İyi Okumalar...
🐳Otobüsle tura çıkmışlardı. Önce Victoria Tepesine çıkmışlar, oradan aşağının büyüleyici görünümünü seyretmişler, sonra Kaulun’un alışveriş merkezinde ki kalabalık caddelerde dolaşmışlar, son olarak da körfeze gitmişlerdi. Otobüs, yolcuları burada indirmişti. Buradan sonra herkes istediği yere gitmek üzere dağılmıştı. Kai ile Kyungsoo yine yüzer lokantalardan birinde öğle yemeği yemeye karar verdiler. Sonra yine dükkanların bulunduğu yerlere gittiler, Kai bir sürü hediye aldı.
"Sen bir şey almıyor musun?" diye sordu Kyungsoo’ya. Kyungsoo hayır anlamında başını sallayınca yüzüne garip garip baktı.
Daha sonra, kenti karış karış dolaşıp iyice yorgun düştüklerinde, pastanelerden birinde buzlu limonatalarını yudumlarken, Kai söze başladı.
"Seninle ilgili daha çok şey bilmek istediğimi söylemiştim sana, bu konuda samimiydim. Bana ailenden bahset biraz."
"Kyungsoo yüzünü ifadesiz tutmaya çalıştı. "Hiç kimsem yok."
"Hiç mi yok?"
"Çok uzaktan bir kuzenim var, o kadar."
"Annen, baban?"
Kyungsoo babasını anlattı. Kai başını hafifçe yana eğmiş ilgiyle dinliyordu.
"Kardeşlerim olsun isterdim. Senin başka kardeşin var mı?"
"İki kız kardeşim, bir de erkek kardeşim var. Annem babam da sağ. Sağlıkları da gayet iyi." Kai limonatasından bir yudum aldı. Konuyu olabildiğince kendi üzerine çekmeye çalışıyordu. Böylelikle Kyungsoo kötü hissetmezdi.
"Ablam Jae Ah evli, iki de sevimli mi sevimli çocuğu var. Kız kardeşim kısa süre önce nişanlandı. Hemşire olarak çalışıyor, nişanlısı da doktor."
"Erkek kardeşin?"
Kyungsoo korka korka Kai’nin mesleğini de öğrenip öğrenemeyeceğini merak ediyordu. "Daha on dokuz yaşında üniversiteye gidiyor. "
"Çok şanslısın Kai, Ben de böyle bir ailem olsun isterdim."
Kai’nin yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Sonra anlatmaya koyuldu.
"Küçükken çok kavga ederdik özellikle Jae Ah ile ben.. Aramızda bir yaş var da." Bir süre Kyungsoo’ya baktı. "Yalnız yaşıyorsun öyleyse?"
"Evet, yalnız yaşıyordum..."Kyungsoo durakladı. Birden bire neredeyse her şeyi anlatmak üzere olduğunu fark edip dehşete kapıldı. Az kalsın geziye gelebilmek için önce evini sonra ise eşyalarını satmış olduğunu söyleyiverecekti.
"Yaşıyordum derken?" Yumuşak bir sesle sordu Kai, gözlerini Kyungsoo’dan ayırmadan. "Şimdi ne yapıyorsun?"
Kyungsoo titrek bir kahkahayla cevap verdi.
"Yani, bu geziye çıkmadan önce yalnız yaşıyordum demek istedim."
"Hmm, anladım. Apartman dairesinde mi oturuyorsun?"
"Annemden bir ev kalmıştı."
Nefesini tutarak bekledi. Kai büyük ihtimalle başka sorular da soracaktı. Gerildiğini belli etmemeye çabalıyordu.
"Merhaba cancağazlarım." Margie ve nişanlası yanlarına gelip masalarına oturunca derin bir nefes aldı Kyungsoo. "Öff, amma da sıcak! Denby, hadi canım, bana bir içki söyleyiver."
Her ikisinin de kucakları paket doluydu. Ellerinde ki kocaman çanta da patlamak üzereydi. Bütün bu eşyaları sandalyelerin yanına, yere koydular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizin Melodisi
FanfictionDört ay... Aralık ayında olduklarına göre, bir daha yaz ve sonbaharı göremeyecekti. Oysa sonbaharı ne çok severdi. Demek bu kıştan başka bir kış da olmayacaktı onun için. Bir daha ki doğum gününü de göremeyecekti.