"Lisayah! Nerelerdeydin? Jennie unniyi buldun mu?" Rose sesini duyurmak için bağırarak sorular sormaya devam ederken tek düşündüğüm demin yaşadıklarımın rüya olup olmadığıydı.Ablam gerçekten Jimin'i öpmüş müydü? Jungkook yanımda mıydı? Bana şarkı yazdığını gerçekten söylemiş miydi?
Hepsi bir rüya gibiydi,ama elimdeki minik usbnin varlığı bana birazdan aksini kanıtlayacaktı.
"Ablam Jimin'i öptü."
"Ne!"
"Jungkook...bana doğum günüm için şarkı yazmış." Ben birbirinden bağımsız konuşurken yüzünün aldığı ifadeyi görmezden geldim ve ona sarıldım. Sanki üstümdeki bütün yükler alınmış gibi rahatlamış hissediyordum.Oysa daha jungkook'a ondan ne kadar hoşlandığımı söylememiştim bile!
Evet,ondan gerçekten çok fazla hoşlanıyordum ve bunu sadece kendime itiraf etmiş olmam bile rahatlatıyordu.
"Tamam, ne olduğunu anlamadım ama şuanda bu kadar mutlu olmanın sebebi Jungkook mı?" Kafamı salladım.
"Artık kendine ve ona eziyet etmeyi bırak ve ikinize bir şans ver seni aptal kız." Gözümden akmak üzere olan bir yaşı gürültülü bir burun çekmesiyle engelledim. Belki Rose haklıydı, belkide birbirimizin kaderinde vardık.
Belki de birbirimizi ilk gördüğümüzde anlamıştık bazı şeyleri,belki de beni ilk öptüğünde cevabı zaten biliyorduk.
Belki egomuzdu önümüzü kapatan,belkide bilerek onun arkasına saklanıyorduk.(Yazar iptal...)
"Biliyorum Rose, zaten artık saklamayacağım. İlk önce şarkıyı dinlemem gerek yoksa birazdan düşüp bayılabilirim!"
"Pekala, sanırım parti burada bitmiştir. Sen odana çık ben insanları göndereceğim. Zaten belliki asıl parti senin kalbinde!" Gülerek kafamı salladıktan sonra dediği gibi odama çıktım ve kapıyı arkamdan kilitleyip laptopumu açtım. Ellerim titreyerek usbyi takarken duyduğum ilk andan beri içime işleyen sesini duymak için sabırsızlanıyordum.
Kulaklığımı taktım ve gözlerimi kapattım.(Euphoria - Jungkook)
Sen, hayatıma yeniden doğan güneşsin
Çocukluk hayallerimin geri dönüşü
Bu duyguların ne olduğunu bilmiyorum
Belki bu da bir rüyadır ...
Çok mutluyum, nefes bile alamıyorum
Etrafım giderek daha da berraklaşıyor...Sen de benim gibi etrafta gezip
Gökkuşağı gibi kaybolan bir rüyayı mı arıyordun?
Bu, 'kader' gibi sadece bir kelimeden farklı
Gözlerindeki acıyla, benimle aynı yere bakıyorsun...
Okyanusu uzaktan duyuyorum
Rüyamın içinde ormanın üzerinden yürüyorum
Ve gittikçe berraklaşan o yere gidiyorumŞimdi ellerimi tut
Sen mutluluğumun sebebisin...Sesindeki herşey beni ona itiyordu, söylediği her cümleden sonra ona sarılmak istiyordum. Şimdi burada olsaydı ne yapardım bilmiyordum. Şimdi düşündüğümde ondan neden nefret ettiğimi bile anlamıyordum. O çok ukalaydı ama eşsizdi. Ben ise inatçı ve önyargılıydım. Onu nasıl bulmuştum? O beni nasıl yakalamıştı?
Yatağa yattım, saatlerce belki de bin defa şarkıyı dinledim. Yarın ona bunun karşılığını vermeliydim. Artık kaçmak yoktu, her zaman kaçmıştım. Neden kaçmıştım?
Uyuya kalmadan önce bir daha pişman olmayacağıma karşı kendime söz verdim.
—————
"Abla, girebilir miyim?" Sabah erkenden uyandığımda bugünün benim için önemli olduğunu biliyordum. Jungkook'u görmek için sabırsızlanıyordum ama ilk önce ablama herşeyi anlatmalı ve ondan özür dilemeliydim. Pijamalarımla kapısının önünde dururken biraz korktuğumu itiraf etmeliydim. Çünkü biriktirdiğim çok sır vardı ve Jen sırlardan nefret ederdi.
"Lisa? Gelsene." Kapıyı açıp içeriye girdiğimde onu uyandırdığımı yüzündeki sersem ifadeden anlamıştım.
"Uyandırdım mı? Özür dilerim ama konuşmamız gerek." Gözlerini ovuşturup esnerken kafasını salladı.
"Pekala,sen bana bir kahve yap yüzümü yıkayıp geliyorum."
Konuşmamı bitirdiğimde ablama bakmaya cesaret edebilmiştim.Herşeyi ama herşeyi anlatırken bir kere bile lafımı bölmeden beni dinlemişti.Bir ara burada tek başıma kendi kendime konuştuğumu bile sanmıştım.Yüzündeki ifadenin ne anlama geldiğini çözememiştim, ama aniden kahkaha atmaya başladı.
"Abla,biliyorum çok kızdın.Sinirden mi gülüyorsun?" O kadar çok gülüyordu gözünden yaşlar gelmeye başladığında kızarmıştı. Sakinleşmesini beklerken verdiği bu tepkinin hiç normal olmadığını düşünüyor ve daha da endişeleniyordum.
"Yani Jungkook'tan hoşlanıyorsun?" Kafamı salladım.
"Peki ben bunun için neden sinirleniyorum ve kızıyorum?"
"Sen ondan hoşlanıyordun ve ben...gerçekten böyle olsun istemedim abla.Her defasında ondan uzaklaştım ve kaçtım ama bir şekilde hep karşı karşıya geldik."
"Hey hey,Lisa.Tamam sakin ol.Bu beni sinirlendirmekten çok mutlu eder.Çünkü Jungkook çok iyi bir insan,sana en başından söylemiştim onun nasıl biri olduğunu.Ama bir konuda yanılmışım.Ondan hiç hoşlanmadığımı farkettim.Hatta şimdi düşününce bile gülüyorum nasıl böyle şeyler hissettim diye." Ellerimi tutarken gözlerinin parladığını gördüm.Çok mutlu görünüyordu.
"Benimde sana söylemem gereken birşey var,kulağa biraz garip gelebilir ama-"
"Jimin mi?" Şaşırmıştı.
"Nereden anladın?" Omuz silktim.Ona dün onları ve yaptıkları herşeyi gördüğümü tabiikide söylemeyecektim.Bunun onu utandıracağını biliyordum.
"Jimin senden hoşlandığını bana söylemek zorunda kalmıştı.Bazı çizimlerini görmüştüm. Seni çizmiş." Gözleri heyecanla açıldığında sırıttım.
"B-beni mi çizmiş! Nasıllar,ah hemen banada göstermesini isteyeceğim."
"Abla, mutlu olacaksın değil mi?" Endişeyle ona baktığımda kafasını salladı.
"Çok mutluyum Lili.Tek pişmanlığım Jimin'e olan hislerimi daha önce farkedememiş olmam. Ama bana söz ver Lisa, eğer Jungkook'un senin için doğru kişi olduğunu düşünüyorsan kimseyi düşünmeden onunla olacaksın."
"Söz.Şuan kanatlarımla havalanacakmışım gibi hissediyorum." Kahkaha atarken onunda benden farklı olmadığını gördüm.
"Ben şuanda karşı evde olmasına rağmen Jimin'i görmek için sabırsızlanıyorum.hey! Sen neden hala buradasın!"
Haklıydı,biran önce görmem gereken biri vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
E.G.O
Fanfiction''Jungkook denen adi herif hanginiz?" Hepsi ne oluyor dercesine birbirine bakmaya başladığında tek bir kişi masaya kolunu koydu ve çenesini avucuna yaslayıp umursamazca bana doğru eğildi. "Ne için lazımdı?" ➖➖➖ Belki de birbirimizi ilk gördüğümüzde...