Düğün günü...
Dün gece bir silah patlamış ama kimseye bir şey olmamıştı Mirhan silaha doğru bir hamle yaparak babasının elinden alırken yanlışlıkla sıkmış ikisini ayırdıktan sonra Zerda'yı odasına götürüp sakinleştirmiş saçlarını okşayarak uyutmuştu.
Sabah erkenden kalkan Zerda banyoya girmiş ağlamaktan kızaran gözlerine bakıyordu , rahatlamak için duşa girmiş çıktığında elinde gelinlik ile onu bekleyen yengesini görmüştü.
"Kuzum gelinliğin geldi kuaför de aşağıda seni bekliyor"
"Yenge kabusta gibiyim nolur bu bir kabussa bitsin uyandır beni çok acı çekiyorum çok korkuyorum ."
Yengesi Zerda'nın göz yaşlarını silerek onu yatağa oturttu.
"Kuzum, biliyorum istemediğini hepimiz biliyoruz ama elden ne gelir törenin karşısında kim durabilmiş bu zamana kadar."
Zerda yengesinin omzuna yatmış hıçkıra hıçkıra ağlıyor bir yandan da konuşmaya çalışıyordu :
"Nasıl bir kader bu yenge ?Neden karısının yasını tutan çocuğu olan adamla evlendiriyorlar beni ? İkimize de yazık değil mi ? Neden beni sevmesi imkansız olan mutlu olmamız bile imkansız olanla neden?"
"Kuzum inan ki bende bu kabus bitecek elbet sende mutlu olacaksın . İmkansızın içinde bile bir imkan vardır kuşu karıncayı bile düşünen rabbim elbet seni de düşünmüştür. Haydi ağlama artık vakit geliyor hazırlan"
Yengesi odadan çıkınca yatağın üstünde duran gelinliğe baktı bu onun gelinliği değil kefeniydi. Bir ölü olarak gidiyordu o konağa.
Her şey hazır olunca Zerda odasına son bir kez bakıp gelinliğinin eteklerini kaldırarak yengesinin de yardımıyla aşağıya indi. Tüm aile fertleri karşısındaydı.
Mirhan abisi kuşağını 3 kere çözüp bağladı, al yemenisini örttü ve sımsıkı sarıldı kardeşine.
"Zerda'm her ne olursa olsun başın dik olsun. Kimseden korkma çekinme. Senin bir evinde burasıdır. Olur da seni üzecek bir şey yaparlarsa beni ara diğerlerini ara gelir alırız koruruz seni. Unutma senin arkanda dağ gibi ailen var . Sen bu evin biricik kızısın ve hep öyle kalacaksın delalım (güzelim)"
Deyip alnını öptü kardeşinin ve Zerda göz yaşları içinde herkesin elini öpüp teker teker vedalaştı.
Annesi de kendisi de ne kadar güçlü durmaya çalışsalar da içlerinde bir yerlerde fırtınalar kopuyordu ikisinin de Annesinin ağıtlarını dağ taş duymuştu günlerdir .
Ayrılık vakti gelmişti artık, zılgıt sesleri, arabaların kornaları, Zerda'nın içindeki yangından habersiz coşkuyla çalan davul zurna sesleri mahalleyi inletiyordu, babasının koluna girdi Zerda, Ahmet ağa kızını kapıya kadar çıkardı ve alnından öpüp sarıldı, zamanında Baran'ın sevdasına karşı çıktığı için o kadar pişmandı ki son pişmanlık fayda etmiyordu.
Gelin alayı gelmiş, hoca hazır, dua okunurken Berzan ağa tüm heybetiyle Ahmet ağaya doğru ilerledi :
" Biricik kızım önce Allah'a sonra sana emanet Berzan ağa ona gözün gibi bakasın"
Berzan Ahmet ağayı başıyla onaylayıp elini sıktıktan sonra Zerdanın koluna girip arabaya bindirirken adetler gereği üstlerine buğdaylar ve bozuk paralar atılmıştı. Sonunda uzun bir konvoy eşliğinde Şadoğlu konağına gelindiğinde büyük bir kalabalık, yükselen zılgıt sesleri ve silah sesleri karşıladı ikisini.
Dördü adına kurbanlar kesilmiş, yemekler dağıtılmıştı ve şimdi nikah kıyılmış, imzalarını atıyorlardı:
Herkes çok mutlu görünüyordu ama bilmiyorlardı ki bu imza Zerda'nın hayallerinin ve tüm umutlarının bittiği bundan sonraki günlerde kendisini nelerin beklediğini bilmediği bir ömrün imzasıydı .
Nikah ardından takılar takılmış türküler söylenip halaylar çekiliyordu. Ciwan ağa oğlu Berzan'ı yanına çağırdı.
"En çok istediğin şey düğününde reyhani oynamak değil miydi oğul adettendir al karını karşına haydi"
"En çok istediğim şey düğünümde Berfeyle reyhani oynamaktı baba" derken Berfe'yi bastırarak söylemişti.
"Sözüme karşı mı gelirsin Berzan ? "
"Baba!" Ciwan ağa öyle bir bakmıştı ki oğluna başka çare bırakmamıştı . Berzan istemeye istemeye Zerdaya doğru ilerledi. Zerdayı kolundan tutup :
"Reyhani oynayacağız" diyerek avlunun ortasına getirdi ve babasının gözlerine bakarak
"Çalın "dedi.
Müziğin başlamasıyla birbirlerinin gözlerinin içine bakarak oynamaya başladılar. Zerda Berzan'ın gözlerinde mutsuzluğu nefreti görürken Berzan onun gözlerinde korkuyu çaresizliği görüyordu.
Herkesin alkışları arasında oynamaya devam ederken konağın kapısından Berfe'nin ailesinin girmesiyle herkes şaşırmış Berfenin babası
Bawer ağa kaşlarını çatmış ve konuşmaya başlamıştı :"Torunumuzu almaya geldik Ciwan ağa!"
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi ve bir dahaki bölüm ile ilgili merak ettiklerinizi yorum kısmına yazmayı unutmayın
Emeğinin karşılığı olarak bölüme oy vermeyi unutmayın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR MARDİN HİKAYESİ (DÜZENLENIYOR)
Ficción GeneralBerdel ile hayatları birbirine bağlanan iki kişinin hikayesi.