18. " Hiç bir şey imkansız olmadı senin kadar. "

114 7 0
                                    

Yaşamak zordu. Hayatın bir anda öyle tepetaklak oluyordu ki şaşıp kalıyordun. Paramparça oluyordun. Öldürüyorlardı seni. Senle birlikte bahçelere çiçekler ekiyorlardı. Etrafına ördüğün duvarı yıkıp geçiyorlardı. Sarıp sarmalıyorlardı. Karanlığına ışık oluyorlardı. Bir zamanlar bir başına olduğun o dört duvarda sanki için içine sığmıyordu. Güveniyordun. ‘ Ellerim onun ’ diyordun ‘ yüreğimde al senin olsun. Ben sen varken onsuzda yaşamayı öğrenirim ‘ diyorsun. Bakma bana öyle sevdiğim. Sen yüreğime kırıklıklar ekleyensin. Ellerimi çalıp gidensin. Yüreğimi paramparça edensin. Geride güzel bir bahçe bile bırakmayanımsın. Senle birlikte yürüyecek çiçeklerle kaplı bir yolu yakansın. Bir sığınak gördüğüm dört duvarımı harabeye çevirensin. Ve biliyor musun? Bunların hepsini yaptığından haberdar bile değilsin. Ve ben hala beni sevebilme ihtimaline aşığım…

***

   

     Ellerim öylece kalmıştı iki yanda. Gözlerimden yaş akıyordu ama farkında bile değildim. Dudaklarımdan kelimeler çıkmak istiyordu ama sanki bir daha konuşamayacakmış gibi hissediyordum. Susmak bu kadar canımı acıtırken konuşmak nasıl yakmazdıki.

   Kokusu ciğerlerime nüfus etmişti. Sanki bir daha nefes almasamda olurmuş gibiydi. Tek bir nefes yetmişti yaşamak için. Bana sarılışı sanki onun içinde yaşamaya iznim varmış hissini yaratmıştı. Sonra bir anda yitip gitti beynimin bir kenarına. Kalbim göğüs kafesimi delecekmiş gibi hızlı çarparken gözlerimi kapadım. Huzur bu muydu? Sevdiğinin kollarında yeni bir dünya keşfetmek miydi? Çünkü beni burada bıraksalar bir ömür yaşardım.

  Önce akan göz yaşlarım durdu. Sonra beni sımsıkı saran kolları gevşedi. Gözlerimi açtım. Vücudumu serbest bırakan kollarının iki yanına düşüşünü izledim. Nefes almak neden bu kadar zordu. Çünkü ben nefes alamıyordum. Boşluğa düşmüş gibiydim. Elleri omuzlarımı kavradı. Kendinden uzaklaştırdı. İşte aramızdaki fark da böylece açılmıştı. Kafamı kaldırıp o güzel gözlerine baktım. Ama bakar bakmaz kaçıp gitmek istedim.

  “ B-ben… “ devamını getiremeden sustum. Ne diyecektim. Neden ağladığımı bende bilmiyorum mu diyecektim. Kendime ne yaptığım konusunda bir fikrim yok mu diyecektim. Ne diyecektim? Çünkü ben ne yaptığımdan haberdar bile değildim. Yüreğim sanki yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Ben bu kalp atışına onla şahit olmuştum. Ben ne ara bu kadar harap etmişim kendimi. Üstelik sevmek bana yasak bir elmayken. Neden o elmadan bir ısırık almak için can atar olmuştum. Aşk? Hissettiğim bu duyguya aşk diyorlardı değil mi?

   “ Anlatmak istersen anlatırsın. “ elleri omuzlarımdan indi. İki yanına düşerken derin bir nefes aldı. “ Seni eve bırakmamı ister misin? “ onu kafamla onayladığımda yürümeye başladı. Usulca onu takip ederken arabanın çokta uzakta olmadığını farketmiştim. Tanıdık arabanın farları açılıp kapanırken çoktan arabanın yanındaydık. Arabaya bindik.

   Yol boyu tek kelime etmemiştik. Evin önüne geldiğimizde belki 1 dakika boyunca hiçbir şey söylemeden durmuştuk. Teşekkür etmek için Gökalp’e döndüğümde ikimizde aynı anda konuşmaya başlamıştık. Sustuğumda oda benle sustu.

  “ sen söyle “ dedim, hemen.  

  Durdu öylece. Yüzüme baktı. Çok uzun gelen saniyelerden sonra konuşmaya başladı. “ Kafede olanlar… “ sustu. “ özür dilerim. “ Baktı ve yüzünde bir tebessüm belirdi. “ Saçların çok yakışmış. “

  Gülümsedim. “ Eve bıraktığın için teşekkür ederim.”  yüzündeki gülümseme daha da büyürken elimle evi gösterdim. “ Galiba eve gitmeliyim. “

Asosyal RessamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin