0.1

192K 8.7K 13.7K
                                    

"Lan az ötede oynayın!"
"Oğlum size diyorum!"
"Hay sokayım topunuza."

Sokakta futbol maçı oynayan çocukların sesleri eşliğinde kapının önünü süpürmeye çalışıyordum. Ben tozları bir araya topladıkça rüzgar savuruyordu.

"Oğlum Eren sen bittin!"

Tozların üstüne düşen topu elime alıp süpürgeyi yere fırlattım. Kapının önünde topu ona vermemi bekleyen çocuğa dönüp elimdeki topu gösterdim.

"Bunu mu istiyorsun?"

Kafasını sallayıp ellerini topa kaldırdığında "Nah alırsın." diyerek topu yan taraftaki evin balkonuna attım. Ev iki yıldır boştu. Bahçesinden içeriye bile girmek imkansızdı. Eren küfür ederek bana vurmaya başladığında yüzümü buruşturdum.

"Abiciğim bir büyü de gel. Ya da abini falan çağır. Hadi."

Diğer çocuklar da başıma toplanıp bağırmaya başladığında süpürgeyi elime alıp onlara doğru tuttum.

"Dağılın lan! İş yapıyoruz burda. Gökhan öyle bakma ablanın hatrına bir şey yapmıyorum."

"Ne bağırıyorsun çocuklara?"

Kafamı yerdeki bir metrelerden çekip karşıya diktiğimde önümdeki çekiğin dediğinden emin olamadım.

"Ne bakıyorsun oğlum öyle?"

Karşımdaki çekik türkçeyi benden iyi konuşuyordu. Çocukların arasından geçip mesafeyi kapattığında süpürgeyi kenara bırakıp yüzüne baktım.

"Oğlum s*ktir git, beni haberlere genç çocuk turisti dövdü diye manşet etme."

"Birader bağırma çocuklara."

"Sanane oğlum."

Dik dik bakmaya başladığında arkasındaki çocuklar bir adım geri çekilmişti. Ulan kendimizi o kadar misafirperver diye tanıtmıştık, şimdi bu çinliyi dövecektim.

"Kardeşim bak, el kadar çocuk. Bağırmayacaksın." dedi.

"Çinli, s*ktir git am*ına koyayım. Seni ne ilgilendirir?"

"Lan her gördüğün çekik çinli mi oluyor?"

"Ne farkeder am*ına koyayım?"

Omzumdan ittiğinde kafayı indirmem bir saniyemi almıştı. Geri sendelerken beni de çektiğinde yere düşmüştük. Üzerine çıkıp yüzüne yumruk atarken küfür ediyordu. Allah'ın çinlisi nasıl böyle konuşuyordu oturup saatlerce düşünmek istiyordum.

Üzerinden itip kaşıma yumruk attığında anında kan süzülmüştü aşağıya.

"Jackie Chan kılıklı herif."

Yüzü şerefsiz bir gülümseme ile dolduğunda dudağına doğru bir tane patlattım. Daha demin bana kafa tutan bir metreler karşı evin bahçesine toplanıp kapıyı kapatmış, bizi izliyorlardı.

"Patlamış mısırda getireyim mi sayın am*ına koduklarım?"

Çocuklara doğru bağırdığımda Çinli bir yumruk daha atmıştı. Zayıf bir çocuktu, kası falan da yoktu. Nasıl kaşımı patlatmıştı bu şerefsiz?

"LAN ENES!"

Ensemden tutulup çekilmem adımı duyduktan üç saniye sonra gerçekleşmişti. Yavuz beni evin bahçesine doğru ittikten sonra yüzüme bakarak küfür edip çinli'yi yerden kaldırdı.

"Sina iyi misin?"

Çocuk dudağındaki kanı silip kafa sallarken Yavuz'a bakıyordum. Çinli, ana dili gibi Türkçe konuşuyordu ve adı Sina'ydı.

"Lan Enes n'apıyorsun abi? Sina'yı tanımadın mı?"

"Lan elin çinlisini nerden tanıyayım?"

Süpürgeyi elime alıp bakışlarımı çekik çocuğa diktim.

"Oğlum hani biz altıya giderken bir kere bize gelmişlerdi, o gün beraber pes oynamıştık da sen bozuk kolu bana verdiniz diye kavga çıkardığında sina'nın kolu kırılmıştı."

İkimizde yüzümüzdeki şaşkın ifadeyle birbirimize bakarken ağızlarımızdan dökülen sözcüklerde aynıydı.

"Demek o şerefsiz sensin..."

***


sina*

sina*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
çinliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin