Önceki bölüm geç attığım için kızdınız alın size bir bölüm daha (şşh kendimi affettirmeye çalışıyorum zvöshxhö)
__
Uzay: Açelya kafayı yememe az kaldı
Uzay: Açelya!!!
Uzay: Deliriyorum sanırım
Açelya: Ya ne var
Uzay: Ne demek ne var o Buğra itinin ne işi var burada?
Açelya: Düzgün konuş be
Açelya: Ayrıca o annemin üniversite arkadaşının oğlu hatırlarsan
Açelya: Ve çocukluktan beri tanıyoruz niye böyle davranıyorsun
Açelya: Çocuk geldiğinden beri sinirli sinirli bakıyorsun
Açelya: Ayrıca korkunç falanda durmuyorsun elinden dondurması alınmış bebeklere benziyorsun
Uzay: Hah bebekmiş sensin bebek
Uzay: Ve çocukluktan beri tanımam onu sevmediğim gerçeğini değiştirmez küçükken de sevmiyordum
Açelya: En azından saygılı ol o senden 3 yaş büyük
Uzay: Oldu olacak abi de diyeyim
Açelya: Demen gerekiyor zaten
Uzay: Sen diyor musun peki?
Açelya: Hayır, abi dememi istemiyor çünkü aramızda sadece 2 yaş var
Uzay: ABİ DEMENİ İSTEMİYOR MU
Uzay: Açelya uzaklaş şundan
Uzay: Allahım bir de yanına oturmuş şu kola şişesine oturtturucam şimdi onu
Açelya: Velet velet hareketler yapma sivrisineğim
Açelya: Annem ve babam ondan geç gelmişler Buğra bize gelmiş annemlerde tutup getirmişler buraya
Uzay: Yüzsüz it insanda azıcık çekinme olur gelmez falan
Uzay: Civcivle de ne güzel anlaşıyorlar kaleyi içten fethetmeye çalışıyor şerefsiz
Açelya: of
__
Durmadan salladığım sağ dizim, ısırıp durduğum dudağım ve lanet olası sinirden kızaran suratım ile tam karşımda oturan Açelya ve Buğra denilen hayvan herife bakıyordum. Hemen uçarcasına Açelya'nın yanına oturmuştu ve Savaş abi ile üniveriste hakkında konuşuyorlardı. Savaş abiyle baya samimi gibi duruyorlardı.
Nereden vuracağını iyi biliyor piç.
Savaş abiyle konuşmasına rağmen Açelya'nın kıçından santim ayrılmazken sinirden saç diplerime kadar kızardığımı hissediyordum. Buğra denilen çocuk küçükken hep Açelyalara gelirdi ve ben de orada olduğunu öğrenince yanlarına giderdim. Bizden büyüktü ve sürekli ego kasardı piç. Bana daha bebeksin diyip hep ağlatırdı. Baştan ne bok olduğu belliydi zaten. Şimdide ne yemiş içmiş bilmem ama hayvan gibi olmuştu. Spor salonuna gittiği her hâlinden belliydi. Benden baya uzun ve kalıplıydı. Ben ise cüssesiz eziğin teki.
Daha fazla dayanamayacağımı anlayıp sohbet eden Beste abla ve annemin yanından kalkıp, annemin konuşmaya dalmış olmasını fırsat bilip hamakta uyuyan babamın yanından geçtim ve yanlarına ulaştım.
Resmen kızın bitişiğinde oturuyordu it oğlu it.
Açelyayı azıcık itip ortalarına yerleşmemle ikiside bana dönmüşlerdi. Buğra denilen çocuğa tip tip bakarken tehditkar gözlerimi ondan çekmeden Açelya'nın omzundan tutup bana yaklaşmasını sağladım. Âdeta sahiplenici tutuşum karşısında Açelya'yı fazla sıktığımın farkına varmamıştım taa ki bağırana kadar.
Onu biraz salarken Civciv kıstığı gözleriyle bana bakıyordu. "Şimdi uykum var gidiyorum ama gözüm üzerinde." diyerek o 'gözüm üzerinde' denilen hareketinide yapıp gitmişti. Onun gitmesiyle derin bir nefes verdim ve tehditkar bakışlarımı tekrar Buğra denilen çocuğun yüzüne çıkardım. Benim aksime gayet eğlenir gibi bir ifade vardı yüzünde.
"Ne gülüyorsun lan?" dedim dayanamayarak. Omuz silkti ve gülmeye devam etti.
"Şu an korkutucu olduğunu falan mı sanıyorsun? Tam bir anaokulu veledine benziyorsun." diyerek bu sefer daha sesli güldü.
Açelya'nın da yanımda güldüğünü görünce kaşlarımı daha da çatmış ona karşı diklenmiştim. "Ne diyorsun sen lan!?"
Tamam biraz cüssesinden korkuyor olabilirdim ama geri vites yapamazdım. Ne demiş Madonna ablamız "Ölmek var dönmek yok!"
Gülmeye devam edip beni tek eliyle omzumdan itmişti. "Hadi canım git yaşıtlarınla oyna."
Bu dedikleri beni daha da sinirlendirirken elimi sertçe masaya vurdum. Masada ki tüm bakışlar bana dönerken Buğra'nın yüzü ciddileşmişti. "Sen de git yaşıtlarınla takıl burada küçücük kıza asılmaya utanmıyor musun!?"
Bu sefer sinirlenen o olmuştu. "Burada küçük biri varsa o sensin veled. Şimdi çekil aramızdan, ablanla konuşuyoruz."
Açelya'dan ablam gibi bahsetmesi hem sinirlendirmiş hem de biraz kalbimi kırmıştı. Benden bir yaş büyük olması benim suçum muydu? Anam babam daha erken yapsalarmış banane.
"Buğra, tamam. Sakin ol." Açelya'nın duruma el atmasıyla ona döndüm. Belki de cidden beni küçük kardeşi olarak görüyordu. Belki de şu hayvanı benden daha havalı buluyordu. Belki de benim gibi değil de daha ciddi erkekleri seviyordu.
İçimde oluşan hüzünle Açelya'nın son kez yüzüne bakıp aralarından kalktım ve göletin oraya doğru yürüdüm. Anlamsız bir şekilde gözlerim dolmuştu ve üzülmüştüm. Ne sanmıştım ki? Açelya'nın beni seveceğini falan mı? Aptalın tekiydim. Küçüklükten beri bana gıcık olurdu ve onun gözünde aptal gıcık bir veletten daha fazlası değildim.
Birden avcumun içinde küçük eller hissetmemle bakışlarımı elime çevirmiş ve kenetlenmiş parmaklarımıza bakmıştım. Bakışlarımı bu sefer onun güzel yüzüne çevirmiş ve al al yanaklarıyla bana baktığını görmüştüm. Gülümseyerek öyle güzel bakıyordu ki az önce ki paramparça olan kalbim şimdi kanat çırpmaya başlamıştı bile. Deli gibi.
Daha sonra bakışlarını göle çevirmişti ellerimizi ayırmadan. Ben de başımı göle çevirirken yüksek sesle atan kalbimin duyulmaması için dualar etmeye başlamıştım bile. Omzuma başını yasladı. "Uzay," dedi kısık sesiyle. "Hmm?" diye karşılık verdim sadece bu güzel anı bozmamak için. "Kıskanırken çok tatlısın."
___
Bu bölümleri neden uzun yazamıyorum ya uzun yazacağım diyerek başlıyorum devamı gelmiyor,
ve fark etmişsinizdir komik şeylerden daha çok romantik ve sevimli şeyler yazıyorum ama Açelya ve Uzay gözümde masum bebek gibiler ve onları sürekli duygusal yapasım geliyor ve mizahta iyi değilim belki birileriniz gülmek için okuyor ama beceremiyorum böyle daha çok hoşuma gidiyor.