Ölü Sevgililer, Son Akşam Yemekleri ve Yeni Doğan Bebekler (Final)

75.6K 4.8K 12.3K
                                    

Erkin Koray - Öyle Bir Geçer Zaman Ki

01 Aralık 1987

Yorulan gözlerim yaşlarla ve hafif bir ağrı ile isyan etmeye başladıklarında önümdeki kitabı kapatıp ayağa kalktım. Kitabı gelişigüzel yatağın üzerine bırakıp bedenimi esnettikten sonra odadaki pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Bir süre sonra huzurlu sessizliğimi Elvan'ın öfkeli sesi bozdu.

"Onur! Gel al şu adamı başımdam!" Gözlerimi devirerek hızlıca kapıya ilerledim. Salona girdiğimde sırıtarak Elvan'a cevap veren bir Oğuz görüntüsü beni de gülümsetti.

"Aşk olsun. Şimdi de şu adam mı olduk?" Yorgun ayaklarımı sürüyerek koltuğa yanına oturduğumda kolumdan çekip göğsüne yatırdı. Bir eli saçlarımın arasına girdiğinde yüzüme yapışmış olan gülümseme daha da büyüdü.

"Yine neyi paylaşamıyorsunuz?" dedim bulunduğum yere daha da sokularak. "Koskoca adamlar çocuk gibi sabahtan akşama kadar didişip duruyorsunuz."

"Yemeklerimin kötü olduğunu söyledi." Bu konu kesinlikle Elvan'ın yumuşak karnıydı. Kimse onun yemeklerini eleştiremezdi. Gerçi kötü eleştirilere maruz kalacak bir şey de asla yapmazdı. Yemek mevzusunda inanılmaz yetenekli olduğu gibi Selma annemin de defalarca altını çizdiği şekilde eli de lezzetliydi. İşte bu ortada olan gerçeği inkar edene Elvan ifrit kesiliyordu. Onunla uğraşmayı çok seven Oğuz'u ise bu öfke nöbetleri elbette durdurmuyordu.

"Öyle olmadığını biliyorsun biraderim. Oğuz seni kızdırmak için yapıyor. Neden her defasında oyununa geliyorsun?" Yorgun sesime öfkeli bir sesle cevap verdi Elvan.

"Şimdi suçlu ben mi oldum? Niye tarafsız olamıyorsun?" Sızlayan gözlerimi açabildiğim kadar açarak Elvan'a diktim. Ama bu yaptığı haksızlıktı.

"Tarafsızım ben zaten."

"Bunu taraflardan birinin göğsüne yatarak söylemen harbiden çok ikna edici oldu." Söylene söylene mutfağa, mabedine geri giderken bana da az önce yaşadıklarımı sorgulamak kalmıştı. Oğuz'un kısık sesli gülüşü göğsünü titretince avcumun içi ile karnına vurdum. Elimin üzerine elini bastırıp bu defa da daha sesli bir kahkaha atmaya başladı.

"Rahat bırak biraderimi."

"Onu rahat bırakırsam seni rahatsız edebilir miyim?" Elleri belimden aşağılara doğru yavaş yavaş kayarken daha da mayışıp mümkünmüş gibi biraz daha göğsüne sokuldum.

"Olur." dedim esnemeden hemen önce. "Edebilirsin." Elleri hareketini durdurup yanaklarımda sabitlendi. Beni göğsünden ayırarak suratımı daha rahat görmek için kafamı dikleştirdi. İstemeye istemeye gözlerimi az da olsa aralamak zorunda kaldım.

"Yine gece yatamadın değil mi?" Gece nöbeti vardı ve ben onun sıcaklığı yatakta olmadığı zamanlar daha da fazla kabus görüyordum. Parça pinçik uykudan sıkılınca da eğer erken saatte dersim yoksa uyumayı sabaha erteliyordum.

"Hayır." dedim kafamı iki yana sallayarak. "Gayet güzel uyudum. Sadece biraz geç yattım. Sabahta erken kalkınca uykumu alamadım." Geceleri gördüğüm kabusların nedeni olarak kendini görüyordu. Beni arkada bıraktığı için böyle olduğuna inandırmıştı kendini. Bu durumun onu çok üzdüğünün farkındaydım. Elimden geldiğince saklamaya çalışmamın sebebi de buydu işte.

"Yalan söylüyor." Elvan'ın koridordan gelen sesi ile ağzımın içinde homurdanmakla yetindim. Zira daha fazlasına az önceki atarından sonra bu uykusuz halimle katlanamazdım. Biraz sonra açık olan salonun kapısından kafasını uzattı. "Bir ara lavaboya kalktığımda ışığının açık olduğunu gördüm."

ONURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin