10. BÖLÜM: GERÇEKLER

105 9 2
                                    

1K yı geçmişiz. Nasıl mutlu olduğumu anlatamam.

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. İyi okumalar. .

Kulaklarımda gürültüler, beynimde art arda patlayan ışıklar, gözlerimin üstünde tonlarca ağırlık... Nöronlarım vücuduma komut vermekten aciz, düşünmekten alıkonmuş bir ceset misali... Her hücrem hissizliğin zerreleriyle ilişik. Boşlukta amaçsızca savruluyorum sanki. Bir yanma hissi boğazımdan başlayarak ciğerlerimi yangınlara sürüklüyor. Aniden, dünyaya  kapanmış gözlerim yaşlar saçarak beni yakalayan apansız öksürük krizine eşlik ediyor. En sonunda kendime gelebildiğimde acıyı iliklerime kadar hissederken yüzükoyun yatmakta olduğumu anladım. Dirseklerimden destek alarak doğrulmaya çalıştım. Ben böyle çırpınırken belimde hissettiğim bir el duraksamama sebep oldu ve hemen ardından beni yukarı doğru çekti. Bu yapılan şey kendimi aciz hissetmeme neden olsa da kimin yaptığını merak ediyordum. Üzerimi silkip arkamı döndüğümde ifadesiz gözlerle bakan Temmuz' la karşılaştım. Açıkçası şaşırmıştım. Beni acı çekerken görmenin hoşuna gideceğini düşünürdüm. İştahını diğer berbat günlerimize saklıyor olmalı.

    

  Ben bunları düşünürken O çoktan arabanın olduğu tarafa yönelmişti. Patlamadan kaçarken bizden önde olsa da elindeki birkaç yanık dikkatimden kaçmamıştı. Beklemeyeceğinden şüphe duyarak ben de arkasından yorgun bedenimin elverdiği kadar hızlı gitmeye çalıştım. Bu arada elinin belimde bıraktığı karıncalanmayı düşünmeyecektim. Arda ve Büşra 'yı görmek ümidiyle etrafa bakarken yolun yan tarafından çıkan karaltıların onlar olduğunu anlamak güç değildi. Büşra sağ kolunu Arda 'nın boynuna atmış ve hemen hemen Arda' ya tamamen yaslanmıştı. Sendelediğini fark ettiğimde psikolojik olarak gözlerimi ayaklarına çevirince sol bacağının yanık olduğunu gördüm. Arda önümde durduğunda sesimin nasıl çıkacağından emin olamadığımdan konuşmaya yeltenmedim ki onun da öyle bir derdi yok gibiydi. Nihayet Büşra kafasını kaldırdığında ağlamaktan kızarmış gözlerinde geceye ait birçok duygu vardı aslında. Ama ben o gözlerde çok daha önemli bir şey görmüştüm. Başarmış olmanın hiçbir şeye benzemeyen o gururunu...

   Temmuz'un küfredercesine bastığı korna sadece üçümüz arasında gerçekleşen ve bana garip biçimde önemliymiş gibi gelen o anı bölmek için yeterliydi. Arda da anlamış olacak ki hemen Büşra'yı çevik hareketlerle arabaya götürdü. Kendi de sürücü koltuğuna yerleştiğinde ben de Temmuz'un yanına geçtim. Tek kelime etmeden gaza yüklendiğinde tüm yolculuğun böyle geçeceğini anlamıştım. Koridorlarda şakıyan halimizden eser yoktu. O kahkahalar sessiz ve dalgalı bir denizde ölüme terk edilmişlerdi.

   İbredeki 180 i görünce ilk başta önemsemesem de delicesine artan hızla Temmuza döndüm. "Yavaşla." Gözlerimin içine baka baka gaza abandı. " Yavaşlasana gerizekalı!!" Yeniden yola dönüp "Kapa çeneni!" diye bağırdığında resmen yan koltuğa sindim. Bu hali fazla ürkütücüydü. Tamam hep kavga ediyorduk ama sesi hiç bu kadar korkunç değildi. Ve tüm hücreleriyle sinirliydi. Her şeyiyle. Cesaretsizliğin her tonundan biraz var olan sesimle " Neye kızdın yine? Başardık işte." dedim. Araba ani frenle durunca kafamı torpido gözüne çarptım. Kafamı tutarak doğrulunca Temmuz bana dönerek sıkılı dişlerinin arasından "Aptalsın. Çok aptalsın. Bir insanın daha ne kadar aptal olabileceğini ispatlamak için var olmuşçasına aptalsın."

    Kafam çok acımıştı. Kafamı ovarken bana yine bağırıyordu. Ağzımı açıp cevap verecekken daha çok bağırarak "Neyi başardık lan neyii! Ha neyi?! Mal mısın kızım sen?! Fahişe oldun demin ! Farkında mısın?! Hayatımız bok çukuru gibi! Şu durumda gülmemi mi bekliyorsun benden?! Kaç adam öldürdük orda haberin var mı senin?!" deyince "Neden bana bağırıyorsun ki? Bütün bunların sorumlusu ben miyim sanki?!" diye karşılık verdim. Yine haklıydım. İç sesim bile bu sefer benden yanaydı. " Ah tabi sen değilsin. Benim. Her boku ben yedim tabi haklısın. Fahişe rolüne bürünmekten pek bi hoşnutsun sen zaten. Bana bir şey olduğu yok. Hatta işime gelir." dediğinde midem bulanmaya başlamıştı. "Bu kadar iğrenç olmak zorunda mısın? Benden nefret edersin anlarım. Sevmezsin anlarım. Ama içinde tut. Bana kusma artık. Sürekli somurtmaya alışmış bir yüzün var zaten. Gülmeyi bilmeyen de bir ruhun. Ağır laflar sarf etmeye hazır ağzın. Kaç kere güldün ki. Allah aşkına sadece bir kere gördüm güldüğünü." Kafam karışmıştı. Kaşlarım çatılırken "Her neyse konumuz bu değil. Sonuç olarak ikimiz de aynı haldeyiz. Fahişe kılığına girmekten zevk alan bir tarafım yok. Bu durumda olmaktan inan senden ettiğimden daha çok nefret ediyorum. Ben de mutlu değilim." dedim. "Yalnız değilim."

SİS 34Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin