Son çikolata paketini de yere atıp tek seferde ağzıma bastım. Tahminimce evde geçirdiğim şu iki günde en az 5 kilo almıştım. Evet, iki gündür evden çıkmıyordum ve tek yapabildiğim sayısızca çikolata yemekti. Ağzımı yutup yandaki peçeteyle burnumu süpürdüm. Mükemmel topuzumdan kaçan birkaç tutam hınzır saç gözümün önüne gelince sıkıntılı bir nefes verip topuzuma sıkıştırdım.
Evet, Efe’nin beni öptüğü günden sonraki iki gün evden çıkmamıştım ve Efe’yi bir daha görmemiştim. Ondan kaçtığımın farkındaydım ama onun da dediği gibi ondan kaçmalıydım. Onun üzerimdeki etkisi o kadar büyüktü ki bana babamın acısını unutturmuştu. İşte bu yüzden korkuyordum ondan. Hayatımın en büyük acısını bile geçirebiliyorken ben kim bilir onun için neler yapardım.
Hızla ayağa kalkıp dolabımın karşısına geçtim. Ciddi birkaç kıyafet arasam da elde ettiğim başarısızlıkla dudağımı sarkıtıp dolabımın kapağını kapattım. Eğer şirkette işe başlayacaksam daha ciddi giyinmeliydim. Tam gri pijamalarımla kahvaltıya inecekken aklıma projenin gelmesiyle dondum kaldım. Korktuğum şeyin olmamasını dileyerek hızla takvime baktım. Siktir! Yarına projeyi teslim etmeliydik ve benim raporlarım tamamlanmamıştı!
Aceleyle aşağı indim ve iki kişilik serviste kendi yerime geçtim. Elime çatalımı alıp babamın sandalyesine baktım. Acı ilk günkü gibiydi işte. Gözlerimi kapatarak hep yaptığım şeyi tekrarladım.
“Afiyet olsun, babacığım.
#
“Tamam, o zaman Alya Hanım, yarına işlemler tamamlanır. Okul durumunuzdan dolayı her gün şirkete gelmenize gerek yok. Bazı işleri evden de halledebilirsiniz.”
“Çok sağ olun Mehmet Bey. Sayenizde bu süreç kolaylaştı.”
“Ne demek. Ne zaman ihtiyacınız olursa buradayım. İyi günler.”
“İyi günler.”
Mehmet Bey’in odadan çıkmasıyla derin bir nefes verip kolumdaki saate baktım. Kahretsin, okula geç kalacaktım. Üstelik eve uğramalı ve şu kumaş pantolon, ceket kombininden kurtulmalıydım. Ama eğer okula geç kalırsam dersi kaçırırdım ve artık dersler benim için çok çok daha önemliydi. Hızla arabama atlayıp okula sürdüm.
Arabamı boş park alanına park ettim ve hızlı adımlarla okula girdim. Kantine doğru ilerleyip gözlerimle Efe’yi aradım. Hiçbir yerde onu göremediğim için omuzlarımı düşürdüm ve ilerde tek başına duran Onur’un yanına gittim.
“Onur, Efe’yi gördün mü?”
“Selam, sana da merhaba Alya. Üzgünüm dün geldi ve bir hata ortalarda olmayacağını söyledi. Anlayacağın Efe yok ama Onur her zaman burada.” Suratına onu sevimli ve çekici hale getiren gülümsemesini takmıştı.
“Niye yokmuş bir hafta? Hem bizim yarına projeyi vermemiz gerek.”
“Sebebini bilmiyorum ve de projeyi dün tamamlayıp verdi hocaya. Haberin yok muydu?”
“Yok, bana söylememişti.” Şaşkınca ileri doğru baktım. Demek projeyi tamamlamıştı. Neden böyle bir şey yapmıştı ki? Yani benim araştırmalarımı neden tamamlamıştı?
Aklıma gelen fikirle saatime baktım ve yoldaki hızımdan dolayı derse daha 5 dakika vardı. Yani beş dakikam vardı ve bu bana fazlasıyla yeterdi.
“Sana bir şey sorabilir miyim?”
“Bilmem, sorabilir misin?” dedi alaycı bir şekilde.
Gözlerimi devirip dudaklarımı düşürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİM
Genç Kız Edebiyatı“En önemli hatalarımızı ne zaman yaparız?” diye sordu beynim. Hiç tereddüt etmeden cevapladım. “ Birine güvenince.” Sonra kalbim yöneltti aynı soruyu bana. Bu sefer durdum. Usulca fısıldayarak cevapladım soruyu: “Aşık olunca…”