1.1

7.9K 719 448
                                    

"Şap öpeyim mi? İçime de çekeyim mi? Bal akıyor her yerinden of of diyeyim mi?"

Okula giderken yolda bağıra bağıra, aklıma nereden geldiğini bilmediğim şarkıyı söylerken yanımda arkadaşım Çağrı kafasına kapsonunu geçirmiş kimseye görünmemeye çalışıyordu.

"Kes lan şunu salak, rezil oluyoruz senin yüzünden!" diye bağırıp kolumu çekiştirse de omuz silkip devam ettim.

"Yaranamadım yavrum yaranamadım.
Ne yaptıysa bana dayanamadım.
Kaldırdım göbeği bak hoppa!
Döktürürsem öyle bana bakma!"

Garip dansımı da işin içine ekleyince Çağrı ağlamaklı ifadesiyle koşarak okula girdi.

Mutluydum ulan, mutlu!

Eh, minik tavşanım ile dün neredeyse birbirimizi yiyecektik. Aşırı yakınlaşmıştık, çok.

"Yanıyorum söndürelim mi? Tabii tabii. Çıktı ateşim indirelim mi tabii tabii."

Sonunda bağıra çağıra okul içine girmiştim. Bahçedekilerin kınayan yüzü aniden bana dönünce umursamadım bile. İki üç günlük insanları umursamak için fazla yakışıklıydım.

"Bence çok sevimli." diye bir mırıldanma duymuştum bana kınayan bakışlar atan kızların arasından. Oraya dönünce tatlı bir kız utangaçca bana bakıyordu. Ona göz kırpıp şarkıma devam etmiş ve okulun içine girmiştim.

Gözlerim Açelya'yı ararken kalbim heyecanla kanat çırpıyordu. Bundan sonra iki çocukluk arkadaşı olarak kalamazdık herhalde, ona karşı bir şeyler hissettiğim açıktı. Onunda hissettiğini umuyordum. Çünkü o bakışları bir şeyler anlatıyor gibiydi.

Şimdi minik tavşanımı bulup onun ellerini tutacaktım ve asla bırakmayacaktım. Ellerim titriyordu, ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Bundan sonra ne olacağını bilmiyordum ama bildiğim tek şey onun ellerini asla bırakmayacağımdı.

Nerede olabileceğini düşünmüştüm. Normalde bahçede arkadaşlarıyla dedikodu yapardı ama görememiştim. Ya sınıftadır ya da kantinde.

Hızlı adımlarla sınıfa doğru giderken kantinin önünden geçmiştim. Birden gördüğüm Açelya'nın yüzü ile duraksamış geri geri gitmiştim ve kantine girmiştim. Açelya'nın yanındaki çocuğu görmemle kaşlarımı çatmıştım. Tanıyordum, kendisi yan sınıftan Ömer'di.

Masalarının önünde, az önce ki enerjimden eser olmayan halimle durmuştum. İkisi de bakışlarını kaldırıp bana çevirmişlerdi. Ben direkt olarak Açelya'ya çevirmiştim bakışlarımı.

"Ne konuşuyorsunuz?" dedim sakin kalmaya çalışarak. Belki not falan veriyorlardır ya da bu piç Açelya'nın kankalarından birinden hoşlanıyordur ve tavşanımdan da aralarını yapmasını istiyordur. Umarım.

Açelya bir süre bana bakmıştı. İfadesizce. Sonra Ömer'e gülümseyerek baktı ve, "Sonra konuşalım olur mu? Görüşürüz." dedi. İkisi ben yokmuşum gibi ayaklanmıştı. Ömer gülümsedi ve arkasına dönmeden önce Açelya'ya el sallayarak gitti. Bense öylece durmuş olanları izliyordum.

"Efendim Uzay?" dedi Açelya. Ona baktığımda o minik tavşanımı göremedim. Yüzü o kadar ifadesizdi ki içimdeki burukluğa engel olamadım.

"Ne konuşuyorsunuz o çocukla?"

"Dışarıda konuşalım." dedikten sonra kalabalık kantinden beni kolumdan tutarak çıkarmış arka bahçeye götürmüştü. Onu bekliyordum, diyeceklerini.

"Evet, soru mu cevapla." dedim aynı soğuklukla. Böyle olmamızı istemiyordum. Ağlayasım geliyordu, neden böyle yapıyordu ki?

"Uzay babama lütfen söyleme ama biz Ömer ile konuşuyoruz, yani flört gibi."

Duyduklarım kalbimin üstüne öyle büyük bir ağırlık yapıyordu ki nefes almam zorlaşıyordu. Yanlış anlamış olmamı istiyordum, bunların hepsinin birer kabus olmasını istiyordum. Az sonra ağlayacağımın işareti olan yanan gözlerimin onun bu soğuk yüzünü görmemesini istiyordum.

"N-ne?" Sesim titremişti. Korkuyordum. Lütfen şaka olsun, kızmayacağım. Lütfen.

Yutkunup bakışlarını yere indirdi. "Öyle işte, özür dilerim."

"Niye?" Bu sefer titremesini engelleyebilmiştim ama acı dolu çıkmasını engelleyememiştim.

Bakışları hala yerdeydi, cevap vermedi. Bana bakmıyordu. Ben ise çoktan gözyaşlarının firar ettiği gözlerimle onun mavilerine dokunmak istiyordum.

"Sen şaka yapıyorsun değil mi?" dedim daha güçlü sesimle. Gözyaşlarımı kolumla sildim ve güçlü durmaya çalıştım. "Bunların hepsi şaka değil mi Açelya?"

Yüksek çıkmıştı sesim. O da bu yüzden kırmızılarla çevrilmiş mavilerini, onunkinden farkı olmayan benimkilere sundu. Amacı neydi, ne istiyordu?

"Değil Uzay, değil!" demişti o da sesini yükselterek. "Aklımı karıştırmayı kes!"

"Asıl sen bu aptalca davranışlarını kes Açelya! Ne yapmaya çalışıyorsun anlamadım, daha dün öp-"

"İşte sorun bu!" Bağırarak sözümü kesmişti. "Yanlış Uzay, bu olanlar çok yanlış!"

"Nesi yanlış? Neden yanlış Açelya!?"

"Uzay," dedi az önce bağırmasından dolayı kesilen nefesi yüzünden nefes nefese kalırken. "Biz kardeş gibi-"

"Ama değiliz! Şu kelimeden sıkıldım artık. Biz kardeş falan değiliz, bunu çok iyi biliyorsun.Korkuların yüzünden bunun arkasına sığınma!"

Gözyaşlarımız akmaya devam ediyordu ama sesimiz kırılıncaya kadar birbirimize bağırmaya devam ediyorduk.

"Tamam, hadi diyelim el ele tutuştuk, geçtik bizimkilerin karşısına. Ne olacak sanıyorsun? Ayakta mı alkışlayacaklar? Hayır. Bunun yanlış olduğunu söyleyecekler-ki haklılar!"

Haklı olması sinirlerimi bozuyordu. Ama annemler bir şey demezdi ki. Sadece Savaş abi tepki gösterirdi ama lanet olsunki Açelya babasına çok düşkündü. Onu üzecek hiçbir şey yapmak istemiyordu.

Yere çöktüm. Tüm gücüm gitmişti. Açelya da benimle birlikte yere çöktü. Birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Ben ağlamaya devam ediyordum. Ama o beni izliyordu sadece. Acizce ağlıyordum o ise tek bir kelime dahi etmiyordu.

Ona söylemek istediğim, uzun zamandır içimde biriktirdiğim, iki kelime olmasına rağmen bana ağır gelen kelimeleri yüzüne bağırarak söylemek istedim. O lanet kelimelerin ağırlığından kurtulmak istedim, ama bağıracak gücüm yoktu. Kırılan sesimle mırıldandım.

"Seni seviyorum."

-

Kızmayın ama hemen birleştiremezdim zaten her şey hızlı gidiyor hemen birleştirsem erken final yapmak zorunda kalırdım ve pek hoş olmazdı. Umarım anlayışla karşılarsınız, sizi seviyorum. Uzay'ın tavşanını sevdiği kadar❤

Açelya | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin