Gölge

57.1K 4.5K 4.7K
                                    

**Bölüm parçası; Grup Yorum- Gündoğdu Marşı. pipimi7n 'in tavsiyesi ile <3 Teşekkürler kuzum <3

"Sürahiyi uzatır mısın Onur?" Ulaş'ın ricası ile gözüme kestirdiğim domates  diliminden kafamı kaldırmadan sürahiye uzandım. Elim boşluğu kavramak için uğraştığında özenle hazırlamaya çalıştığım peynirli domatesli ekmek arası ile bakışmayı kesmek zorunda kaldım ve o yöne döndüm. Son bardak suyu yudumlayan Oğuz'u gördüğümde hiç şaşırmadım. Tam bir haftadır aralarında tek taraflı bir soğuk savaş vardı. O gün Oğuz'un fiziksel şiddet uygulamasına engel olmuştum ama kendince daha beter şiddet olaylarına gireceğini hesaba katamamıştım. Belki karşısında başka biri olsa bu tür davranışları umursamazdı ama muhatabı ekmek içini paylaştığı Ulaş olunca işler daha beter bir hal alıyordu. Ulaş, Oğuz'a sıkkın bakışlar atarken sürahiyi alıp ayağa kalktım. Musluktan doldurduğum su ile geri döndüğümde dolu bardağı Ulaş'a uzattım.

"Daha ne kadar sürecek bu küslük çocuklar?" dedi Kemal abi. Bu konu Oğuz'dan çekindiğimizden dolayı dokunulmaz olmuştu biz gençler için. Kemal abiden yüz bulmuş olmalılar ki buna benzer tek tük sesler çıkmaya başladı masada. Oğuz söze girdiğinde tüm dikkatler onun üzerine çekildi.

"Sana saygısızlık etmek istemiyorum ama bu mevzuya karışmayın abi."

"Sen bilirsin oğlum ama hayat bu tür küslükleri uzatmak için çok kısa. Bunu da hesaba kat." Kemal abinin sözleri ile kafam resmen fazla mesai çalışmaya başlamıştı. Sanırım ikisini nasıl barıştıracağımı biliyordum. Sırıtarak kafamı çayımdan kaldırdığımda Hakan'ın yastığına dayadığı aynaya bakarak saçlarını taradığını gördüm. Etrafta, yeni fark ettiğim tanıdık tatlı bir telaş vardı. Emin olmak için yanımdaki Oğuz'a dönüp;
"Görüş bugündü değil mi?" diye sordum. Karşılığını bir kafa sallaması ile aldığımda Oğuz'un diğer tarafındaki Tufan konuştu.

"Seninki geliyor bugün. Nasıl unutur..." Oğuz elindeki büyük lokmayı hızlıca Tufan'ın ağzına tıkınca konuşmak yerine nefes almaya odaklanmak zorunda kaldı.

"Boş konuşuyorsun Tufan!" Oğuz'un sesi oldukça öfkeli geliyordu. "Konuşma!"

"Verdiğin mühletin sonu bugün. Sakın gevşeme Onur kardeş." dedi Nihat onları umursamayarak. "Seni ikna etmesine izin verme."

"Tamam." dedim kafamı sallayarak. "Hiç merak etmeyin." Bir daha Cihan'a kanmaya hiç niyetim yoktu ama genelde kendimi tam tersi bir durum içinde buluyordum.

"Sana güveniyoruz." dedi Oğuz göz kırparak. Koğuşun kapısı açılıp içeri Bülent abi girdiğinde bütün kafalar çoktan o tarafa dönmüştü. Koğuştan birkaç isim saydıktan sonra Nihat'a bakarak konuştu.

"Nihat! Sen de gel böyle." Nihat hızla masadan kalkıp yanına gittiğinde hep birlikte dışarı çıktılar. Ardından demir kapı gürültü ile kapandı. Kapı ile bakışırken uzun süredir aklımı kurcalayan fakat her defasında bir şekilde soramadığım soru tekrar kafamda öne çıktı. Oğuz'a iyice yanaşıp kısık sesle;
"Bu Bülent abi neden size bu kadar yardımcı oluyor?" dedim. "Nihat'a da kitap taşıyıp duruyor. Onun yakını falan mı?"

"Hayır onun değil babamın askeri liseden arkadaşı."

"Gerçekten mi?" şaşkın çıkan sesimi son anda kısık tutmak aklıma geldi çok şükür. "Neden asker değil peki?"

"Lise ikinci sınıftayken bırakmak zorunda kalmış okulu. Ama bu babamın en sevdiği tavla arkadaşı olmasına engel olmamış. Bizi buraya attıklarında onu görünce çok şaşırmıştım. O da beni tanıyınca ilk günden itibaren bizi kollamaya başladı. Hala da devam ediyor."

ONURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin