Sizi şaşırttım değil mi sbxhzbhx siz beni o kadar sabırla bekliyorsunuz ve çok güzel yorumlar atıyorsunuz ben de hemen yeni bölüm yazdım sonraya bıraksam yazamazdım bence bol yorumu hak ettim her satıra bir yorum mesela ösöxhshö şaka şaka sizi seviyorum iyi okumalar <3
-
Açelya? Gelmiş? Nereye? Buraya?
Gözlerim şokla kocaman açılırken şaşkınlıkla yerimde mıhlanmıştım. Tamam bizim eve ilk kez gelmiyordu belki ama o günden sonra geleceğini pek düşünmemiştim. Aslında hiç düşünmemiştim.
Kalp atışlarım tekrar göğsüme tekme atmaya başladığında boku yediğimi anladım. Şimdi onu görsem yere çöküp ağlayabilirdim. Hem özlemimden, hem beni sevmediğinden.
Aynanın karşısına geçmiş kendime bakarken kötü bir şey olmadığını fark edince boğazımı temizleyip odadan çıktım.
Hayır saçmalamayın, tabii ki bacaklarım titremiyor.
Koridorda durmuş kendi kendime kaşlarımı çatmıştım. 'Kendine gel be Uzay, ne bu sanki onsuz yapamayacak aciz biriymişsin gibi titriyorsun' diyen yanımla göğsümü kabartıp gaza gelirken diğer, yani doğrucu yanımın 'E zaten onsuz yapamıyorsun salak' demesiyle ufacık umut kırıntıları da uçtu.
Salona girmeden nefes egzersizleri yaparken içeriden annemin, "Nerede kaldı bu çocuk?" demesi üzerine babamın, "Kapıda salak salak hareketler yapıyor." demesiyle çoktan beni fark ettiğini anlamıştım.
Oflayıp içeri girdiğimde Beste abla ve Savaş abiye selam verdim. Köşede oturan Açelya, kucağında birleştirdiği elleriyle oynuyordu.
Yüzüme bile bakmıyordu.
Bir şey demeyip koltuklardan birine oturdum. Bunu fark eden Beste ablalar kaşlarını çattı. "Siz konuşmuyor musunuz?"
Bakışlarım direkt Açelya'yı bulurken o da kafasını kaldırdı ve bana baktı. Sonra hemen kafasını çevirdi. Bu sefer Beste ablaya bakıp gülümsemeye çalıştım. "Yoo konuşuyoruz."
"Peki madem. Hadi odaya gidin siz ikinizinde morali bozuk zaten, konuşun dertleşin."
Ah be Bestoş derdimi derdime nasıl anlatayım?
Ulan be ne güzel konuştum. Şair olacak çocuğum yeminle.
Açelya ilk önce annesine baktı sonra bana. Başını aşağı yukarı sallayıp ayağı kalkınca ben heyecandan hala yerimde oturuyordum. "Lan neyi bekliyorsun zibidi hadi gidin. Normalde izin vermem ama ikinizde ölmüş gibisiniz derdinizi çözün." diyen Savaş abi ile kendime geldim.
Onaylayıp sanki heyecandan ölen ben değilmişim gibi sakinlikle ayağı kalktım ve önden ilerleyen Açelya'nın peşine takıldım.
"Gözüm üzerinde." diyerek gözlerini kıstı Civciv Bey. Göz devirip çoktan odamın kapısını açmak üzere olan Açelya'ya dönmemle odamın bok götürdüğünü hatırladım ve koşarak kapıyla arasına girdim. Burnu göğsüme çarpınca sızlanıp burnunu tuttu.
"Ne yapıyorsun be!"
Ne yapacağımı bilemeyerek elimi kapı pervazına koyup şu meşhur seksi adam pozuna girdim ve yan sırıtış ekledim. "İyi güzellik sen?"
"Uzay beynin yerinde mi? Ne saçmalıyorsun?" demesiyle elimi çekip boğazımı temizledim.
"Harbi ne diyorum ben ya?"
"Salak." dedikten sonra hafif güler gibi oldu ama tekrar eski haline döndü. Gülsene tavşan suratını yediğim.
"Şey ya, sen bekle az ben içeriyi bir kontrol edip yaşanabilir bir ortamsa seni çağırayım." dedikten sonra hafifçe kapıyı açtım ve küçücük aralıktan girerek ışık hızında odayı topladım.
Annem görse gurur duyardı be.
Sonra dolabın önüne gidip parfümünü aldım ve üstüme boca ettim. Yakalarımı da düzeltince kapıyı yavaşça açıp Açelya'yı içeri aldım.
Oflayarak yatağa oturdu. "Sanki dağınıklığını hiç görmedim."
Bir şey demeyip karşısındaki sandalyeye oturdum ve uzun sessizliğin içine sürüklendim. Ne o, ne ben konuşuyorduk. Öylece birkaç dakika geçerken sıkıldım ve ofladım.
"Ee daha daha nasılsın?" dememle 'ciddi misin' der gibi yüzüme baktı. Konu açıyoruz işte pis tavşan.
"Yüzün bok gibi olmuş." dedi birden küçük çocuk gibi.
"Senin suratında çökmüş." diyerek karşılık verdim.
"Ağzın yüzün yamulmuş."
"Çenen kaymış."
"Tipsiz olmuşsun."
"Tavşanlıktan maymuna terfi etmişsin."
Kaşlarını çatarak ayağı kalktı. "Hah, sen de sivrisinektin ama şimdi tam bir bok böceğisin!"
Ben de ayağı kalkıp karşısına dikildim. "Üç günde çok çirkin olmuşsun sen ya, ıy."
Konu açılsın diye birbirimize laf atıyorduk ama şimdi saç baş girişeceğiz diye korkuyordum. Bu ne saçma konu lan.
"Beyinsiz!" diye bağırıp burnumun dibine girdi. "Çirkinsem beni sevme!"
"Elimde mi aptal!" diyerek ben de bağırmaya başladım. Tamam şu an burnumun dibindeydi ama bağrışıyorduk.
"Salaksın sen Uzay, salak! Ama ben de en az senin kadar salağım çünkü ikimizde acı çekiyoruz!"
İkimiz de bağırmaktan dolayı hızlı nefes alıp veriyorduk. Neden böyle saçma bir tartışma içine girdiğimizi anlamamıştım bile. Ama şu an çok yakınımdaydı, o gün ki gibi.
Bakışlarım dudaklarına inenmemek için büyük bir çaba verirken başarısız oldum. Onun karşısında hep başarısızdım zaten. Kendimi ona teslim ederdim.
"Açelya." diye fısıldadım gözlerim hala dudaklarındayken. Yutkundu.
"Hm?"
"Seni çok pis öpesim geldi." dememle o da pes etmiş bakışlarını dudaklarıma indirmişti. Zor duruyordum.
"Öp." dedi. Neye uğradığımı şaşırdım. Anlık gözlerine baktım ama o hala dudaklarıma bakıyordu.
Artık çok geçti. Pişman olacaktım belki, belki kafamı duvarlara vurup keşke yapmasaydım diyecektim. Belki de iyi ki yapmışım diyecektim. Bilemiyordum. Aklım sadece onu öpmem için sinyal veriyordu. Öp gitsin. Belki de bu son şansın olacak. Belki de bu son şansım olacaktı. Yapmalıydım.
Yaptım. Ani gelen cesaretle dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda kalbimin üstünde çiçekler açtı.
Kalbim deli gibi atıyordu, ellerim titriyordu. Sanki düşüp bayılacaktım ama onun dudakları dudaklarımdaydı. Hayal değildi, rüya değildi. Ellerini omzuma koyup karşılık veren Açelya her şeyden gerçekti.
Dudaklarımla dans eden dudaklar gerçekti. Açısını çıkarır gibi birbiriyle tamamlanan dudaklar gerçekti. O gerçekti.
"Ne oluyor!"
-
Ay valla öpüştü bunlar birden oldu anlamadım neyse umarım sizi sıkmamıştır birden öpüştüresim geldi dösixöshx
Bu arada gelen kişi kimdir tahmin edinnnn