"Bugün bir ağacı görmek için o kadar yol mu gidicez yani?"
Yoongi Hyungun 100.kez söylediği şeye karşı bünyemiz koruma oluşturmuştu ve onu duymuyorduk. Dün pek bir şey yapmamıştık sadece etrafta biraz dolanıp mangal yapmıştık. Bugün ise asıl keşfimize çıkacaktık. Efsanevi ağacı görmeye gidecektik.
Anlatılanlara göre orada bir sevgili kutsanmış. Bir adam sevdiği fakir bir adama dayanamayıp sevgisini itiraf etmiş. Adamın bir nişanlısı varmış ama zoraki bir evlilikmiş. Bu aileleri tarafından duyulmuş.
Ve fakir adam şeytan olmakla suçlanmış. Yoksa başka türlü nişanlısı olan bir adamı kendine aşık etmesine anlam verememişler. Sonuçta ikisi de erkekmiş. Cezasını çekmesi için yakılmasına karar vermişler.Fakir adam da nişanlısı olan adamı seviyormuş. Fakat onun kadar hayalperest değilmiş. O zamanda kimsenin onlara normal gözle bakmayacağını biliyormuş. Bu yüzden kaçıp gitmeden önce adama üç şey bırakmış. Bir ölen annesinden kalan kolyesini. Sevgisini onda bırakmak amacıyla. İki, saatini. Sevginin sonsuz olduğunu ispatlamak için. Sonuncu olarak da ayakkabılarını. Öteki dünyada ona koşarak geleceğinin mührü olarak.
Adam o gece kaçamamış. Ve onu yakmışlar. Sevgilisinin alevlerini izleyen adam bununla yaşayamayacağını anlamış ve o ağacın altında kendini ateşe vermiş. Ayakkabılar da saatte kolyede bulunamamış. Fakat ağacın yanında sembolik olarak bir ayakkabı varmış.
Bu hikayeyi ilk duyduğumda garibime gitmişti. Ne kadarı doğru bilemem ama fazla garipsemiştim. Çünkü bir erkeği sevmesi ilginç gelmişti. Ama şimdi o adamı anlıyorum. Sevginin gücünün cinsiyetle olmadığını anlıyorum.
Onun güzel yüzüne, gülümsediğinde gözüken dişlerine bakıyorum ve adamın neden bedenini yaktığını anlıyorum.
Çünkü adamın ruhu zaten yanmıştı.
Uzun bir yürüyüşün ardından ağacın bulunduğu alana varmıştık. Burası gece kaldığımız yere göre fazla kuraktı. Oradaki gibi etrafta ağaçlar yoktu. Sanırım ilgi çekici yanı da buydu. Mühürlü ağaç tüm heybetiyle tek başına duruyordu.
Etrafında karlar vardı. Karların bittiği yerlerde ise sararmış otlar vardı. Bu görüntü o kadar hoşuma gitmişti ki resmini çektim.
Yan yana durup ağaca baktık. Jungkook kolunu omzuma attı. Ne kadar huzurlu bir ortam olduğunu düşünüyordum ki Yoongi Hyung konuştu:
"Buraya geldik iyi güzel de. Ne oldu şimdi?"
Hepimizin kınayıcı bakışlarını kazandı. Ve yanında duran Jiminden bir dirsek kazandı.
Jimin de boyuna göre sevgili bulduğu için şanslı yalnız. Dirsek atabiliyor. Ehehehe.
"Ne kadar duygusuz bir adamsın sen Yoongi!"
"Ne kadar duygusal biri olabildiğimi kanıtlamamı ister misin?"
Jimin hevesle kafasını salladı. Ve Yoongi Hyung da anında sertçe ensesinden tutup onu öptü. Anında yüzümüzü buruşturup ilginç sesler çıkardık.
Öpüşmeleri bitince Jimin gözlerini kısıp Yoongi'ye baktı. Bakışları birazcık kınayıcıydı.
"Seni seviyorum kiraz çiçeğim."
Ve anında yüzü değişti. Ağzı bir yuvarlak haline geldi. Sonra ayakları titremeye başlayınca kendini Yoonginin kollarına attı.
Salak.
Aslında doğruyu söylemek gerekirse ben bile etkilenmiştim. Jimin'in pembe saçlarına gönderme yapmıştı.
Ulan Yoongi Hyung. Sen de az değilsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Look Here | Taekook ✓
Fanfiction*instastory* İlişki uzmanı olan Kim Taehyung aşka inanmıyordu. Melek sesli bir adamla tanışana kadar. "Bir adam güzel dediği başka bir adama yıldızları yaşatmıştı." 《23.08.2018- 29.08.2019》