Asansörden inince hızlı adımlarımla toplantı odasına yöneldim ve kapıyı açtım. İçerideki tüm gözler bana dönünce bir an çekinir gibi oldum. Ama içeridekilere sırayla göz atınca tüm çekincem koca bir şaşkınlığa dönüştü. Ama?
"Yine mi geç kaldın?"
İçeride Efe'yi görmemle bir süre donup kaldım. İnsanlar bana sesleniyordu ama sesleri ayırt edemiyordum. Efe'nin yarım kıvrılmış dudaklarında ve gözlerinde gidip geliyordu gözlerim. O an ondan başka kimse yoktu odada benim için.
Mehmet Bey'in yanıma gelip koluma dokunmasıyla kendime geldim ve gözlerimi Efe'den ayırdım.
"Alya Hanım bu beyefendiler şirketin alıcıları. Sizinde onayınız olursa satım işi hemen bugün olacak."
"Hemen bugün mü?"
"Evet. Sorun yok, değil mi?"
"Yok." Yok, babamın tüm emeklerini bir günde satmamda hiçbir sorun yok. Yok, babamdan bana kalan tek emaneti satmamda hiçbir sorun yok. Yok, hiçbir sorun yok.
Mehmet Bey'in yönlendirmesiyle Efe'nin yanındaki boş sandalyeye oturdum. Yan gözle ona baktığımda alaylı bir ifadeyle bana baktığını fark ettim. Başımı kaldırıp kendimden emin bir şekilde karşıya baktım. Ben hayatımda hiç başımı eğmemiştim ve yine eğmeyecektim. Bu şirketi satacak da olsam başım dik olacaktı. Ben Kadir Altun'un kızıydım. Ona yakışan şekilde davranacaktım.
Toplantı tüm sıkıcılığıyla sürerken masanın altındaki elimin büyük bir el tarafından kavranmasıyla gözlerimi kocaman açıp şaşkın ifademi dağıtmaya çalıştım. Çaktırmadan masanın altından elime baktığımda bu ellerin Efe'ye ait olduğunu anladım. Başımı hafif yan çevirdiğim; Efe, muzip gülüşüyle önündeki dosyaya bakıyordu. Bu hali bile öyle güzeldi ki. Elimi elinden çekip masanın üstünde duran kahve bardağını kavradım. Efe de gülümsemesini büyütüp az önce elimi tutan elini çenesinin altına koydu.
"Dosyalar hazır gibi görünüyor. Eğer Alya Hanım'ın da bir sorusu yoksa hemen imzalayabiliriz."
"Bildiğiniz gibi şirketin %15'i bize kalacak. Bu bilginizde değil mi?"
"Size şirketin %50'sini vadediyoruz Alya Hanım. Haberiniz yok mu?" %50 si mi? Ben şirket satılacak diye feryat ederken sadece %50'si mi satılıyordu. Sevinçten ağlayacak duruma gelmiştim. Mutlulukla ve dolu gözlerimle Efe'ye döndüm ve gözlerimle binlerce kez teşekkür ettim. O da gözleriyle binlerce kez bana önemli olmadığını söyledi. Biriyle konuşmadan, sadece gözlerle anlaşmak ne kadar güzel bir duyguydu!
"Tamam o zaman siz benim odama geçin, biz dosyaları hazırlayıp hemen imzalayalım bugün," diyip onları odama geçirdim. Geçerken Efe'nin bir saniyeliğine de olsa elimi tutmasıyla minnet dolu bakışlarımı bir kez daha ona çevirdim.
Odada Mehmet Bey'le yalnız kalınca hemen yanına gittim.
"Ben anlamıyorum Mehmet Bey, bu görüşmeler nasıl yapıldı, neler oldu? Benim hiçbirinden haberim yok."
"Öncelikle Alyacığım bana artık Mehmet abi diyebilirsin. Bu fazla resmi ve ikinci olarak son görüşme 4 gün önce Efe Bey'le yapıldı. Sen Mersin'deydin o ara. Başka bir şirkete %100 olarak satılacaktı ama Efe Bey son anda gelip diğer şirketten daha fazla bir ücretle satın aldı. İlginç aslında. Şirketin sadece yarısını neredeyse iki misli fiyatla satın aldılar. Ya çok saflar ya da çok ilginç bir strateji uyguladılar." Efe... Benim tüm şükranlarımı sunsam da hakkını ödeyemeyeceğim kişi... Her ağladığımda omzunu bulduğum, bana ağlama yerine ağla diyen kişi... Beni teselli etmekten ziyade beni rahatlatan kişi... Öyle yüce öyle mükemmeldi ki. Ben Mersin'de beni yalnız bırakıp gitti diye trip atarken o sırf benim için gitmişti. Benim için... Birinin sizin için bu kadar büyük bir şey yapması ne yüce bir şeydi öyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞİM
Genç Kız Edebiyatı“En önemli hatalarımızı ne zaman yaparız?” diye sordu beynim. Hiç tereddüt etmeden cevapladım. “ Birine güvenince.” Sonra kalbim yöneltti aynı soruyu bana. Bu sefer durdum. Usulca fısıldayarak cevapladım soruyu: “Aşık olunca…”