İlk günden 1 arkaşım olmuştu. Yan sıradan biri gelip "Selam." dedi. Ben çocuğa baktığım da:
"Berk sende mi bu sınıftaydın?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Evet daha önce de söylemiştim." dedi somurtarak.
İçeri hoca geldi ve görüşürüz dedikten sonra sırasına gitti. Öğretmen beni yanına çağırıp "Bu yeni öğrencimiz Pelin Sert." dedi. Sonra bana dönüp "Pelincim bize biraz kendinden bahset bakalım." dedi soğukkanlı sesiyle. Gıcık hoca.
Ben "Merhaba arkadaşlar. Ben İstanbul da yaşıyorum umarım sizle iyi anlaşırız." dedikten sonra hocaya tebessüm edip yerime geçtim. Hoca pek beğenmemiş gibiydi. Umurumdamıydı? Hayır. Hoca dersi anlatırken sesi ninni gibi geliyordu. Çok uykum vardı biraz uyusam zil çalana kadar olmaz mı acaba? Kendi kendime söylenirken Merve kolumu dürtüp
"Hey derslerin nasıl?" diye sordu kısık bir sesle.
Kısık sesle "Teneffüste konuşalım yoksa hoca görürse dırdırını çekemem." dedim sessizce ve gülümseyerek.
Merve tebessüm ederek kafasını tamam anlamında salladı.
Ders zili çaldığında sonunda bu sıkıcı dersten kurtulmuştum. Merve kolumdan çekiştirip kantinin oraya kadar götürdü.
"Anlat bakalım kendini dinliyorum." dedi gözlerini büyülterek. Tatlı bir kıza benziyordu aslında.
Ben derin bir nefes alıp dışarı bıraktım ve "Dediğim gibi İstanbul da yaşıyorum. Ankara'da yaşıyordum ilk önce tabi. Sonradan İstanbul'a taşındık. Bursluyum. Ders de sorduğun sorunun da cevabı pek iyi sayılmaz derslerim." deyip gülümsedim.
"Aman.Dersleri boşver eğlenmeye bakalım." dedikten sonra ikimiz de güldük.
Yemek yerken bir süre Merve'yi izledim. Bu da benim gibi yiyordu yemeğini. Merve'ye bakınca demek ben böyle yiyormuşum yemeğimi. Bunları düşünürken kendi kendime güldüm.
Merve ağzı dolu halde "Ne? Ne var? Neden gülüyordun?" diye sorularını sıraladı.
Ben parmağımla onu işaret ederken "Aynı benim gibi yemek yiyorsun." dedikten sonra ikimizde gülmeye başladık.
......
Zil çaldı. Son dersti sonunda. Ders bittikten sonra eve giderim duş alırım ve her zaman ki gibi annem ve babamla televizyon izleriz. Derin bir nefes alıp verdim. Sınıfa geldiğimiz de Merve'yle sıralarımıza oturduk. Hoca geldiğin de derse başladık. Ben sadece 1 dersi seviyordum o da İngilizce diğer derslerden düşmanlarım gibi nefret ediyordum. Tekrar derin bir nefes alıp verdim.
......
Ders bittiğinde Berk ve Merve'yle vedalaşıp evin yolunu tuttum. Telefonumdan One Direction - You And I'i açıp dinlemeye başladım. Eve geldiğim de kapıyı çaldığımda kimse açmadı ben de her şeye rağmen yanımda anahtarı taşıyordum. Anahtarı çıkartıp kapıyı açtım. İçeri girdiği de masanın üstün de bir mektup vardı. Şöyle yazıyordu:
"Sevgili kızım biliyorsun durumumuz pek iyi değil bu yüzden annenle birlikte başka ülkeye gidiyoruz. Biraz para kazanıp borçlarımızı ödedikten sonra geri döneceğiz. Kendine iyi bak seni çok seviyoruz. - Seni seven annenle baban. " Diye son buldu.
Harika şimdi ne yapacaktım? Tek başıma bir evde. Kime anlatacaktım önemli meselelerimi? Anneme anlatıyordum genellikle çünkü annemle arkadaş gibiyiz ama o da gitti. Şimdiden canım sıkılmıştı. Ne yapacaktım şimdi. Kendi kendime düşünürken kapının zili çaldı.
Annemle babamdır diye düşünürken hiç kim o? Demeyi aklıma getirmedim ve direk kapıyı açtım.
Ağzım bir karış açık kalarak karşımda ki kişiye baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dengesiz
RomanceO POPÜLER ÇOCUK OKULA YENİ GELEN BURSLU KIZLA OYUN OYNADI.. DALGA GEÇTİ.. AMA SONUNDA AŞIK OLDU....