12. BÖLÜM: KÖHNE

128 5 0
                                    

Çok uzun zaman oldu farkındayım. Affınıza sığınıyorum. Geciktirdiğim her an için özür dilerim. Okul zamanı pek fırsat bulamadığım içindir bütün sebep. Daha seri olmaya çalışacağım. Sizleri seviyorum. İyi okumalar :)

Yüzüme vuran soğuk ayazla gözlerimi açtım. Odanın içi kutuplardan bir alan misali buz gibiydi. Kasıklarım feci bir ağrıyla yeniden gözlerimi yummama sebep oldu. Pencereyi ne zaman açık bırakmıştım acaba? Tüm yorganı üstüme çektim. Sıcaklık sağlayacak yerde daha çok üşüttü beni. Kalkıp da pencereye gidecek gücüm dahi yoktu. Zaten yeterince üşeniyordum.

Yeniden uyumaya çalıştım ama acıdan uyumak mümkün değildi. Birden yanımda Büşranın olduğu aklıma geldi. Soluma döndüm. Arkası bana dönük uyuyordu. Boğuk bir sesle seslendim. Duyduğuna dair hiç bir belirti göstermeyince boğazımı temizleyip yeniden bağırdım. Kızın uykusu artık ne kadar ağırsa kıpırdamadı bile. İki yatak arasındaki terliklerden birine küfrede küfrede uzandım. Tüm dünyanın acısı vücuduma enjekte edilmiş gibi hissetsem de terliği atmayı başardım. Hedefi tam on ikiden vurarak kafasına atabildiğimde sızlanarak uyandı.

" Ne oluyo be!?"

"Kalk şu pencereyi kapat."

" İnsan böyle mi uyandırılır?"

"İnsan böyle mi uyur?"

" Kalk kendin kapat valla. Hiç tenezzül edemicem." deyip yeniden kıçını devirince karnımın ağrısını bile önemsemeden terliğin diğer tekini de fırlattım.

" Ya ne var be!?"

  "Kolk kondon kopot vollo. Hoç tonozzol odomocom. Ölüyorum lan ben. Karnım ağrıyo. Kalk kapat."

Sonunda kalkıp pencereyi kapatmaya giderken "Sıcak bi şeyler iç." dediğinde kafama dank etti. "Hayır hayır hayır. Saat kaç?! Çabuk söyle saat kaç?!"

Onun yeltenmesini beklemeden Tayyarın telefonuna uzandım.

13.18

"Ne demek 12 dakika? Ne-de-mek?!" Karnımdaki her an her şeyin olabileceğini ikaz eden ağrıyla soğuk bir ayaza mı çıkacaktım bir de?

" Kahretsin kahretsin kahretsin "

" Ne var yine noldu? "

" Ceketini ver." derken bir yandan da battaniyeyi toparlamaya çalışıyordum.

" Ya neden?"

"Bi şeyi de sorgulama be! Ver işte."

"Tamam ya tamam."

Büşranın ceketini de giydikten sonra battaniyeye sarınıp apar topar aşağı koşturdum. Merdivenlerden düşmemeyi başararak mutfağa girdim. Çaydanlıklardan birine su doldurup ocağa koydum. Kaynamasını beklerken çayı aramaya başladım. Her dolaba tek tek baktım ama hiç bir yerde çay namına bir şey yoktu. Çekmeceleri de bir güzel karıştırdım. Doğrulurken sinirle önüme düşen tutama üfledim. Karnımın ağrısı gitgide artarken endişem de aynı oranda artıyordu. En son baktığım dolabın köşesindeki çay paketini gördüğümde çaydanlıktan fokurtular gelmeye başlamıştı.

Elimdeki paketin açık olduğunu fark etmeyerek yarısını yere yarısını göğe saçtım resmen. Hepsi çayın altını kısmak için koşturduğum iki saniyelik süre içinde olmuştu. Ama kısa bi küfürden başka umursadığımı gösteren başka bi tepki vermedim.  Hemen koşturarak çaydanlığın altını kıstım. O sırada karnımda her ne oluyorduysa mutfağın ortasında iki büklüm kaldım bi an için. Tezgaha tutunup gözlerimi kapattım. Biraz olsun ağrım dindiğinde zar zor bardaklara uzandım. Ellerim titrediğinden en az üçünü kırmış olmalıydım.

SİS 34Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin