"Burak nasılsın?"dedim sesimin titremesini umursamadan.
"Beril sen iyi misin?"dedi elini alnıma götürerek.
Dokunmasından rahatsız olmuşum gibi
"Evet."dedim elini alnımdan düşürmesini bekleyerek.
"Tamam."dedi elini indirerek.
"Ne oldu Beril?"
"Burak benim sana önemli bir şey söylememek gerek.Ama bizim çocukların haberi olmasın."
"Tamam,seni dinliyorum."
Ellerimle saçlarımı düzelttim.Gözüm karşı masadaki gazete okuyan bir adama ilişti.Adam kafasını hafifçe gazeteden çıkarınca onun Bora olduğunu anladım.Şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm.Bora da telaşlanmış gibi yaparak eliyle sus işareti yaptı.Uzun süre Bora'nın olduğu tarafa bakınca Burak da baktığım yere bakarak "Ne oldu?"dedi.
"Dalmışım öyle."
"Bir şey diyecektin."
Bora dediklerimi duyacak mesafede olduğu için söylemem zorlaşıyordu.
"Şey diyecektim."
"Ne?"
"Bu haftasonunu beraber mi geçirsek."
Burak sırıtmaya başladı.
"Bu kadar önemli olan bu muydu?"
"Ama çocuklar işte."
"Tamam tamam."
"Gidiyor muyuz?"
"Tamam,gidiyoruz."
Uzun süre havadan sudan konuştuktan sonra kafeden ayrıldık.
Burak beni eve bıraktıktan sonra onun gitmesini bekledim ve Bora'yı aradım.
"Bora neredesin?"
"Aynı kafedeyim."
"Geliyorum."
"Bekliyorum."
Telefonu kapattım ve kafeye doğru yürümeye başladım.Bora ben gelince gülümsemeye başladı ve kafasındaki rol icabı şapkasını kaldırdı.Masaya hızlı adımlarla yürüdüm ve şapkasını çıkarıp masaya sertçe koydum.Sandalyemi çekmek süratiyle harakete geçince "Bana bak senin romantiklik anlayışına ekmek banarım."
"Tamam ben sadece seni seviyorum."
"Ben de sana bayılıyorum."dedim gözlerimi devirerek."
"Ne oldu özlendim herhalde."
"Ne özlenmesi ya Burak'la buluşuyorum ve gizlice dinleniyorum.Bir sal artık ya."
"Denk gelmiş."
"Bora elinde gazete kafanda şapka gözünde gözlükle beni gözetliyorsun ve benim buna inanmamı mı bekliyorsun?"
"Tamam sadece sizi o kafeye girerken gördüm ve..."
"Ve bizi dinlemek istedin."
"Tam olarak öyle değil."
"Bora gerçekten sıkmaya başladın."
"Beril üzgünüm ama seni başka bir erkekle görmeye dayanamıyorum."
"Burak seni orada görseydi ben bile kurtarma girişiminde bulunmazdım emin ol."
"Senin için bunu bile göze alabiliyorum."
"Ama ben seninle kendimi göze alamıyorum."
"Ben bunun için çabalıyorum."
"Konuyu nasıl buraya getirdin?Her şeyde kendini düşünmenden sıkıldım.Ben ben ben ben.Sen değil Bora.Senin dışında insanlar var.Sadece senin duyguların yok ya da her şey senden ibaret değil.Ya da kimse göründüğü gibi değil.Bir insan gülüyorsa mutlu,ağlıyorsa üzgün demek değil.Sen duygularını söyleyebiliyorsun.Ya söyleyemeyenler?Bu yüzden Bora,sadece sen değilsin."
"Evet ben değil biziz."
"Bora peki bizim dışımızdakiler. Arkadaşlarım,ailem...Onlar yok değil mi?"
"Hepsi var ama onlar bizim çevremiz....bizim."
"Bora sen kendini nasıl tanımlarsın?"
"Cesur."
"Ben bencil diye tanımlarım.Ayrıca Bora neden cesur dediğini söyler misin?"
"Çünkü seni sevdiğimi söyledim.Bence en büyük cesurluk."
"Peki ya söyleyemeyenler?Onlar korkak mı oluyor?Sırf karşısındaki üzülmesin diye susanlar.Ya o beni sevmez diye hep içinde sevenler?Bence ne sen cesursun ne onlar korkak.Beni uzaktan sevmeyi göze alabiliyor musun?"
"Asla,ben dayanamam.Dayananlar zaten benim kadar sevemez Beril.Çünkü ben dayanamadım."
"Bak işte insanlar bunu yıllarca yaşıyor.Ve uygun zamanı bekliyorlar."
"Beril ben sizi hep izledim.Sadece izledim.Sanki bir anda sevip hemen yanına gelmedim.Ama korktum.Aynı söyleyemeyenler gibi...Belki başka birini seversin diye daha da bekleyemedim."
"Demek bu korkaklık değilmiş.Ya beni sevmezse diye bekleyememekmiş."
"Ama pişman değilim biliyor musun?Çünkü şu an seninle aynı kafedeyim.Aynı masadayım.Seninle daha çok görüşüyorum.İlerde daha çok görüşeceğiz.Sen seni seviyorum diyene kadar."
"Bora seni seviyorum."
Bir anda Bora'nın gözü bizim Burak'la sabah oturduğumuz masaya takıldı.Arkama döndüğümde ellerini şakaklarına koymuş Burak'la göz göze geldim.
Sanırım bu durum istenilse dahi yaşanamayacak türden...