~Sylwia
Araba ilerledikçe içimdeki hüzün, nefret ve kine dönüşüyor, bana sarılıp ağlayışı aklımın her yerinde dolanıyordu. Karar vermiştim, Jason'dan intikamımı alacaktım fakat bunun için öğrenmem gereken bir çok şey vardı, silah kullanmaya başlayıp dövüş teknikleri için ders almalıydım. Ve asla değiştirmeyeceğim düşünce ise, hala James'in hayatta olduğuna inanışımdı.
Türkiye'ye dönene kadar hiç kimse ile konuşmak istemiyordum, yaptığım tek şey James ile yattığım yatakta onu düşünmekti. Arabanın durduğunu hissettiğimde kapım birkaç kez tıklandı, içeriye giren Furkan idi,
"Biraz mola verdik, istersen çık bir hava al."
Ona çok sinirliydim, arabayı biraz daha bekletseydi eğer onu kurtarabilirdik. Kaşlarımı çatıp arkamı döndüm,
"Hayır istemiyorum!"
Israr etmeden odadan çıkınca kafamı yastığa gömüp onun kokusunu aradım, gözlerim doluyordu. Uyumaya çalışsam da başaramıyordum, ayağa kalkıp diğerlerinin yanına gittim, Kemal Bey koltukta uyuya kalmış adamlar ise yaralarını temizliyordu. Furkan'ın yanına oturup sordum,
"Sence James yaşıyor mudur?"
"Ellerini buluşturdu ve yüzüme bakmadan konuştu,
"Bilmiyorum, umarım hayattadır."
...
Birkaç günün ardından Türkiye'ye geri döndüğümüzde evin kapısından girmek benim için çok zordu, Kemal Bey ile konuşamıyordum bile, kendini direk odasına kilitledi ve günlerce oradan çıkmadı.
Haftalar geçtikçe daha iyi olacağımı düşünüyordum ama öyle olmadı, odasına ne zaman çıksam kalp atışlarım hızlanıp içimde bir burukluk oluyordu. Akşam yemeği için aşağıya indiğimde artık herkesin mutlu olduğunu gördüm, Kemal Bey'de ciddi olmayan bir hafıza kaybı yaşamış ve James'in oluşunu bile unutmuş. Evde kimse kahramandan bahsetmiyordu, sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyordu herkes. Fakat yine de buna saygı duydum, acılarını içlerinde yaşıyorlar sandım ta ki Kemal Bey dışarıda gördüğü bir çocuktan bahsedene kadar.
Ayağa kalkıp daha fazla yemeyeceğimi söyleyip dışarı çıktım, fazlasıyla bunalmıştım. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Ne zaman dışarı çıksam aklıma o köpek geliyordu, bizi her seferinde buluşturan o köpek... Artık onu bile göremiyordum, görsem de korkmazdım sanırım. Kurtarıcım yoksa kaçmanın faydası ne?
Yere oturmuş rüzgarın sesini dinlerken karanlıktan bir ses duydum, Sylwia demişti. Ayağa kalkıp o yöne doğru baktım, fakat göremiyordum her yer sanki zifiri karanlıktı.
Bana seslenen her kim ise yavaş adımlarla aydınlık bölgeye doğru geldiğini duyabiliyordum, bu James idi... Üstünde yırtık ve kanlı gömleği ile tam karşımda duruyordu. Dilim tutulmuştu, geri dönmüştü.
Koşarak üstüne atladım ve sımsıkı sarıldım, göz yaşlarıma hakim olamıyordum ismini defalarca haykırdım fakat beni itip sen kimsin diye bağırdı, şaşkınlık içerisinde kafamı kaldırdığımda onun başka biri olduğunu gördüm.
Bu nasıl mümkün olabilirdi? Onu görmüştüm, oydu yemin edebilirdim. Geri çekilip adamdan özür diledim. Giderken bir yandan da söylendiğini duyabiliyordum, bana deli diyordu. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum, koşarak eve girdim.
...
İki ay olmuştu, James'ten ne iyi ne de kötü bir haber geliyordu, Ev sessizleşmişti, Kemal sürekli odasında takılırken Furkan da göze hiç gözükmüyordu. Sessizliği bozan şey, Cuma günü çalan kapı oldu, Hızla odadan çıkıp aşağıya baktım. Hizmetli kapıyı açmış, elinde ise bir sürü mektup vardı, koşarak yanına gittim,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEPENTHE ( YENİ HALİ İNTERNET SİTEMDE RZGARKESKİN.BLOGSPOT.COM)
Paranormal-İKHAR- İki beden üç ruh. İki kişinin kendi bakış açıları ile yazdığı bu kitap eğer içine girerseniz sizi derinden etkileyecektir. Kitabı okumayın yaşayın. Kitap James adlı 17 yaşında bir çocuğu ve aynı zamanda Sylwia adında 15 yaşı olan bir kızın...