🌑🌑🌑
"Gençler, kusura bakmayın. Jungkook iti, donlarını her yere atıyor. Görecekleriniz için şimdiden özür dilerim."
Jungkookların evine gelmiş, Yugyeomun kapıyı açmasını bekliyorduk. Jungkook, Yugyeomun kafasına bir tane vurdu ve onu iterek tavşanlı anahtarlığını çıkartıp, kapıyı açtı.
Kapı açılıp içeri girdiğimizde, kendimi eve değil de bir ahıra giriyormuş gibi hissettim. Kapının arkasında bizi bir sürü dağınık ayakkabı karşılıyordu. Yanında duran çoraplardan -çorap olduğunu zar zor anladım- bahsetmek istemiyorum bile.
"Neden hayvanat bahçesine gelmiş gibi tepkiler veriyorsunuz?"
Jungkook sorduğunda, Hoseok cevap verdi.
"Hayvanat bahçesindeki hayvanlar bile kaldıkları yeri temiz tutmaya çalışıyorlar."
"Hoseokcuğum, bunlar hep Jungkookun pislikleri. Seni benim odama götürmek isterim."
Yugyeom, Hoseoku çekiştirmeye başladığında Hoseok birden ışınlandı zannettim. Jungkook da koltukların üstündeki eşyalarını yavaş hareketlerle topluyordu. Anlaşılan kendi odası yetmiyordu.
"Oturabilirsin Taehyung. Böyle göründüğüne bakma çok da pis değildir. Daha geçen yıl koltukları sildik."
"Ah anladım."
"Bu bizi seneye kadar idare eder. Şey yani Yugyeomu."
Koltuğa geçip oturduğumda, Jungkook da eşyalarını odasının kapısından içeri fırlattı ve geri geldi. Ev, dağınık olmasa çok güzeldi.
Jungkook karşımdaki koltuğa oturup beni izlemeye başladı. Rahatsız olup yerimde kıpırdandım. Bu Hoseok şerefsizi neden beni burada yalnız bırakıyordu?
"Neden bana öyle bakıyorsun?"
"Şapkanı çıkarmayacak mısın? İçerisi sıcak."
Kafamda şapka olduğunu bile unutmuştum. Çıkarıp, kafamı iki yana sallayarak elimle saçlarımı düzelttim. Koltuğa koymak istemediğim için kucağımda duruyordu.
"Yanakların pembeleşmiş."
"Soğuk havadan sıcak havaya geçtik. Normal değil mi?"
"Dudakların da kızarmış."
Jungkookun söyledikleri beni deli ederken, ciddi mi olduğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlamıyordum. Hiçbir şey anlamıyordum. Bu dünyada boş beleş yaşıyorum resmen.
"Geçer birazdan."
Sakin sakin cevaplar vermeye çalışarak gözlerimi kaçırdım. Ama Jungkook durmuyordu ve benimle konuşmaya devam ediyordu. Bu iyi bir şey miydi?
"Daha önce hiç erkek sevgilin oldu mu?"
Gözlerimi tekrar Jungkookun gözleri ile birleştirdim.
"Daha önce hiç sevgilim olmadı. Kız da erkek de."
"Peki benden hoşlandığını nasıl anladın?"
"Neden bunları soruyorsun? Yoksa benimle ilgilenmeye mi başladın?"
Jungkook bir "tıh" sesi çıkardı.
"Kimse ile ilgilenmeme kararı aldım. Öyle konuşma olsun diye sordum. Hala umrumda değilsin yani merak etme."
Böyle davranmasına ne kadar alışsam da yine de her seferinde kalbim kırılıyordu.
"Amerikaya gideceğim ve orada afet kızların olduğunu duydum. Ah şimdiden sabırsızlanıyorum."
Sadece Jungkooka bakıp, benimle neden bu muhabbeti yaptığını anlamaya çalışıyordum ama tabiki de her zamanki gibi ona anlam veremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
no way | taekook
FanfictionGüneşli bir günde, birden yağmaya başlayan yağmur gibi girdin hayatıma. Güneşle birleşen yağmurun oluşturduğu gökkuşağım oldun. Ama sen hayatımı renklendirmedin. Tamamen siyaha boğdun.