Yüzümdeki saçları çekerek yorganı tekmeledim ve en anormal uyanış şeklimi de yaşamış olmuştum , bu sıcakta üzerime kalın bir örtü almam da ayrı bir saçmalıktı. Gözlerimi tamamen açtığımda tekrar kapattım ve daha sonra ardına kadar tekrar açtım. Ben dün buraya gelmiştim değil mi? Peki ya Toprak'ın annesi, kesin babama anlatmıştı. Mert salağı beni niye arkadaşlarımın yanında bırakmamıştı da buraya getirmişti. Kafamı sağa çevirip baktığımda yatakta uyuduğunu gördüm. Sessizce yattığım yerden kalktım, koltuğun kolunda ki pantolonumu aldım ve lavaboda giydim saçlarımı tarakla taradıktan sonra topuz yaptım. Yüzümü de yıkadıktan sonra tekrar odaya döndüm. Mert hala uyuyordu , giymeye tenezzül etmediğim tişörtümü ve ceketimi aldım. Ayakkabılarımı da giydikten sonra sessizce kapıya yöneldim. Kapının kulpunu tuttuğum anda Mert'in sesi ile yerimden sıçradım.
"Hem kaç hem de tişörtümü çal."Dedi.
Hızlıca arkama döndüm.
"Şey benim gitmem lazım sonra şey ederiz biz, hadi görüşürüz Mert."dedim ve tekrar arkamı döndüm.
"Ne ederiz Mihri."Dedi.
"Konuşuruz işte Mert."dedim.
"Gidemezsin."dedi.
Üzerine beyaz bir tişört geçirirken.
"Neden?"dedim.
"Dün söylediklerini duymak istemez misin?"Dedi.
"Ne söylemiş olabilirim ki?"dedim kaşlarımı yukarı kaldırarak.
"Bilmem."Dedi kafasını sola yatırarak.
Elimdekileri koltuğa bıraktım ve Mert'in yanına gittim.
"Ne dedim dün sana."dedim.
"Önce tişörtümü çıkar."Dedi.
Sinirle kendi tişörtümü aldım ve lavaboya ilerledim. Üzerimi değiştirdikten sonra Mert'in yanına gidip tişörtü fırlattım.
"Şimdi gidebilirsin."dedi.
"Ne yani söylemeyecek misin ne dediğimi?"dedim.
"Hayır."Dedi omuz silkerek.
"Hadi git artık."Dedi.
"Önce lavaboya gideyim sonra gideceğim."dedim sahte bir gülümsemeyle.
Lavaboya tekrar gidip pusuda bekledim.
"Ben aşağıya iniyorum işin bitince gidersin."Dedi kapıya tıklayarak.
"Tamam."dedim.
Bir süre bekledikten sonra lavabodan çıktım ve odayı kolaçan ettim. Kimsenin olmadığına emin olduğumda Mert'in dolabına yöneldim. Elime geçen tişörtleri aldım ve giymediğim ceketinin içine yerleştirip ceketi katladım.
Daha sonra odadan çıktım.
Fazla ortalarda görünmeden otelden çıktım ve bir taksiye bindim.
Telefonumdan Mert'i aradım.
Mert Güngör aranıyor....
"Ne var!"diye açtı telefonu.
"Mert ben dün neler söyledim."Dedim .
"Ne söyledin bilmem."dedi.
"Ya Mert peki dün çok saçmaladım mı?"dedim.
"Evet, bu sıkıcı muhabbet beni sarmadı."Dedi ve telefonu kapattı.
Sinirle nefes verdim. Tişörtlerini bulamayınca göreceğim ben seni.******
Dolunay'la girdiğimiz film sitesinde film arıyor ve yorumları okuyorduk. Gayet sıkıcı filmleri beğenen Türk halkı her şeye 'çok iyi' 'harika' gibi şeyler yazıyordu.
"Artık film izlemek istemiyorum."dedim nefesimi dışarı vererek.
Telefonumun melodisi kulağımı doldurunca yataktan kalkıp masamın üzerinden telefonu aldım. Arayan kişi Mert'ti şaşkınlıkla ekrana bakarken tişörtlerinin yokluğunu fark etmiş olabileceği geldi aklıma.
"Efendim."dedim.
"O tişörtleri şimdi sen mi getirirsin yoksa ben mi gelip alayım?"Dedi birden.
"Ne tişörtü?"dedim safa yatarak.
"Mihri."Dedi bıkkınlıkla.
"Efendim."dedim.
"Tişörtleri getir hemen şimdi."Dedi.
"Ya Mert saat bir, bu saate nasıl getireyim sana tişörtlerini."dedim.
"İyi ben geliyorum ama Toptak'ın annesine 'merhaba' demeye."Dedi.
"Tamam be ben getireceğim sana tişörtlerini ama yarın."Dedim.
"Yarım saate oradayım o zaman."Dedi.
Sinirle nefes verdim
"Tamam Mert ben getiririm."dedim ve telefonu kapattım.
Boralara diye çıkıp gidemezdim Yeşim Hanım yarın döneceklerini biliyordu. Seralara desem yalanım ortaya çıkar.
Kararsızca üzerimi değiştirdim tişörtleri siyah sırt çantama attım ve Dolunay'ın meraklı gözlerini es geçerek salona indim.
"Şey Yeşim Hanım benim bir arkadaşıma emanetlerini vermem gerekiyor gidebilir miyim?"dedim.
"Mihricim bu saate seni dışarı çıkartamam üzgünüm."Dedi. Sinirle nefes verdim ve odaya çıktım. Zaten izin vermeyeceğini biliyordum çantamdaki telefonumu cebime attım ve çantamı camdan aşağıya attım. Ceketimi çıkarıp üzerine attım, en son da ayakkabılarımı çıkardım ve attım. Saçımı iğrenç bir şekilde topladım ve Dolunay'a döndüm.
"Kapıyı kilitle Yeşim Hanım gelirse duş alıyor de hatta kapı tıklanınca önce duşu aç sonra kapıyı aç. Yakalanırsak ben bilmiyorum de ışığı kapalı tut ne izlersen kulaklıkla dinle ve o telefonu aradığımda aç ve en önemlisi Toprak gelirse odaya alma."dedim yanağından öpücük aldım ve aşağıya indim.
Sessizce mutfağa ilerledim ve bahçeye çıkan balkon kapısından çıktım. Yere attığım eşyalarımı alıp ön kapıdan çıktım. Yeşim Hanımın bulunduğu yer arka bahçeye bakıyordu beni yakalaması pek mümkün değildi.
Boraların evinin de önünden geçmeyerek biraz tenha ama yakalanma ihtimalinin sıfır olduğu aşağıda ki yoldan ilerledim.
Bu saate normalde arkadaşlarımla bu yoldan geçmiştim çok büyütülecek bir durum yoktu şimdi tek başımaydım sadece. Hızlı ve düzgün adımlarla ana caddeye ulaşmak için çabalarken ilerideki sohbet eden grubu görünce yere eğilip büyük bir taş aldım ve aynı hızla yürümeye devam ettim.
"Bayan yolunuzu mu kaybettiniz?" Dedi içlerinden biri hiç cevap vermeden ilerlemeye devam ettim.
Saçma yol bittiğinde bulduğum taksiye binip otelin adını söyledim ve terden ıslanan alnımı elimin tersi ile sildim.Kısa sayılmayacak yolculuğun ardından taksimetredeki miktarı taksiciye uzattım ve arabadan indim. Gösterişli otelin içine girdiğimde 'Danışma' yazan yere yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Şahidim
Novela JuvenilHikâyemizin esas kızı annesinden kaçmak uğruna babasıyla yeni bir şehre taşınır ve orada başta babası zorlandığı için tanıştığı Toprak ve sera olmak üzere bir çok arkadaş edinir. Arkadaşları dışında bir de aşık olduğunu fark etmediği Mert vardır ve...