Crocus

155 15 9
                                        

Ben yangına vurgun beyaz skandalım..
Ama belki bir gün konuşuruz bunu uzun uzun..

Baekhyun..

Jongdae'ye günlerdir ulaşamıyor olmama rağmen, her gün gerçekleşen rutinlerimden biri olan kapı önü beklemelerinin bilmen kaçıncı günündeydim. Havanın kararmasına belki dört, beş saatten az vardı, tam kestiremiyordum ama hava kararana kadar yine buradaydım işte. Ya da Jongdae kapıyı açana kadar işte bilmiyorum ama bu sefer diğer günlere göre daha umutsuz gelmiştim.

Her açıdan umutsuzdum hak versem de en yakın arkadaşımı günlerdir göremiyordum. Üstüne üstlük Chanyeol sürekli ortalardan kaybolup bir şeyler karıştıyor ve evde olduğu günlerde sürekli içinde bir sıkıntıyla günü tamamlıyordu. 'Neler oluyor?' diye sorduğumda ise sadece Jongdae'yi merak ettiğini söylüyordu ama görmeyi  bırak onu aramaya bile yeltenmiyordu. Bana ilk kez yalan söylüyordu, eşimi tanımayacak değildim ama ne karıştırdığını çözemeyecek kadar da yorgundum ruhen.

Kapıyı önce tıklattım, herhangi bir ses yoktu. Daha sonra daha kuvvetli tıklattım, yine bir ses yoktu. En sonunda tıklatırken yalvardım.

"Jongdae ne olur aç artık şu kapıyı, meraktan ölmek üzereyim. Günlerdir o evin içindesin ve Chan'a attığın tek mesaj dışında senden haberimiz yok. Daha ne kadar devam edecek böyle?"

Cümlemin bitimiyle Jongdae önünde durduğum kapıyı aralayıp, tek kelime etmeden girişteki salona doğru ilerleyip kendisini yatarcasına ikili koltuğa attı. Ardından bende içeri girip, kapıyı kapattım ve kendimi yanındaki tekli koltuğa attım. Saçları ıslaktı eminim günler sonra duşa girdiği belliydi, ev geçen sever camdan görünenin aksine topluydu, en azından yerlerde duran alkol şişeleri ortadan kalkmıştı ama kokuları için aynı şeyi söylemek zordu. Baştan aşağıya temizlenmişti ev, bunu parlayan parkelerden herkes anlayabilirdi ama sinen koku son bir haftada çoktan sinmişti. Jongdae ise ağlamaktan göz altı şişliklerinin belirginleşmesi dışında bir hafta boyunca olduğundan bir tık hallice, daha toparlanmıştı. Yani sayılırdı, bütüne bakıldığında tahminen bir haftadır üzerine giydiği Minseok'un gömleğini üzerinden çıkartmıştı sonunda.

Ben dikkatle ona bakarken, ifadesiz bakışlarını bana çevirdi.

"Bakışlarını benden uzak tut Baekhyun."

Elimi çenemin altına dirseğimi koltuğa dayayıp kaşlarımı çattım ve ses tonumu ciddileştirerek karşılık verdim ters tavrına.

"Kaç gündür seni merak ediyorum haberin var mı aptal herif? Deliye döndüm sen kapıları açmayınca."

Bakışlarını tekrar karşısında Minseok ile resimlerinin aslı duvara sabitleyip bıkkınlıkla dudaklarını araladı Jongdae.

"Her gün kapıma dikildiğin için biliyorum Baekhyun ama sevdiğim adamın aksine maalesef halen yaşıyorum gördüğün gibi."

"Şerefsiz herif bir de geldiğimi gördüğün halde mi tepki vermiyordun?"

Jongdae yattığı yerde doğrulup sırtındaki Minseok ile yapmış oldukları tonla parça kumaşın birleştiği battaniyeye iyice sarınıp bağdaş kurdu ve sırtını geriye doğru yasladı soruma cevap verirken.

"Hiçbirinizle uğraşamazdım Baek, o an savaşmam gereken ve bundan sonra devamlı artacak bir hasret vardı içimde ama anlamanı beklemiyorum. Sonuçta sevdiği adamı kaybeden sen değilsin, benim."

Sözleri çok acımasızdı ve bunun farkındaydı çokta umrunda olmadığını belli edercesine. Şu an karşımda artık en küçük parçasına kadar kırık ve kimseyi önemsemeyen bir adam vardı. Kızmıyordum hatta kızamıyordum düşüncesiz sözcüklerine. Haklıydı yaşadığı şeyi anlayamazdım, bilemezdim, her gün onun kadar kırılmıyordum sonuçta ama onun kırılacak tek bir parçası kalamamıştı artık.

Retrouvailles/xiuchenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin