7. BÖLÜM: KAÇAK

188 9 1
                                    

Medyada "patron" var.

Hayatım hiçbir zaman mı düzgün gitmeyecekti? Hep mi çukurun dibinde olacaktım? Işığı ne zaman görecektim? Asla görememe ihtimali beni deli ediyordu. Tamam, şu zamana kadar o ışığı bulmak adına hiç çabalamamıştım. Tamam, belki de hak bile etmiyordum.Ama dünden sonra avare avare yanlış şehirlerde dolanmakta olan aklım yeni yeni başıma geliyordu. Ve kesinlikle aklım başıma gelmişken ölmek istemiyordum. Ölmekten korktuğumdan değildi bu ki zaten ben onunla burun buruna gelmeyi alışkanlık haline getirmiştim. Üstelik eğer ölürsem bu züppenin elinden olacaktı. Ve ben bunu gerçekten istemiyordum.

  "Bu adamlar kim? " diyerek olduğum yerde arkama döndüm. "Bunu bana değil onlara sor bence. Hani ortamda onlar da var ya. İnsanız hani Allah konuşabilelim diye dil vermiş falan." "Sana soranda kabahat." Adam "Kesin sesinizi be!!" diye bağırınca resmen yerimde hopladım. Temmuz alaya alır gibi gülünce "Çok mu komik gerizekalı!" diye çemkirdim. "Bence komik." Adam bir kez daha "Kapayın ikiniz de çenenizi!" diye höykürüp ödümü patlatınca "Ne bağırıyorsun be! Ödümü patlatmaktan keyif falan mı alıyorsun sen!?"diye sinirle bağırdım. "Bana bak çocuk! Burada kurban olup susması ve korkması gereken sizsiniz. Ama görüyorum ki elinde silahı olan sizmişsiniz gibi davranıyorsunuz. İyiliğiniz için buna devam etmemelisiniz."

Temmuz birkaç adım öne gelerek "Nesin sen? Robot filan mı?" diye sordu. Bir an için bunun gerçekten çok doğru bir önsezi olduğunu düşündüm. Adam düşünce ampulumü patlatırken "Robotum veya değilim. Burada sizi ilgilendiren eğer bizimle gelmezseniz hayatınızın şu namlunun ucunda durduğu." dedi. "Ah hayır saçmalama. Tabi ki de sizinle gelmeyeceğiz. Gerçi sadece ben gelmeyeceğim. Onu alabilirsiniz. Eminim ne aradığınızı biliyordur."

   Kafamı bu kez benden birkaç adım ötede duran Temmuza çevirip ''Şerefsiz." dedim tükürür gibi. "İkiniz de hemen şimdi bizimle geliyorsunuz. Aklınız varsa zorluk çıkarmazsınız." deyip yandaki iki adama işaret verdi. Adamlar kafalarını sallayıp üzerimize yürümeye başladı. Ben geri geri adımladım. Temmuz adama yumruk atınca dikkatin dağılmasını fırsat bilerek arkama dönüp koşmaya başladım.

Nereye gideceğimi bilmiyordum. Eve gidip de annemi tehlikeye atacak değildim. Birkaç dakika sonra arkamdaki sesler kesilince rahat bir nefes alıp duvara yaslandım. Deli gibi terlemiştim. Yine boğazıma kadar pisliğe batmıştım. Umarım herifler Temmuz denen iti öldürürlerdi de ben de rahata kavuşurdum. İç sesim yine bir boşluk bulup kafasını uzatmıştı. "Ne zaman bu kadar acımasız oldun? Vicdanına ne oldu senin?" Aklımın uçurumlarından itmeye çalıştım onu. Şu an buna odaklanmamalıydım. Derin nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalışırken usulca kafamı köşeden uzattım. Görünürde kimse yoktu. O an saç diplerimde keskin bir sızı hissettim. Bağırmamak için dişlerimi dudağıma geçirdim.

"Kaçabileceğini mi düşündün küçük?!" Saçımın asılmasından nefret ederdim. "O elini çek." dedim çenemi kasarak. "Hiç sanmıyorum. Yaramazlık yaptın ve bedelini ödemek zorundasın. Şimdi benimle geliyorsun. Yoksa seni saçlarından sürüye sürüye götürürüm."

"Tamam saçımı bırakırsan yemin ederim hiçbir sorun çıkarmam. Yeter ki saçımı bırak."

"Sana neden güveneyim?"

"Eğer dediğimi yapmazsan saçımı bıraktırmanın başka bir yolunu bulurum. Emin ol bu yol canını fazlasıyla acıtır." deyip tam gözlerinin içine baktım. Karanlığımı bir nebze olsun görmüş olacak ki saçımı bırakıp koluma yapıştı. Sonra da sürüklemeye başladı. Ayaklarım sessizce itaat ederken ofluyordum.

Neden sakince evimde oturmuyordum ki? Annemin soyduğu portakalları yerken müzik dinleyebilirdim şu an. Ya da yatağıma uzanıp gözlerimi kapatarak bacaklarımı duvara dayardım. Hayal kurardım.

SİS 34Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin