumun kanıtından başka bir şey değildi. Kolay şeyler yaşamamıştım, yaşamıyordum ama durup savaşmak yerine ölümün getireceği güzelliklere bırakmak istemiştim kendimi. Sanki ölümün güzellik getireceğine eminmişim gibi…

Okulun sıkıcı havasından kurtulmak isteyip bahçeye çıktım. Hava serindi ve gri bulutlar gökyüzünde edayla dans ediyordu. En sevdiğim hava türüydü. Gökyüzü griye bulanır ve insanların yüzündeki gülümseme solar. Renkler kararır birden. Sonra rüzgar gelir ve tüm ihtişamıyla savurur saçları, serinletir havayı… Tam olarak benim melankolik halime uygundu. Hayatın bana sunduğu tüm mutlulukları reddederdim hep. Kendi mutluluğumu yaratmaya çalışırdım umutsuzca…

Telefonumun sesiyle irkilip elimi çantama attım. Uzun uğraşlar sonucu telefonumu bulup kulağıma yanaştırdım. Yanıtla tuşuna basmamla birlikte Ceylin’in o ince çığırışını duydum.

“Alyaaaaaa!” Evet, şu hayattaki tek dostumdu Ceylin benim. Tek akrabam, tek ailemdi. Tanrının bana vermeyi unuttuğu kız kardeşim gibiydi. Ben siyahı, griyi severken; o benim zıttıma sarıyı, pembeyi, yeşili severdi. Ben somurtmaktan zevk alırken onun dudaklarında hep ona çok yakışan bir tebessüm bulunurdu.

“Kızım bir sakin ol ya! Böyle telefon mu açılırmış?”

“Peki, Alya, kapatıyorum.”

“Tamam, tamam. Anlat.”

“Kız odunusun Alya resmen ya.” Diyip kıkırdadı Ceylin.

“Tamam anlatıyorum. Hemen bize geliyorsun ve alışverişe çıkıyoruz Alya. Akşama bir parti varmış ve güzel mi güzel arkadaşın partiye davet edildi. Seni de kavalyem ilan ediyorum!” diyip yine kıkırdadı Ceylin. Bu kız gülmeden duramıyordu.

“Alışverişe belki ama o partiye beni hiçbir güç götüremez Cey. Unut sen bunu ve kendine gerçek bir şanslı bul, dost!” diyip bende ufacık gülümsedim. Ceylin ile konuşurken gülmemek imkânsıza çok yakındı.

“Bu tepkiyi vereceğini tabii ki de biliyordum, sadece şansımı denemek istemiştim. Neyse hadi bize gel de alışverişe çıkalım bari.”

“Tamam, yarım saate oradayım.” Dedim ve kapattım telefonu. Ceylin’in o saçma deyimiyle gerçekten tam bir kız odunuydum. Öyle saçma salak “Görüşürüz, hayır sen kapat.” triplerine girmezdim hiçbir zaman.

Derin bir nefes verip son model arabama atladım ve Ceylinlerin evine doğru ilerledim. Ceylin’le iki sene önce hastanede tanışmıştım. O da benim gibi psikolojik tedavi görüyordu ve onun durumu benden daha kötüydü. Ama şimdi Ceylin kendine tamamen yeni bir sayfa açmıştı bense yeniden başlamayı hiçbir zaman başaramamıştım. Kim bilir belki de yeniden başlamayı gerçekten istemediğimdendir…

 

DEĞİŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin