Bölüm 22. # İlk bakış

7.2K 246 5
                                    

Kardeşini buldum... Buldum..

Kardeşini buldum..... Kardeşini... Buldum...

Buğlem... Adı Buğlem... İstanbul'da...

Adı Buğlem... 

Kardeşini buldum....

Buğlem... İstanbul'da...

Anlayamıyordum, anlamlandıramıyordum...Ben bir yola çıkmıştım, kardeşimi bulmak uğruna. Ama şimdi o yolun sonundaydım. Başarmış mıydım? Babamın vasiyetini yerine getirmiş miydim? Bitmiş miydi?Peki neden mutlu değildim? Neden şu an deliler gibi ağlayıp aynı zamanda kahkahalar atıyordum? Sahi ne oluyordu bana? Duygularını gizlemekte son derece iyi olan bana ne oluyordu? En uçlarda yaşıyordum, en uçlarda gülüyordum, en uçlarda ağlıyordum.. Yine değişiyordum günden güne. Efe hayatımdan girdiğinden beri maskesizdim, doğaldım, gerçektim..Peki ben bunu istiyor muydum?

#

Ceylin yüzüme bir kez daha su atıp saçlarımı tepemde topladı. Aynadan, bembeyaz olmuş yüzüme baktım. Yine bir krizin eşiğinden dönmüştüm. Yine ağlamalar, titremeler, Ceylin'in endişe dolu yüzü..

"İyisin değil mi bebeğim?" Onaylar şekilde başımı salladım. Ceylin de bir "huh" sesi çıkarıp klozetin üstüne oturdu. Elini saçlarının arasından geçirip bana baktı. Tükenmiş bir ifade vardı yüzünde. Buna ben mi sebep olmuştum?

"Beni çok korkuttun Alya, çok korkuttun!"

"Özür dilerim."

"Saçmalama Alya. Ne özrü ya! Ben sana bir şey olacak diye ölüp ölüp dirildim. Ne özürü." Kalkıp bana yaklaştı ve kocaman sarıldı. Bir süre sevgi kelebeği halde sarıldıktan sonra uyumaya karar verip odama geçtik. Ahh yarın!

Arabadan inip çantamı koluma taktım ve okula ilerlemeye başladım. Öyle havalı bir giriş filan değildi benimki. Gayet sıradandı.

Kafeteryaya ilerlediğimde masalardan birinde Duru ve Onur'u aşk böceği halinde gördüm. Suratımı buruşturarak onlara ilerledim ve dil çıkararak kendimi boşta duran sandalyeye bıraktım.

"Onur daha iyileşmedin ve okula gelmişsin. Sence bu yaptığın hoş mu?" Onur hoşnut bir biçimde kolunu omzuma atıp yanağımdan makas aldı.

"Ahh beni gerçekten şımartıyorsunuz. Böyle ilgi göreceğimi bilsem daha önce kendimi pataklatırdım." Suratımı buruşturup kolunun altından çıkarken Duru da Onur'un kafasına hafifçe vurdu.

"Sulusun Onur, sulu."

"Aynen." Gözlerimi masadan ayırıp etrafa bakarken ileride elinde kitapla duran Derin'i gördüm. Bir iki saniye içinde onun da gözleri bana dönünce gülümseyerek elimi kaldırıp 'gel' anlamında işaret yaptım. Sonradan masada Onur ve Duru'nun da olduğu aklıma gelince içimden kendime sağlam bir küfür sallayıp kocaman bir tebessümle bize yaklaşan Derin'e baktım.

Masaya yaklaşıp sandalyeyi çekti ve oturdu.

"Günaydıın." Derin'in gözleri bir an Onur ve Duru'nun birbirine bağlı olduğu ellerine gitse de hemen gözlerini çekip gülümsemesini sürdürdü. 

Ben mahçup bir şekilde Derin'e bakarken bana 'önemli değil' anlamında bir hareket yapıp masadaki sohbete dahil oldu. Ahh Derin böyleydi işte. Onun için neşe her şeyden daha önemliydi. Başkalarının neşelerini kaçıran değilde daha çok neşe saçandı. 

Sohbet dış görünüşe daha sonrada saç konusuna kayarken- ki Onur hepimizde daha çok konuşuyordu- yan tarafımda duran boş sandalye çekildi ve heybetli bir vücut boşluğu doldurdu.

DEĞİŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin