Yazar..
Chanyeol ve Jongdae üniversite yıllarında tanışmış yıllarca hiç ayrılmadan beraber büyümüşlerdi. Birbirlerinden habersiz, gizli saklı hiçbir işleri olmamıştı, Baekhyun'u ilk anllattığı kişiydi Jongdae ve onunda Minseok'u anlattığı ilk kişiydi Chanyeol. Yıllarca aynı evi de paylaşmış olmalarının etkisiyle yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi ikisinin aslında. Minseok ve Sehun gibi çocukluktan bir tanışıklıkları yoktu ama en az o ikisi kadar birlerdi. Şimdiyse ilk yalanını söylemişti Chanyeol kardeşi bildi adama ilk ihanetiydi. Onu öldüreceğini bile bile yapmıştı bunu hemde.Hava çoktan kararmışken yalnızlığı ile baş başa sesiz sakin, loş bir bar tabiresindeydi Chanyeol. Ne kimseyle iletişime geçmişti ne de arkasında bir haber kırıntısı bırakmıştı. Merak edilmeyi hak etmediğini ve yalnızlığında ölmesi gerektiğini düşünüyordu yaptıklarından sonra. Ağır geliyordu artık ruhuna Jongdae'yi kendi elleriyle ölüme mahkum etmek. İçten içe tekrarlıyordu kendisine sürekli 'yaptıklarından dolayı ağır cezalara mahkum edilmelisin Chanyeol, hatta belki elektrikli sandalyeye bağlanmalı ya da direk idam edilmelisin' diye. Vicdanı onu en zor durumda en bucak köşeye sıkıştırmıştı günler sonra 'bunları hak ediyorsun çünkü sen onun elinden nefesi olan bir adamı aldın ve hiçbir şey yokmuş gibi davrandın' diye de devam ediyordu içsel serzenişlerine.
Geldiğinden beri bilmem kaçıncı içkisiydi ama sarhoş sayılmadığını düşünüyordu ya da zaten yaptıklarından sonra genel sarhoştu kendisi için. Biten bardağını barmene uzatıp yenilemesini söylediğince, barmen iyi niyetiyle karşılık verdi.
"Çok fazla içtiniz, sizce de yetmez mi?"
Chanyeol sarhoşluğunda verdiği etkiyle barmen çocuğa yaklaşıp iyi niyetine karşılık sert bir tavırla tekrarladı.
"DOLDUR!!"
Barmen fazla ısrar etmeyip, onaylarcasına başını salladı ve yenisini getirmek için bardağı önünden aldı. Chanyeol ise siyah boğazlı kazağının altına giydiği siyah pantolondan saatler önce kapattığı telefonunu çıkartıp açtı. Ekranda nerden baksanız aralıklı dakikalarda yapılmış yirmiden fazla cevapsız arama görünüyordu.
Üç tanesi Sehun'a aitti, muhtemelen 'Minseok yine yerinde durmadı ve onu engellememiz gerek demek için aramıştır hergele' diye düşüncü Chanyeol ve onun aramalarını pek umursamadı. Geriye kalanların hepsi Baekhyun'a aitti, bazıları beşer dakika arayla bazılarının arasındaysa en fazla yarım saat vardı. Gözlerini yumup sevdiği adamı düşündü 'nasıl da merak etmiştir şimdi' diye iç geçirdi kendince. Sonra boğazını temizleyip Baekhyun'u geri aradı ve sarhoş görünmemek adına bedenini dikleştirdi sanki eşi onu görebilecekmiş gibi. Bir süre çalıştan sonra telefon açıldı ve karşıdan gelen ses tüm barı inletebilecek seviyedeydi.
"SENİ ÇOK MERAK ETTİM APTAL HERİF, NEREDESİN SEN? NELER DÖNÜYOR CHANYEOL? HANGİ CEHENMEDEYSEN ÇIKIP BURAYA GELİYORSUN VE ADAM GİBİ OTURUP NE DERDİN VARSA KONUŞUYORUZ."
Chanyeol eşinin tatlı telaşına hafifçe gülümsedi. Baekhyun sakin biriydi ama tersi gerçekten pisti.
"Sakin ol Baekhyun, iyiyim ben. Eve geldiğimde konuşuruz tamam mı? Şu an da anlatabileceğim bir şey değil sevgilim."
"Ne demek eve gelince konuşuruz, Chanyeol delirtme beni. Suho geldi ve Jongdae'yi de alıp yemeğe çıktık. Seni sorup duruyorlar, ne söylememi bekliyorsun? Bana bak sarhoş musun sen?"
Chanyeol'ün duyduğu isimle ihaneti tüm bedenini tekrar sarmıştı. Acıyla omuz silkip Baekhyun'un sorusunu yanıtladı.
"Çok fazla sorguluyorsun bebeğim. İyiyim dedim işte, beni merak etme. Biraz kendimi dinlemeye ihtiyacım var, geldiğimde evde görüşürüz olur mu?"