15. BÖLÜM: IŞIK

89 7 0
                                    

"Ha şimdu elime düştinuz da!"
Kadının sinsi bir ateşle parlayan gözlerine baktım. Hafifçe yutkundum. Titreyen terli avuçlarımı şalvara sürerek bir nebze rahatlamaya çalıştım. Temmuz ilk şaşkınlığını atlattıktan sonra kontrolü eline aldı.
"Ne demek istiyorsun sen?"
Kadın kapıdan dışarıya şöyle bir baktıktan sonra içeri girip kapıyı kapattı.
"Daha ne diyeceğum da?! Basuldunuz işte. Zaten anlamiş idum kıluğunuzdan. Ne diye geldunuz ha bu eve?"
Ben titreyen sesimle lafa karıştım. "Yok öyle basılmak falan. Neymiş o? Ne demek yani? Allah allah! Onu bir çıkar aklından! Basılmışız da neymiş de! Seni hiç sevmemiştim zaten. Safiye teyze de kayınbaban da usanmış senden. İflahını kesmişsin kadının. Kimbilir biz yokken neler yaptın, neler karıştırdın bu evde. Firtik seni!"
Derin bir nefes aldım. Bir anda nasıl böyle çirkefleşmiştim hatırlamıyordum. Ama pişman değildim. Temmuz kocaman gözlerle bana bakıyordu. Kadınsa kurnaz tavrından ödün vermeden karşımızda, kapının orada öylece duruyordu.
"Konuyu bana geturmeye çaluştuğunu anlayrum. Amma yok öyle. Uşak olmaduğunuzu anlamuşudum zaten. Heç benu kandurmaya çaluşmayun."
Sabırsızca sordum. "Ne istiyorsun bizden? Sen onu söyle."
Kurnaz bir gülüşle dişlerini göstererek " Ha bu kocakarunun evunden kurtulabileceğum kadar para. Bu uşak zengundur. Yoksa anama gider gördüklerumu anlaturum. Siz gibileri heç sevmez."
Sessizce mırıldandım. "Seni çok seviyor zaten."
Temmuz sinirle öne atıldı. Koca adımlarıyla kadınla arasındaki mesafeyi kapattı.
"Bana bak, oradan iki enayiye mi benziyoruz ha? Kim olduğumuzu ne biliyorsun da boyuna bakmadan tehdit ediyorsun? Katiliz biz katil. Polislerden kaçtık. Senin gibi ağzını kapalı tutamayan bir kadın vardı. Biz de sonsuza kadar kapalı tutmasına yardım ettik."
Kadında korkudan eser yoktu. "Ha bu numaralarlan benu-"
Tam o anda Temmuz'un belinden çıkan krom silah gaz lambasının titrek ışığında parladı.
"Hem de bu güzellikle saniyede bam!"
İşte şimdi korkmuştu. Tamam silahtan güzellik diye bahsetmesi fazla şizofrenceydi ama etkili olmuştu. Ben de bir yandan silahını hala nasıl kaptırmadığını merak ediyordum. Temmuz'a hiç belli olmuyordu.
Kadının gözlerinde kurnaz ışıltı namına bir şey kalmamıştı. Daha çok korkudan pörtlemek üzereydiler. Kaçamak bir bakışla beni buldu. Kötülük yapma sırası bendeydi.
"Sanata da bayılırız. Kurbanlarımızın üzerindeki derin bıçak yaraları oldukça fantastik duruyor değil mi hayatım?"
Bu süre içinde gözlerimi soğukkanlılıkla geline sabitlemiştim. Gözleri korkuyla iyice büyümüştü.
Temmuz kadının dibinden ayrılmayıp göz kontağını kesmeden cevap verdi. " Kesinlikle sevgilim. Hele görmemesi gerekenleri gören gözleri topladığım koleksiyonuma yeni bir parça eklediğimiz için o kadar mesudum ki anlatamam. Aslında düşündüm de bir çift yeşil göz fena olmazdı."
Son cümleyi adeta kadının yüzüne tıslamıştı.
Soğuk kromun tenine değmesi kadını ürkütmüştü. Yanlarına gidip Temmuz'un yanında durdum. Kadının yeşil gözleri bana döndü.
"Kendine bir iyilik yap ve o koca çeneni kapalı tut." dediğimde Temmuz silahın ucunu hafifçe kadının yanağına sürttü.
"Ama artık küçük sırrımızı biliyor. Bence vadesi doldu. Hemen şimdi burada."
Gülümseyerek silahlı eline uzandım. Eliyle birlikte silahı da indirirken "Hayır. Bence o akıllı bir kadın. Öyle değil mi?" dedim. Kadın titreyen vücuduyla yere yıkılacak gibiydi. Kafasını sıkıca salladı. Sonra arkasına bakmadan kapıyı açıp dışarı çıktı. Kapıyı ardından kapatıp Temmuz'a dönerek sordum.
"Ne dersin? Bir şey söyler mi?"
Silahı beline koyarken kafasını salladı.
"Sanmam."
Gözlerimiz buluştuğunda utanmam gerektiği geldi aklıma. Ama bunun hareketlerime yansıması önemsemez bir tavırla söylediğim birkaç cümle oldu.
"Beni öpmeye çalıştığını göz ardı edeceğim. Her neyse yatak mevzusunu ne yapacağız?"
Alaycı bir gülüşle bana baktı. "Öyle mi? Yataktayken küçük öpücüğüme fazlasıyla muhtaç görünüyordun ama."
Sinirle bir tutam saçımı kulağımın arkasına ittim.
"Üzerime atlarken sen de fazlasıyla aç görünüyordun. Ben bir şey dedim mi?"
Alaycı gülüş dudaklarındaki yerini koruyordu. Kafasını geriye atıp gülmeye başladı. Bende dudaklarımı büzmüş kollarım göğsümde kenetli onun gülerken bir aşağı bir yukarı hareket eden adem elmasını izliyordum. Ayağımla ritim tutarak kararlı bir tavırla söylendim. "Bu konuyu kapatabilir miyiz?"
"Hayır kapatamayız. Elimden geldiği kadar açacağım." Üzerine yürüyerek bir şeyler söylemeye hazırlanıyordum ki kapı çaldı. Hemen sonra da içeriye Safiye teyze girdi. Elinde bir kutu vardı. Kadını görünce ister istemez gülümsedim. Yine nurlu yüzünde güller açıyordu.
"Geç uşağum karyolaya. Safiye anan bir güzel temuzlesun yaranu." deyince Temmuz bile samimiyetle gülümsedi. Böylesine güzel ilk defa gülümsüyordu. O yatağa geçince Safiye teyze de karşısına oturdu. Benim ayakta dikilmeye devam ettiğimi görünce "Yavrum ayakta kalmayasun. Ha geç otur abinin yanına da." Sıkıntıyla iç geçirerek Safiye teyzenin kulağına eğildim.
"Safiye teyze şey benim tuvalete gitmeye ihtiyacım var. Bir de karnım çok fena ağrıyor. Varsa bir ağrı kesici alabilir miyim?"
Halimi anlayan bir gülüşle bana baktı. Temmuz'a dönüp "Ha şimdu geleyrum uşağum." dedikten sonra koluma girip beni dışarı çıkardı.
"Ha tuvalet karşudadur. Ben de ilacunlan.."
"Tamam." diyerek hemen sözünü kestim.
Yeniden gülümsedi. "Utandun mu da? Ha olur boyle şeyler." dedikten sonra sırtımı sıvazladı.
Ben de Safiye teyzenin getirdikleriyle birlikte işimi bitirip tuvaletten çıktım. Elimi yıkadıktan sonra onların olduğu odaya geçtim. Safiye teyze Temmuz'un pansumanıyla ilgileniyordu. Masanın üzerindeki suyu aldım. Hapı attıktan sonra içtim.
"Teşekkürler."
"Önemlu değul yavrum."
Yatağın diğer yanından yanlarına oturdum. Safiye teyze pansuman yaparken konuşmaya başladı.
"Ha bizum gelun sizi heç sevmemuş bellu." Yüreğim ağzımda atmaya başlamıştı. Bilmezden gelerek "Aa niye ki?" diye sordum.
"Yabancularu pek sevmez ha ondan. Sevmeyebulur. Amma yalan da söyler olmiş da. Ne imuş katilimişunuz da, hepiciğimuzu doğrayacakimişinuz. Teh!"
Sessizce bize eğilerek fısıldadı. "Yalan idenleru heç sevmem uşaklar."
Gözlerimi kaçırma gereği duydum. Bu şefkatli kadına karşı inanılmaz bir suçluluk duygusuna kapılmıştım.
"Bu yaptuğu bir değul iki değul. Ola ki bir gün eğruluktan düze çıktığı vakut heçbirimiz inanmayacağuz. Yaradanumun imtihanudur. Katlanacağuz."
Temmuz uysalca kafasını salladı. Safiye teyze bu sırada kolunu temizlemişti. Kısa bir sessizliğin ardından Safiye teyze yeniden konuştu.
"Başka uşak var mı sizden ayru?"
Temmuz'dan ses çıkmayınca söz aldım. "Var. Küçük bir erkek kardeşimiz daha var." Safiye teyze hafifçe gülümserken Temmuz yumruğunu sıktı.
"Allah bağuşlasun. Ananuz babanuz ne ider?" Ben olağan bir şekilde yanıtladım. "Napsınlar işte aynı. Bizimle uğraşıyorlar." Temmuz bana dönüp usulca "İşlerini soruyor." dedi. Şaşkınlıkla "Haa." diye garip bir ses çıkardım. Temmuz Safiye teyzeye döndü. "Babamız polis. Annemiz de ev işleriyle uğraşıyor. Babam buraları çok sever. Bizi de getirmek istedi. Onlardan ayrı otelden çıktık. Ama kaybolduk."
Pansuman bitene kadar bir şeyler daha konuştuk. Safiye teyze bandajı sarmalayıp ayağa kalktı.
"Yatun dinlenun. İyu geceler." dedikten sonra bizi gaz lambasının loş aydınlığında beraber bıraktı. Bağdaş kurduğum yatakta boşluğa dalmış öylece bekliyordum. Sabahtan beri varlığını unutmaya çalıştığım ağrım kasıklarımı yeniden kasıp kavurmaya başlamıştı. Şansım varsa ilaç çabuk etki ederdi.
"Hadi." Gözlerimi kırpıştırarak daldığım yerden uyandım. Neye hadi der gibi böm böm suratına baktığımı görünce "Kalk. Uykum var." dedi. Gayet normal bir şekilde "E uyu o zaman." dedim. Olduğum tarafa dolandı.
"Ne?"
"Bu tarafta uyuyacağım."
"Neden?"
"Canım öyle istiyor. "
"Ha yatakta uyuyacaksın yani."
"Öyle olacağını söylemiştim."
"Ben seninle hayatta.." Kafasıyla karşıdaki koltuğu işaret edince bir an sessiz kaldım. "Tamam. Oyunu kurallarına göre oynayalım o zaman. Ben de burada uyuyorum."
Sakin bir şekilde yorganı açtı. "Ne yaparsan yap."
Yorganın öbür tarafını açıp içine kıvrıldım. Yatağın diğer tarafı ağırlaşınca nereden geldiğini kestiremediğim bir güven duygusu beni sarmaladı. Birkaç dakika sonra Temmuz'un sesini duydum.
"Annen ev hanımıydı değil mi?"
Birden bu soruyla şaşırmıştım. Şaşkınlıkla cevapladım. "Evet."
Cevap vermeyince o an için söylemem gerektiğini düşündüğüm şeyi söyledim.
"Temmuz?" Sırtı sırtıma dönük cevapladı. "Hıı?"
"Baban.......ve annen için üzgünüm."
Cevap vermedi. Kararsız bir sessizlikten sonra gözlerimi kapatıp uyumaya karar verdim. Biraz sonra üstümde bir gölge hissettim. Yatağın benim olan tarafı ağırlaşmıştı. Aniden gözlerimi açtım. Temmuz'u tepemde beklemiyordum. Refleks olarak tırnaklarımı omzuna geçirdim. Bir şey yapmaya çalışıyordu. Naptığını anlamaya çalıştım. Gaz lambasını söndürdüğünü gördüm. Üzerimden yavaşça çekilirken kulağıma fısıldadı.
"Işıkta uyuyamam."
Bu kelimeler beynimin gizli bir köşesindeki anıları hareketlendirmişti. Bir anı gözümün önünde canlandı.
Şimşekler çakıyordu. Oda bir aydınlanıp bir kararırken yorganımı dişliyordum. O sıralar ufacık olan kalbim korkudan atmayı kesecek diye ödüm kopuyordu. Yataktan ayağımı uzatırsam korkunç bir elin ayak bileğimden tutacağına inandığımdan hareket de edemiyordum. Annem karşı yataktaydı ama seslenemiyordum bile. Bir yerlerdeki bir melek sessiz çağrımı duymuş gibi annemi uyandırdı. Annem mahmur gözlerle yanıma geldi. Beni kucaklayıp kendi yatağına yatırdı. "Evet küçük hanım. Şimşeklerle alıp veremediğin nedir?"
Küçük elimle solumu göstererek "Kalbim. Sanırım onlar yüzünden yerinden çıkacak." demiştim.
Ellerini kalbimin üzerine koymuştu. "Artık bir yere kaçamaz."
"Peki ya karanlık? İçinde bir sürü öcü var."
Tebessüm etmişti bu sözlerime karşılık. "Benim küçük savaşçı kızım. Sen İldasın. Mücadele edensin. Seni kandıran ışıklardır. Onlar olmasa karanlık hep var olacaktı. Gerçek olan o. Karanlık. Hepimizin gerçeği. Sen yolunu ışık olmadan da çizebilirsin. Çünkü asıl ışık sensin. Sen benim melek yüzlü aydınlığımsın." Ve tüm gece elleri kalbimde sabaha kadar beni beklemişti. Adımın anlamını ilk o zaman öğrenmiştim. Heyecanla fısıldadım.
"Annem!"
Tavana bakıyordum. Temmuz'un bana dönük olan sırtı hareketlendi. Aynı tavana bakıyorduk şimdi.
"Nolmuş annene?"
Biraz merak biraz korkuyla sormuştu. "Yok bir şey."
Sesim titremişti. Ona anlatmak isteyeceğim bir şey değildi. Sırtımı ona döndüm. İçim daralmaya başlamıştı. Alacağım nefesler boğazıma takılıyordu. İlk önce yastığım ıslandı. Sonra içim. Sessiz iç çekişlerimi saklayamazdım artık. 6 yaşındaki İlda olmuştum yine. Yorganımı dişliyordum, dışarıda yağmur vardı, yine korkuyordum, annem yoktu.
Sağ kolumda Temmuz'un elini hissetmemle her şeyi koyvermem bir olmuştu. Arkamı dönüp ona sarıldım. Boynuna hıçkırıklarımı gömüyordum bir bir. Eli tereddütlüydü. Birkaç saniye sonra o da kollarını bana doladı. Ben sakinleşene kadar sarılmaya devam etti. Burnumu çekerek geri çekildim.
"Ben.."
"Söz veriyorum. Annene kavuşacaksın."
Bir gözyaşı daha yastığı ıslatırken "Teşekkür ederim." diyerek fısıldadım. Usulca arkamı döndüm ve uykunun gelmesini bekledim. Belimdeki sıcaklıkla birlikte geriye doğru çekildiğimi hissettim. Temmuz belimden tutarak kendine çekmişti. Güven verici sıcaklığı arkamdaydı. "Şş sadece uyu." Minnettarlıkla gözlerimi kapadım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 06, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİS 34Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin