Karnımın üstündeki ağırlığa homurdanıp sinirle gözümü açtığımda karşımda Efe'yi buldum. Hayır öyle kllişe olarak beni izlemiyordu, uyuyordu. Daha öncede söylediğim gibi uykusunda huzurlu olanlardan değildi Efe. Dudakları sürekli mırıltı halindeydi ve kaşları çatıktı.
Onun bu halinden istifade ederek kolunu karnımdan çektim ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Öpücüğümle beraber suratındaki sert ifade birazcık gitse de hala kaşları çatıktı. En sonunda dayanamayıp elimi kaşlarına götürdüm ve o çatıklığı giderdim. Dokunuşumla beraber uyanacak gibi olsa da tekrar derin bir uykuya bıraktı kendini.
Siz şimdi bizim neden beraber uyuduğumuzda kaldınız değil mi?
Şöyle anlatayım dün gece hayatımda geçirdiğim en huzurlu geceydi. Uzun uzun konuştuk, anlattık. Onunla ilgili saçma sapan şeyler öğrendim. Mesela saatini sol değilde sağ koluna takar, pirinç pilavı asla yemez ve sarıdan nefret edermiş. Sarıya olan nefretini dile getirdiğinde benim saçlarımın sarı olduğunu söylemem ve sonucunda küçük ama iç eriten bir gülümseme ve yine iç eriten bir öpücük kazanmam gecenin favorilerindendi. Bunlardan sonra ise uyuyup kalmışız.
Lavaboya ilerleyip elimi yüzümü yıkadım ve saçlarımı toplayıp mutfağa gittim. Şöyle ufak bir sorunumuz vardı ki ben yemek yapmayı bırakın yumurta kırmayı bile bilmem. Oflayarak ne yapacağımı düşündüğüm bir on dakikadan sonra ayaklarımı sürterek odaya geri döndüm ve Efe'nin baş ucunda çömeldim.
"Efe, Efeee."
"Hııı?"
"Ya Efe bir gözünü açsanaa."
"Hıı?"
"Effeeeeee!!"
"HII!" En sonunda dayanamayıp yanağına orta sertlikte bir tokat attım. Gerçekten sinirlenmiştim ama.
"Ne yapıyorsun ya? Maşallah hayvan gücü var." Yatağın içinde oturur konuma gelmişti bile.
"İnanılmaz bir kibarlık." Göz devirdikten sonra yatağın üstüne oturup yüzümü astım.
"Hadi söyle neyin var niye astın yüzünü?" Sözleriyle birlikte suratımı masum hale getirip gülümsedim.
"Ben menemen yapmayı bilmiyorum da sen yapar mısın?" Gözlerini kocaman açıp bana baktı. Hayır yani bilmek zorunda mıydım? Hayatım boyunca su içmek haricinde hiç mutfağa girmemiştim ki.
"Misafirlerine ilgin göz yaşartıcı."
"Ama sürekli söyleniyorsun Efe, hadi kalk."
Ellerimle ellerinden tutup kaldırmaya çalıştığımda bir santim bile kıpırdamadım. Ayaklarımla yerden yardım alıp tüm gücümle kendime çektiğimde yine kıpırdamadı. Suratım kıpkırmızı olmuştu ve Efe sanki çok komikmiş gibi kahkahalarla gülüyordu.
En sonunda arkamı dönüp kolunu omzumun üstünden çektiğimde yine kıpırdamadı ve kahkahalarını arttırdı. Sinirle ona dönüp kolunu ittim.
"Her şeye gülüyorsun ya yeter. Of gelmezsen gelme. Aç gidersin okula o zaman."
#
Dışarıda kahvaltımızı yaptıktan sonra Efe isteğim üzerine beni Ceylinlere bıraktı. Tabii arabadan inerken ufak bir öpücük kazanmıştım ama bunun konumuzla alakası yok.
"Kızım susup aptal aptal sırıtmada anlat. Bir gün oluyor Mersin'e gidiyorsun, telefonlarımıza cevap vermiyorsun. Sonra öğreniyoruz Efe de ortada yok. Ve sen gelip şimdi salak salak sırıtıyorsun. Bak biraz daha böyle durursan 3. sayfalara düşeriz Alya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİM
Genç Kız Edebiyatı“En önemli hatalarımızı ne zaman yaparız?” diye sordu beynim. Hiç tereddüt etmeden cevapladım. “ Birine güvenince.” Sonra kalbim yöneltti aynı soruyu bana. Bu sefer durdum. Usulca fısıldayarak cevapladım soruyu: “Aşık olunca…”