2.2

5.2K 439 269
                                    

geldimm
-

Islık çalarak ezbere bildiğim evin yolunu yürürken salak salak gülüyordum. Galiba fazla salak salak gülüyordum ki yoldan geçen bir amca beni görüp, 'Yazık, Allah şifasını versin.' dedikten sonra acıyan gözlerle bana bakıp gitmişti. Öylece arkasından bakmış ama yinede bir şey demeden tekrar salak gibi gülüp eve doğru yürüdüm.

Açelya'larin evinin önünde durup boğazımı temizledim ve kapıyı çaldım. Birkaç saniye sonra kapı açılmıştı ve bana ışıldayan gözlerle bakan Açelya ile karşılaşmıştım. Sarı saçlarını her zamanki gibi salmıştı ama bu sefer gözüme ayrı bir güzel görünmüştü. Mavi gözleri güzel gülümsemesiyle kısılmıştı. "Günaydın." diye mırıldandı utanan sesiyle.

Bu kız niye bu kadar güzel ya, acaba kafasına torba falan mı geçirseydim benden başka kimse görmesin diye. Saçmalama Uzay, mal mal konuşmaya başladım yine. Neyseki bu düşüncemi Açelya duymuyordu çünkü duysa psikopat olduğumu görüp benden daha ilk günden ayrılabilirdi.

"Kafama torba mı geçireceksin?"

Harika.

"Ne torbası?" dedim bilmemezlikten gelirken. Bana çatılı kaşlarla bakan Açelya tekrarladı. "Az önce kafama torba geçirmek istediğini söyledin Uzay?"

"Ahahaha aşkım kafayı mı yedin ne torba geçirmesi?"

"Uzay ağzını kırarım."

Net sesi yutkunmamı sağlarken gülmeye çalıştım. "Aman aşkım ağzımızın tadı bozulmasın."

"Salak geç içeri." dedi kaşlarını çatarken. Ulan bu haliyle bile o kadar güzeldi ki Civciv'in evde olup olmamasını umursamadan yapışacaktım dudaklarına.

Korkak adımlarla içeri doğru adımladım. Normalde korkmazdım fakat Civciv'in her an bir yerden çıkacak olma düşüncesi korkutuyordu beni. Hala o adamı anlayamamıştım. Koridora girdiğimde Beste abla mutfaktan çıkmış ve bana kocaman gülümsemesini sunmuştu. "Minik sivrisinek damadım gelmiş benim." demiş ardından yanaklarımı koparmak istercesine sıkmıştı. Onun bu hâline gülüp ardından mutfağa girmiştim.

Girdiğim an karşımda gördüğüm Savaş abi bana dik dik bakmaya başlayınca yutkunup baş selamı vermiş ve yanındaki sandalyeye oturmuştum. Herkes kahvaltı masasına oturunca açlıktan ölecek dereceye gelsemde bana saçma bir şekilde hala dik dik bakan müstakbel kayınbabam sayesinde ağzıma bir lokma dahi alamıyordum.

"Oğlum yesene." diyen Beste ablaya gülümsedim. Belki kayınbaba yönünden şanssızdım ama en azından kaynana yönünden şanslıydım. Evet Uzay, avut kendini.

Tam karşımdaki Açelya'ya baktıktan sonra masadaki çatalı alıp peynir tabağına batırdıktan sonra önümdeki tabağa koydum. Fazlasıyla yavaş yapıyor olmalıydım ki Savaş abi dayanamayıp konuşmuştu. "Ulan çabuk ye şunu delirtiyorsun beni."

"Savaş!"

Beste abla uyarınca az önce hırlayan o değilmiş gibi susmuştu. Ulan bu adamın siniri bir bana geçiyordu. Bu nasıl iş?

"Uzay boşver sen onu al şu yumurtalardan da ye."

"Savaş abiye ayıp olmasın," dedim Beste ablaya dönerek. Anlamayarak yüzüme bakınca yutkundum. "Hani o Civciv ya bu da yumurta. Kardeşi sayılır."

Gerizekalıyım ben valla bak. Yangına körükle gidiyorum resmen. Ortam yumuşasın diye yapmaya çalıştığım şaka bir yerlerimde patlamıştı. Bu, Savaş abinin sinirle soluyup dik dik bana bakmasıyla kesinleşmişti. Bıçağı sıkıca tutup bakışlarını çekmeden Beste ablaya doğru konuştu.

Açelya | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin