26.YŞ/Bisiklet

60 6 3
                                    

En sevdiği insanın da yalan söylemesi demek artık kimseye güvenme demekti benim için. Normalde kafama bu kadar takmazdım belki ama şu an ki durum çok farklıydı. Bana yalan söyleyip burada kalması  ve  bir kadınla benden gizli görüşmesine mi?

 Babamı o kadınla  orada görmek beni o kadar çok sinirlendirmiş ve üzmüştü ki ne yapacağıma karar verecek durumda değildim.
Nerede olduğuma dair bir fikrim yoktu telefonumu açmaya hiç niyetim yoktu. Kimsenin ne yaptığı umurumda bile değildi. Kaçmak en basit çözündü ve ben kaçmıştım.



Sera'nın bakış açısı

Aramanızın bozuk olması kötü değilmiş gibi birde Mihri saatlerdir ortalıkta yoktu. En son Mert gelmiş ve gittiğini söylemişti.  Şuan onu üzdüğüm için ben de çok pişmandım. Sadece Kerem'le yalnız kalmak için onu çok üzmüştüm ,şuan hepimiz sadece bekliyorduk ve bu fazlasıyla can sıkıcıydı. 

Oturduğum koltuktan bir anda fırlayınca tüm gözler bana döndü.
bir kaç kez öksürdüm ve konuşmaya başladım.
"Burada aval aval etrafa bakacağımıza kalkıp onu arasak olmaz mı?"dedim .
"İyi de bu salak tatil beldesi fazla büyük ve eminim o bile nerede olduğunu bilmiyordur? Babasına haber verdik illa ki bulunur."Dedi Mert.
Tam ağzımı açmıştım ki Toprak sözümü kesti.
"Mert susayım susayım diyorum ama dayanamıyorum. Onun neden üzdün, üzüleceğini  bildiğin halde gidip gerçekleri yüzüne tokat gibi vurdum. Ayrıca senin yanında ne diye peşinden gitmedin?"Dedi Mert'e doğru yürüyerek.
"Bazı şeyleri öğrenmesi gerekiyordu aptal gibi bir şeyleri saklayamazdım."Dedi.
Birbirlerine öfkeli bakışlar atarken Mert Toprak'ın yakasına yapışmıştı bile.
"SİZ İKİ GERİZEKALI BİRBİRİNİZİ YİYECEĞİNİZE TOPARLANIN VE BİR YERLERİ ARAMAYA BAŞLAYIN."dedim
Söylediğim şeyi idrak eder etmez birbirlerinden ayrıldılar.  Evden çıktıktan sonra farklı yerleri aramak için ayrıldık.
Mihri bunalınca nereye gider? Ne yapar ? Hiç bilmiyordum. Ama ben bunalsam sakin bir yerlerde kafamı dinler ve düşünürdüm. Sesiz bir yerler olarak gittiğimiz piknik alanı olabilirdi ya da sahilin iki ucunda olabilirdi. Yine kendim olarak düşünürsek sahilin en uzak kısmına bakmam daha mantıklıydı. Yolda dikilmeye son verip sahile doğru yürümeye başladım. Fazla kalabalık olmaksızın gençlerin bulduğu guruplar vardı sadece. Özel plajlardan kimseye bir şey sormadan geçmek tehlikeli bir hal almıştı. Sinirli gibi bakan can kurtaranlara aldırmadan ilerlemeye devam ettim. En son kayalıklara ulaştığımda tepesine çıktım ve çevreye bakındım. Geri kalan sahilin diğer kısmı kapatılmıştı. Sesiz sakin olan kayalıkların tepesinde de olmadığına göre demek ki burada değildi boşuna bu kadar yolu gelmiştim. Ayaklarımı sürte sürte plajdan çıktım ve taksi çevirdim sıkıntıyla nefes verip dışarıyı izlemeye başladım. Telefonumun melodisi kulaklarımı doldurunca heyecanla telefonumu elime aldım fakat arayan Toprak'tı yine boşuna sevinmiştim anlaşılan.
Aramaya cevap verip telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim Toprak."dedim mutsuz bir sesle.
"Ben Mihri'yi buldum. Benim onu gördüğümden haberi yok kızın yanına bam diye gitme. Büyük yıldızlı kulenin oradaki kavşağın karşısındaki bir evin terasında oturuyor."Dedi.
Dediği şeyle birden irkildim yoksa intihar falan mı edecekti? Bu düşünce ile kalbim hızlıca çarparken şoföre adresi verdim ve hızlı gitmesini söyledim. Daha sonra Kerem'e haber verdim.

İstediğim yere geldiğimde taksiciye ücreti verip arabadan indim. Toprak ve Dolunay'ı bulduktan sonra Kerem ve Mert gelene dek harekete geçmedik. Onlar geldikten sonra apartmanın içime girmek için bir zile bastık ve gelen "kim o?"sorusuna "ben" diyerek cevap verip kapıyı açtırdık. Teras kata çıktığımızda Mihri hala orada öylece oturuyordu.
"Mihri?"diye seslendiğimde hiç bir tepki vermedi. Yanına yaklaştığımda Mert kolumu tutup kafasını iki yana salladı. Derin bir nefes aldı ve kendi yaklaşıp kolundan tuttu ve oturduğu yerden kaldırdı. Bize döndüğünde şaşkınlıktan ve mutsuzluktan ağlayabilirdim. Bu, bu Mihri değildi,bir an için o sanmıştım ama yüzü hiç benzemiyordu.
Sinirle teras katı terk edip apartmandan çıktım. Peşimden gelen Toprak'ın omzuna yumruk attım ona çok sinirlenmiştim.
"Aptalsın sen Toprak. Emin olmadan hepimizi hayal kırıklığına uğrattın. Bu kız nerede nereye kayboldu."dedim ve göz yaşlarımı sildim.
Ayaklarımın beni taşıyamadığını hissettiğimde dizlerimin üzerine çöktüm. Başına bir şey gelse ne yapacaktık bizi bu kadar merakta bırakması da çok sinirimi bozuyordu.

Telefonum çalmaya başladığında çantamdan ümitsizlikle çıkardım fakat onun aradığını görünce mutlulukla telefonu açtım.
"Alo."dedim berbat çıkan sesimle.
"Sera yanıma gelir misin? Senin yanımda olmamana ihtiyacım var."Dedi.                                               "Şu an yapmaktan en çok zevk alacağım şey sanırım buydu."dedim
"Tamam neredesin hemen geliyoruz."diye ekledim.
"Evin oradaki iskelenin oraya doğru yürüyorum."Dedi.
Telefonu kapattım ve konuşmak için arkadakilerin yanına ilerledim.

Mihri'nin bakış açısı

Ağlamak, tuzlu suyun kokusu ve biraz düşünmek sanırım iyi gelmişti , her şeyin olduğu gibi babamın yaptığının da iyi bir açıklaması olduğuna emindim. Seralar yanıma gelmişlerdi ben konuşmadığım için onlarda konuşmuyordu.Kafamda çok fazla soru vardı
'neden buradaydı?'ya da 'neden bana haber vermemiştim?' 'o kadın kimdi' 'benden saklayacak kadar önemli miydi'

Düşüncelerim içimi kemirirken oturduğum yerden kalktım ve konuşmak için dudaklarımı araladım.
"Benim sanırım babamla konuşmaya ihtiyacım var."dedim.
Hepsi şaşkın bir ifade ile yüzüme bakarken nefesimi dışarı üfledim.
"Tamam da emin misin?"diyerek bir soru yöneltti Toprak.
"Evet"dedim.
Önden Mert ve Kerem arkadan biz ilerledik. Bir arabaya bindiğimizde eve kadar ağzımı açmadım,eve geldiğimizde arabadan indim ve Topraklara doğru yürüdüm ,merak duygum tüm duygularımın tasmasını eline almış ve dizginliyordu.
Kapıya ulaştığımda kapıya ardı ardına iki kez vurdum. Kapıyı Yeşim Hanım açtığında beni görünce gülümseyerek boynuma atıldı ve bana sımsıkı sarıldı.
Ben de ona sarıldıktan sonra benden ayrıldı.
"Mihri seni çok merak ettik nerelerdeydin kızım."Dedi gülümseyerek.
"Kafamı toparlamam gerekiyordu, babam burada mı?"dedim.
"Evet üst katta çağırayım mı?"Dedi.                                                                                                                             Kafamı olumsuz anlamda salladıktan sonra içeriye girdim ve hızlıca salona çıktım. Beni fark eden babam ayağa fırladı ve bana doğru yaklaştı. Yanıma geldiğinde sarıldı fakat beynim kollarımın harekete geçmesini engelliyordu.Önce merak ettiğim her şeyin cevaplanması gerekiyordu.

"Biz baba-kızı yalnız bırakalım."Dedi Yeşim Hanım ve eşi ile salondan ayrıldı.
Babamı dinlemek için boş koltuğa kendimi bıraktım ve ona bakmayı sürdürdüm. Açıklama duymak herkes gibi benim de hakkımdı.
"Hep burada değildim dün akşam geldim."Dedi. İnanmalı mıydım? Belki.
"Bir iş için görüştüğüm birisi, buraya geldiğimi söylemedim sürpriz yapacaktım."Dedi.
Biraz doğruldum "Sana inanmalı mıyım baba?"dedim.

******

Babam bu sefer kesin bir şekilde gitmişti. Her ne kadar baba hala yalan söylediğini düşünsem de ağzımı açıp tek kelime etmemiştim. Moralim fazlasıyla bozuktu arkadaşlarım çok fazla üzerime düşüyorlardı sanırım bu kadar ilgiye alışık olmadığım için garibime gidiyordu.

Şu an onlardan biraz kopmuştum ve tek başıma sakince bisikletle şehir turu yapıyordum. Burası fazla büyük ve güzeldi bu da çok fazla hoşuma gidiyordu. İçinde kaybolma olasılığı kulağa çok güzel geliyordu; büyük caddeler, şaşalı insanlar,cool olduğunu sanan ve gerçekten cool olan tipler. Burası gerçekten de farklıydı. Kaldırımdan ilerlerken gördüğüm çiçekçinin yanında durdum kendime koca bir demet papatya aldım. Evet az önce kendime çiçek almıştım. Kulağa komik gelse de benim için hoştu. Sepete koyduğum çiçeklerle ilerlemeye devam ederken telefonum çalıyordu cebimden çıkartırken gelen korna sesi ile frene bastım ama aptal gibi ön frene bastığım için yere yapıştığım  canım fazlasıyla acımıştı. Üstelik arabanın çarpmasını teğet geçmişti, arabadan inen adam beni azarlarken canımın fazla acımasıyla kafamı kaldırdım.
"Abi 'İyi misiniz' diye soracağına arabam çizilirdi diyorsunuz. Bana çarpsanız ben ölsem sen suçlusun, ayrıca kalabalık bir caddede yavaş gitmeniz gerekiyordu"dedim.
Adama öfkeyle baktıktan sonra eğilip bisikletimi aldım ve ilerlemeye devam ettim. Kaldırımdan ilerlemeye deva ederken
"Hey bekle."diyen bir ses duydum ve arkamı döndüm.
Mert? Ah ciddi misin? Gözlerimi devirmemek için kedimi zor tutuyordum. Arkamı dönsem ya Alp ya Mert dibimde bitiyordu.
"Söyle Mert."dedim.
"Suçlu olduğun halde yaşlı adama ne bağırdın kızım öyle."Dedi.
Daha sonra ayağıma bakıp kaşlarını çattı.
"Oha ayağının durumu bu kadar kötü mü?"Dedi ve bana doğru yaklaşmaya başladı.
"Beni kucağına almak gibi salak bir düşünceye kapılma."dedim sinirle.
"Aynen öyle yapacağım."Dedi.
Bu çocuk dünyanın en sinir insanıydı.

-son-

Yıldızlar ŞahidimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin