- Finale Son 2 Bölüm ! -
Uçağın kalktığını görünce Serkan'ın yanına gittim. O hâla görevliyi oyalamakla uğraşıyordu. Beni fark edince yaptığı işi kesti ve yanıma geldi. Birlikte havalimanından çıktık. Annemi arayıp Tülin'in gittiğini söyledim. "Seni benden ayıran biri için bu kadar üzülecek değilim." dedi ve telefonu kapattı.
Serkan ile hızlı adımlarla annem ve Efsun'un yanına gittik. Bir köşede oturmuş, soğuk su içiyordu. Son günlerde havaların iyice ısınması herkesi bunaltmıştı. Efsun'a yaklaştım. "Senin bundan haberin var mıydı ?" dedim kaşlarımı çatarak. "Hayır, olsa söylemez miyim ?!" dedi hafif sesini yükselterek. Bir şey yapmadan eve gitmeye karar verdik. Ceplerimi karıştırdığımda hiç paramın kalmadığını fark ettim. Efsun'a cebini kontrol etmesi için işaret ettim. Onda da aynı şekilde hiç para kalmamıştı. Annem durumumuzu anlayıp çantasındaki akbili çıkardı. Hemen önümüzde durmuş otobüsü işaret etti. "Geçin şuna hadi!"
Sırasıyla otobüse binerken en arkadan gelen Serkan, şoför ile göz göze geldi. Elindeki parayı uzatmış şoföre tutuyordu. Bu durum karşısında şoför öyle bir bakış attı ki Aslı bile Ferhat'a böyle bakmamıştı. Serkan'ın çaresizliğini anlayıp "Annem senin yerine akbil bastı. Paraya gerek yok." dedim. Sözümden sonra yanıma doğru geldi.
Oturacak yer olmadığından bir cam kenarında ayakta yolculuk yapıyorduk. Serkan omzunu dürttü. "Selin, akbil ne demek ?" Tabii sorusu karşısında kelimenin tam anlamıyla mal gibi kaldım. "Nasıl ne demek ?" diye cevap verdim. "Bilmiyorum yani. İlk defa otobüse biniyorum." demesiyle içimde tuttuğum kahkahalarımı dışarıya yansıttım. Sesli sesli gülerken "Ne var bilmemekte !" diyerek yakındı. O sırada annem ile Efsun ise neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu.
"Demek akbilin ne demek olduğunu bilmiyorsun. Hemen anlatayım. Akbil ; Halkın kendi kendini yönetme biçimidir."
Bu sırada otobüsteki herkes bize bakıyordu. Serkan, kendisiyle dalga geçtiğimi anlamamıştı bile. Tüm yolculuğum Serkan'ın bu söylediklerine gülmekle geçmişti.
Evin önüne varar varmaz karşımıza son model lüks kırmızı bir araba (porsche) çıktı. Üstünde beyaz bir şerit vardı. Efsun arabayı görünce tepkisini gizleyemedi. "Oha! Oha! Bu ne ? Sen gerçek misin be!"
Bunca yıldır arkadaşım olan Efsun'un bu kadar araba sevdalısı olduğunu görünce şaşırdım. Arabanın ön cam kısmına sıkıştırılmış notu görünce oradan aldım. Ben notu alana kadar Efsun ve annem arabaya binmişlerdi bile. Serkan ise onları dışarıdan izliyordu. Elime geçirdiğim notu bir köşeye geçip okumaya başladım.
"Giderken size bir hediye bırakmak istedim. O işe yaramaz Hakan'ın bana kalan parasını kendim için harcayamazdım. En azından size bir şey almak istedim."
Arabayı kimin alıp buraya bıraktırttığı şimdi belli olmuştu. Sürücü kkoltuğunda oturan Efsun'un kapalı olan camına tıkladım. Birkaç saniye içinde açtı ve bana baktı. "Bu arabayı Tülin almış. Haberiniz olsun." diyince "Anahtarı nerede bunun ?" dedi annem. Kimin bıraktığı o kadar umurlarında değildi ki tamamen arabaya konsantre olmuştular. Efsun, anneme "Bu yeni model! Anahtarsız çalışanlardan." dedi.
Evin içine geçip elimdeki notu bir köşeye bıraktım.
Ali'nin durumunu öğrenmek için hastaneyi aradım. Yakını olup olmadığını sorduklarında kardeşiyim dedi. Bana bilgi vermeleri için bunu demem şarttı. Daha sonra derin nefes alarak konuşmaya devam etti. "Maalesef abiniz Ali Bey, hastaneden kaçmış bulunmakta. Kolundaki alçıyla birlikte kayıplara karışmış. Tüm emniyet birimlerine haber verdik merak etmeyin." dedi.
Telefonu kapatıp masaya koyar koymaz tekrardan çalmaya başladı. Yabancı bir ülke kodlu numara arıyordu. Tereddüt ederek açtım.
"Alo Selin!" Daha ilk kelimeden Tülin olduğunu anlamıştım. Nereye giderse gitsin sesi aynı kalacaktı.
"Niye gittin sen ? Bir de beni mi arıyorsun ?"
"Onu anlatacağım işte."
"Hiçbir şey dinlemek istemiyorum."
"Benim dolabımın alt-" konuşurken telefonu yüzüne kapattım. Aniden terk edip şimdi de araması oldukça saçmaydı. O an ki öfkemden odasına çıkıp eşyalarını evden boşaltmak istedim.
Merdivenlerden çıkarak odasına gittim. Bu sırada Efsun, Serkan ve annem hâlâ arabayla ilgileniyorlardı. Dolabını açtığımda boşaltılacak sadece birkaç eşyası kaldığını gördüm. Hepsini İsviçre'ye giderken yanında götürmüş olmalıydı. Tam dolabın önündeyken Tülin'in son dediği cümle aklıma geldi. "Benim dolabımın alt.."
Eğilip dolabının altına baktım. Bir zarf vardı. Yarım yamalak dediğine göre bu zarfta önemli bir şey yazıyordu. Zarfı elime alıp açtım. İçinden birkaç satır yazı yazan bir kağıt çıktı.
"Senin bunu açıp okuyacağını ümit ederek yazıyorum Selin. Bu notu senden başka biri okursa panik yapıp yanlış bir şey yapabilir. Bu önemli şeyi en fazla bir mektup yoluyla yazabilirdim... Benim odamda bir bomba var!"
Son cümlenin ardından yutkunup cam kenarına geçtim ve okumaya tekrardan devam ettim.
"Bunu size söylemememin sebebi üstümde dinleme cihazı ile durmam. Ali, bizi o hapsolduğumuz yere götürmeden önce tüm bunları yapmış ve üstüme dinleme cihazı takmıştı. O çatıdan düştüğünde bile size söyleyemedim. Çünkü kelime ayarlı olduğundan "bomba" kelimesi söylediğim an ev patlayacaktı. Ani kaçışımın tek sebebi bu! Bomba şu an benim odamda, cam kenarında, yerin altında! Dikkatli olun."
Odasının kenarında ve cam kenarında bir bomba var! Peki ben neredeyim ? Odasının kenarında ve cam kenarında!
Heyecandan kalbimin sesini duyabiliyordum. Ayaklarımı hareket ettirmeden yere eğildim. Zeminin tam altından sesler geliyordu. Tik tak tik tak!
Bölüm Sonu
Final bölümünde görüşmek üzere...
Bölüm ile ilgili düşüncelerinizi yorum kısmında belirtebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Okulu 2
HorrorHer bitiş, yeni bir başlangıçtır. Bu sefer ki daha tehlikeli bir başlangıç! Korku Okulu serisinin ikinci kitabıdır.