0.8

8.7K 710 393
                                    

Değişiktim, oldukça değişik. Eski ben değildim sanki. Eskisi gibi değildim. Ya da asıl bu bendim ama, bilmiyordum.

Açelya beni delirtiyordu. Eskisi gibi değildim artık ona karşı. Eskiden onu başbelası bir tavşancık olarak görürken şimdi yanındayken bile nefesim götüme kaçıyordu.

Üstüne üstlük şu an ailecek oturmuş, yarın Açelyalar ve bizimkilerin gideceği pikniği konuşuyorduk. Yani sadece onlar konuşuyorlardı.

"Ben diyorum ki deniz kenarında bir yer olsun, hava sıcak denize falan da gireriz." diye telefondaki Beste ablayla konuşurken bir yandan da hayalini kuran annem yarının planı için sadece Beste ablayla konuşuyordu.

Eh, konuşuyorduk derken annem söylüyordu ve bizde babamla boyun eğiyorduk. Koskoca Ezgi Sultan'ın dediklerini dinlemeyecek biri var mı ki?

Sonunda kısa bir vedalaşmadan sonra -20 dakika falan- telefonu kapatan annem tüm planı Beste abla ile planı çoktan ayarlamış gibi görünüyordu.

"Yarın o her zaman ki yere gidiyoruz. Ben kek börek bir şeyler yapayım." diyerek ayaklanan annem babama sadece bir bakış atmıştı ki babam elinde ki kumandayı ışık hızıyla bırakıp annemin peşinden mutfağa gitmişti.

Acaba Açelya da beni böyle dize getirir miydi?

Aklıma dolan evlilik anlarıyla saçma sapan sırıtmaya başlamıştım ki ne yaptığımı anlayıp boğazımı temizledim ve gülümsememi sildim.

Saçma saçma hayaller kurma Uzay, bu asla olmayacak.

Kendime gerçeği hatırlatırken oflayarak odaya girdim ve yatağa uzandım. Uzanır uzanmaz çalan telefonumla bıkkınlıkla telefonu elime aldım. Telefon konuşmalarından hiç hoşlanmazdım.

Minik Tavşanım🐰 arıyor...

Ekranda gördüğüm isimle kalbim birden tekledi. Hızlıca doğruldum ve ayağa kalktım. Sonra ne yaptığımı anlamayarak geri yattım. Boğazımı temizleyip uzun süredir çalan telefonu açtım.

"Uzay ne bok yiyorsun sen, neden geç açtın!?" Karşıdan gelen minik (!) cırlama sesiyle yüzümü buruşturdum.

"Mal mısın kızım ya üstümü değiştiriyordum."

"Hıı tamam. Şey diyecektim yarın pikniğe gidiyormuşuz."

"Biliyorum, Açelya." dediğimde bir şey demedi ve bir kaç saniyelik sessizlik oluştu.

"Bunun için mi aradın?" diyerek sessizliği bozdum. "Yoo ne alakası var?" dedi ve her zamanki gibi itiraz etti. Şu kız her şeye neden itiraz ediyordu?

"Şey için aradım," dedikten sonra yine bir sessizlik oldu ve aniden konuştu. "Yarın bana bitirdiğin kitabı getirir misin diye soracaktım. Ondan aradım, aynen ondan."

Sessizce güldüm ses tonuna. Kendi kendine konuşuyormuş gibi bir hâli vardı ve konuşurken ki yüz ifadesi gözlerimin önüne geliyordu. Ve tabii ki aptal, hızlanan kalbim.

"Tamam getiririm, geç olmadan uyu. Yarın erkenden Beste abla ve annem uyandıracak belli oldu." dememle güzel kıkırtısını bıraktı telefonun ucuna. Yüzümde yeniden tebessüm belirdi.

"Haklısın, sende uyu. Bilgisayar oyunlarına dalıp uykunu aksatma her yerde uyuyorsun zaten." Tebessümüm küçük kahkahaya dönüştü. Haklıydı, her yerde uyuyabilirdim. Geceleri pek uyumazdım ve sabahları da uykulu uykulu gezerdim.

"Tamam, ıı şey görüşürüz." Iı, ne ya? Ne bu, flörtüyle konuşan ergen kızlar gibi? Kafayı yedim. Kesinlikle yedim.

"Görüşürüz sivrisinek." dedikten sonra telefonu kapattı. Ben de kendimi yatağa attım.

Yıllardır onunla telefonda konuşurdum ama bu sefer neden böyle olmuştum? Hayır, asıl soru bu değil. Neden son günlerde böyle olmuştum?

-

"Ulaş piknik çantasını aldın mı?" diye bağıran anneme karşı, babam: "Aldım hayatım." diye yanıt verirken ben çoktan arabaya binmiş ve arka koltuğa yayılmıştım bile. Annem böyle organizasyonlarda fazla heyecanlı oluyordu. Sanki her zaman yaptığımız şey değildi.

Sonunda arabaya binen annem ve babam yola koyulmuşken farklı bir yola giriş yaptığımız için kaşlarımı çatmış ve yayıldığım koltuktan kalkmadan anneme dönmüştüm. "Yol bu tarafta değildi?"

"Biliyorum yavrum, Açelya'yı almaya geldik." demesiyle daha şokumu atlatamadan araba durmuş ve oturduğum koltuğun kapısı açılmıştı. Karşımda kocaman gülümseyen Açelya'yı görmemle kaşlarımı kaldırmıştım. Neden bizimle geliyordu ki?

"Uzay kalksana şuradan kucağına otururum bak!" diyerek ayağımı ittirmişti.

"Olur."

Dediğim şeyle ben de şaşırırken Açelya gülmüş ve, "Otururum bak, ezilirsin." demişti.

Şükürler olsun ciddiye almamıştı.

Kendimi toparlayıp düzgün bir şekilde oturmuşken beni bu salak halimle görmesi sinirlerimi bozmuştu. Çıkarken saçımı bile düzeltmemiştim ki!

Saçlarımı elimle düzeltirken Açelya elimi tutmuş ve saçlarımdan indirmişti. Gülümseyerek kendisi parmaklarını saçlarımda gezdirerek dağıtmaya başladı. O kadar tatlı duruyordu ki küçücük burnunu ısırasım geliyordu. "Dağınık saçlarını seviyorum."

Aptal aptal ona bakarken annemler dışarıda ki Beste ablalarla konuşmalarını bitirmiş arabaya binerken Savaş abi cama yaşlanmış gözlerini kısarak bizi izliyordu. Yüzünü kapının camına yaslamış uyarıcı sandığı ama yaşına rağmen hala sinirli bir civcivi andıran bakışlarıyla bana bakıyordu.

Açelya da kafasını oraya çevirmişti ve oflayarak camı açmıştı. "Baba git artık hadi ya!"

Savaş abi onu takmadan o bakışlarıyla bana bakmaya devam etmişti. "Bana bak sivrisinek gözüm üzerinde."

Göz devirdikten sonra samimiyetsizce gülümsemiştim. "Hı hı."

Sonunda camdan uzaklaşmıştı ve bize el sallayan Beste ablanın yanına gitmişti. Babamda sonunda arabayı çalıştırmış ve yola koyulmuştu.

Yanımda oturan güzel kıza bakışlarımı çevirmistim tekrar. "Beste abla ve Savaş abi gelmeyecek mi?"

"Gelecekler ama ben seninle gitmek istedim," dedikten sonra kocaman gülümsemiş yanağımı sıkmıştı. "Ne o üzüldün mü?"

"Hayır, saçmalama." dedim bir çırpıda. Aksine şaşkın ve mutluydum. Yanımdayken mutluydum, onunlayken mutluydum.

"Zaten üzülsen de umrumda değil." diyerek omuz silkti.

Garipti...biraz.

O annemlerle konuşmaya dalmışken yanağımı elime yaslayıp onu izlemeye dalmıştım. Annemle bilmediğim birileri hakkında dedikodu yapıyorlardı.

Mimikleri her cümlesinde farklı bir hal alıyordu. Ciddiyse kaşları belli belirsiz çatılıyordu, belki bilmeden yapıyordu ama çok sevimli duruyordu. Annemin anlattıklarını dinlerken hafifçe gülümsüyor ve sarı saçlarını kulak arkasına sıkıştıyordu. Ardından kendisi bir şeyler anlatırken eğleniyor, gülüyor ve bir nefes kadar ihtiyacım olan kahkahasını bırakıyordu. Öyle güzeldi ki, imkansız olacak kadar.

Yol boyunca onu ve muhteşemliğini izledim. Belki yaptığım yanlıştı ama o an umursamadım. Doğruyu, yanlışı umursamadım. Sadece tek bir şey fark ettim. Deli gibi kanat çırpan kalbimi.

__

Evet dünyanın en uyuşuk yazarı geldi :(

Ne kadar oldu bölüm atmıyorum hatırlamıyorum ama unutuyorum. Taslaklarda kaç haftadır hazır olmasına rağmen atmayı unutmuşum son şeyleri ekleyip sonunda attım belki sonunda kopmuş olabilirim ama onları da şimdi ekledim kusura bakmazsınız artık sizi öpüyorum tabii hala okuyan varsa :(

Açelya | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin