Ayaklarım beni olması gerekenden bambaşka yere götürüyordu. Şu an gidip evinden Bersu'yu almam gerekirken Açelya'nın evine doğru gidiyordum.
Neden bilmiyordum ama bana attığı mesajlardan sonra dayanamamıştım. O benim için çok farklıydı. Yıllardır bu böyleydi. Ona karşı ayrı bir bağ vardı içimde ve ben bu bağın ne olduğunu hala çözememiştim.
Evlerinin önüne gelince derin bir nefes alıp kapıya tıkladım. Bir kaç saniye sonra kapıyı Beste ablanın açmasıyla gülümsedim ve yanağını öptüm. "Naber sarışın?"
"Terbiyesiz." diye yakınsa da gülmüştü. "Hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Gelemez miyim ben biricik Beste'min evine?"
Kahkaha attı ve içeri geçmem için yer verdi. İçeriden Savaş abinin sesini duymamla kocaman güldüm. "Karımı rahat bırak şerefsiz!"
Salona girdim ve Savaş abinin yanına oturdum. Saçlarımı karıştırıp, "Naber lan sivrisinek?" demesiyle sinirlenip ondan uzaklaştım ve saçlarımı düzelttim.
"Savaş abi rahat bırak saçlarımı ya! Sen yaşlanmış olabilirsin ama bu hareketlerine son ver."
Omzuma yumruk atmasıyla acıyla inledim. "Yuh abi ya."
"Ee neden geldin?"
"Açelya'yı almak için geldim."
"O cezalı, ne yapacaksın onu?" demesiyle yalvarma moduna geçiş yaptım.
"Abi Allah için izin ver biraz dolaştırayım geri getireceğim nolur yalvarırım."
Kafama yediğim şaplakla sustum. "Bu ne lan köpek mi bu?"
"Yok haşa, haşin bir tavşan kendisi."
"Olmaz, cezalı o." diye inada binen Savaş abinin o an civciv tüylerini yolmamak için kendimi zor tutmuştum.
Hani özgür yaşam? Hani çağdaş anne baba?
"Savaş bırak kızı gezsin sinirlendirme beni." diye araya giren Beste ablanın bu işi halledeceğini bildiğim için öpücük yolladım.
"Peki güzelim." diyen Savaş abinin yüzüne karşı kahkaha atmak istedim ama tabii götüm yemezdi.
"Ama geç olmadan gelin." Ayağa kalkıp Açelya'nın odasına doğru gidecekken kapıdan bağırdım.
"Tamam kılıbık abi- aman Savaş abi."
Birden ayağa kalkmasıyla hızlıca koşup Açelya'nın odasının önüne geldim. Kapıyı çalsam da ses gelmemişti. Kesin yine kulaklıklarını takmış depresyon müzikleri dinliyordu, aptal. Kapıyı açtım ve karşımda gördüğüm görüntü gülmeme sebep oldu.
Tavşanlı pijamaları yine üstünde, saçını saçma bir topuz yapmış ve kulağında kulaklıklarla, karşısında ki laptopta muhtemelen dizi izliyordu. Elinde ki çikolatasını da hırsla ısırıp bir şey diyordu.
"Git git o kıza git, şerefsiz. Hepiniz pisliksiniz ya, kızın sana ihtiyacı var ama sen bırakıp git."
Kendi kendine ekrana sövmesiyle büyük bir kahkaha attım. Ancak böyle fark etmişti geldiğimi. Gözleri kocaman olmuş kulaklıklarını çıkardı ve ayağa kalktı.
"Sivrisinek?"
"Tavşan?"
Kaşlarını çattı. "Ne arıyorsun burda?" diyerek laptopunu kapattı ve masaya koydu. Ardından boş yatağa bağdaş kurarak oturdu. Yüzüme bakmamaya çalışıyordu.