Arkadaşlar bu kadar geciktirdiğim için gerçekten özür dilerim. Elimde olmayan sebeplerden ötürü oldu bu gecikme. Aslında bölüm okullar açılmadan hazırdı. Tabi bunların şu an hiçbir önemi yok. O yüzden yeniden özür dileyip iyi okumalar diliyorum. Umarım beğenirsiniz.
Gözlerim karşı duvara çakılı ne kadar yatakta sabit durdum hatırlamıyorum. Tayyar odaya daldığında tepkisizliğimi korumakta ısrarcıydım. Tayyar'ın gözlerinin ben ve duvar arasında mekik dokuduğunun farkındaydım.
" Hanımım siye bi şey mi olmuştur? "
Ağzımı açmaya yeltendim ama ne söyleyeceğimi bilmiyordum ki.
"Patron dün gece çoh mu azar çehmiştir siye? Ondan mı gözüne fener dutulmuş davşan gibisiniz hğa?"
Başka bir zaman olsa buna gülebilirdim belki ama düşünceler batağına girmiş ve çırpınırken bu mümkün değildi.
"Yohsam yine agamla kavga mı etmişseniz?"
Yatakta sağıma döndüm ve kafamı yorganın içine soktum. Yorgan yüzünden boğuk çıkan sesimle " Tayyar odadan çıkar mısın?" diyebildim.
" Anlamışam hanımım. Agam sinirlendirmiştir. O da çoh sinirliydi zati dün ahşam. O gızdan çıkardı sinirini siye yardım etmediği için. Amma biye sorarsanız hağlı ta..."
"Yeter Tayyar odadan çık artık!!"
Kapı kolunun sesini duyunca bi anda aklıma gelen şeyle yorganı fırlattım.
" Ne?! Ne dedin sen biraz önce?!"
Şaşkına dönen Tayyar "Be ben bi şey dimedim siye hanımım."
"Hayır o anlamda değil. Dün gece ne oldu hepsini anlat. Biliyorsun ne kadar zorlarsam zorlayayım hatırlayamıyorum. Bilirsin işte sarhoş olunca biraz.." Utançla kafamı önüme eğdim.
"Dün gece ben eve geldiğimde patron çıhalı on dakka olmuşumuş. Ortalıkta kimse görünmüyorudu. Agam sizin yanınızdan şo yeni gıza bağırarak çıktı." "Ne dedi? Niye bağırdı ki?" "Çok sarhoş olmuşunuz. Agam ona sinirlendi asıl. Gıza da siye yardım etmiyi deyi bagırdı. Sonra gız üst baş geydirdi siye. Ben de o geydirdihten sonra girdim odaya. Sızmışınız o vahıtta."
Elimle kafama vururken kendime küfrediyordum. O çok sevdiğim at gözlüklerimi yine takmıştım işte. Görmek istediğimi görmüş, boş yere yaygara koparmış ve lafımı yemiştim. Tabi bir de şu tokat mevzusu vardı. Ama bu tokatın konumuzla hiç mi hiç alakası yoktu. O tokatı sonuna kadar hak etmişti o adam. O tokatla ölen her hücresinin verdiği haz unutulmazdı. Anlamadığım niye adam gibi ben giydirmedim demiyordu ki! Aptal! Sürekli kullanıp durduğu aptal, yalnız ben değildim.
"Hanımım eyi değilsiniz siz ellem. Yatın uyuyun." Kafamı iki yana sallayarak "Hayır hayır hava almam lazım." dedim ve kendimi dışarı attım. Merdivenleri birer ikişer atlayarak kendimi balkona kilitledim. Büşra'nın bağırışını ve kapıyı yumruklamalarını önemsememeye çalıştım.
Taze oksijen ve sert hava beş karış havadaki aklımı biraz daha aşağı çekebilmeme yardımcı olmuştu. Ellerimi iki yana açıp uzun uzun nefesler çektim içime. Kapalı olan gözlerimi hafifçe araladım. Geriye savrulan saçlarımın rüzgarla düetinin hoş ritmi nahoş melodiler fısıldıyordu kulağıma. Müzik dinlemeyi ne kadar çok özlemiştim. Ruhumun uyanmaya ihtiyacı var. Onu uyandırabilecek yegane şey de müzikten başkası değildi.
Bir titreme vücudumu sardığında hala kırmızı ayıcıklı pijamamın içinde olduğumu fark ettim. Şu bir haftada ne kadar çok benimsemiştim bunları. Ellerimi kollarıma dolarken kendimi fazla masum hissettim. Aniden gelen bu düşünceyle saf bir tebessüm dudaklarımda yer etti. İç sesimin alaycı gülümsemesini görür gibi oldum. Yemyeşil ağaçların sunduğu doyumsuz manzarayla bunu biraz örselemeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİS 34
Teen FictionKaranlık bir batakliktan ,gece kadar ıssız bir sokaktan gelen ,en az o sokak kadar karanlık bir kız... Her şeyini kaybetmiş, öfkesiyle beslenen bir adam... Ortada ise bir hayat kurtarılmayı bekleyen... Bu onların hikayesi...