Pekala, zile basamıyordum.Taehyung'u arayıp Jungkook'un adresini sorarken ya da otobüs beklemeye dayanamayıp buraya kadar koşmaya karar verdiğimde ona ne söyleyeceğimi düşünmeyi akıl edememiştim. Aslında ne söyleyeceğimi biliyordum ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
Evine gelmiştim,LANET OLASICA EVİNE!
Elimi zile basmak için kaldırdığım anda geri indirdim. Tekrar yeltendim ama yine geri indirdim. Evde olup olmadığını bile bilmiyordum. Saat henüz çok erkendi ve haftasonu olduğu için hala uyuyor olabilirdi. Bunları önceden düşünmediğim için kendime ufak bir küfür savurdum.
Derin bir nefes aldım. Buraya kadar gelmiştim ve geri dönmeye ne gücüm ne de isteğim vardı. Gücüm gerçekten yoktu çünkü yaklaşık yirmi dakikadır koşuyordum.
Aniden açılan kapı aldığım nefesi verememe neden olmuştu. Komik bir şekilde öksürmeye başlarken eğilmiştim ama gördüğüm bir çift ayağın ona ait olduğunu biliyordum.
"L-Lisa?" Öksürme seansım bittiğinde kızaran yüzümle kafamı kaldırdım ve başımı eğip birşeyler geveleyerek ona selam verdim. Jungkook üstünde deri ceketi, kafasındaki şapkası ve sol kulağında parlayan gümüş küpeleriyle bana bakarken ne kadar yakışıklı olduğunu düşünüyordum. Bunun her zaman farkındaydım ama şuan bu beni deli gibi heyecanlandırıyordu. Yüzündeki şaşkın ifadenin yerini gizlemeye çalıştığı bir gülümseme aldı. O sırada yanındaki küçük kız dikkatimi çekti. İki yandan beceriksizce örülmüş siyah uzun saçlarıyla tam bir Jungkook kopyasıydı. Onun gibi iri gözleri ve sivri bir burnu vardı.Ama yanakları daha tombikti ve afacan gözleriyle bana bakarken onları sıkmak istememe neden olmuştu.
"Oppa, bu güzel unni kim?" Henüz tam çıkaramadığı harflerle bahsettiği kişinin ben olduğumu farkedince gülümsedim.
"Bu Lisa, hani sana önceden bahsettiğim bir abla vardı şu yaramaz ve inatçı olan?" Jungkook küçük kıza göz kırpınca aralarında anlamadığım bir gülüşme geçti. Jungkook'a gözlerimi devirdim ve kıza doğru eğildim.
"Bence sen benden daha güzelsin. Adın ne prenses?" Bana gülerek baktığında adının He Ra olduğunu söyledi."Çok memnun oldum He Ra.Bende Lalisa" Elini uzatıp elimi sıktıktan sonra tekrar ayağa kalktım ve bizi yüzünde bir gülümsemeyle izleyen Jungkook'a baktım.
"Böyle aniden geldiğim için üzgünüm. Meşgulsün sanırım, gelmeden önce aramalıydım."
"Hayır, iyiki geldin. Bir sorun yok değil mi? Seni yine rahatsız mı ettiler yoksa?"Telaşlanan yüzüne hızla kafamı sallayarak cevap verdim.
"Hayır,hiçbir şey olmadı. Konuşmak istiyordum sadece."
"He Ra'yı kursa bırakacaktım. Birlikte bırakalım sonra konuşuruz istersen?" He Ra bu fikre heyecanlanmış gibiydi.
"Evet,unni sende gel! Arkadaşlarımın hepsi abime aşık, eğer seni görürlerse kız arkadaşı olduğunu anlarlar ve peşini bırakırlar." Yaşına göre kurduğu cümlenin büyüklüğüne güldüm.
"Gelirim tabii ki ama abinle aramızda öyle birşey yok, yani henüz." Jungkook son söylediğim şeyi anladığında bana şaşırarak baktı. Bende bunu söylediğim için kendime şaşırmıştım ama surat ifadesi keyiflenmeme neden oldu.
"Hadi He Ra, çabucak seni bırakalım bizim bu unniyle konuşacak çok önemli şeylerimiz var." Kızı itelemeye başladığında kahkaha atmamak için kendimi zor tutmuştum.——————
He Ra haklıydı, bu ufaklıklar gerçekten sinir bozucuydu.İlk önce Jungkook'u görür görmez bağırmaya ve ona doğru koşmaya başlamışlardı. Jungkook eğilip hepsini kucaklarken aralarında kavga ediyor, onun kendisine sarıldığını iddia ediyorlardı. Onu tek tek yanına çağırıyorlardı ve onun için çizdikleri resimlerini gösterirken bu yaşta bu kadar cilveli olmaları beni korkutmuştu. Sonunda öğretmen gelip büyükleri sınıftan çıkardığında rahatlamıştım,ama başbaşa kaldığımızı farkettiğimde rahatlık yerini gerginliğe bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
E.G.O
Fanfic''Jungkook denen adi herif hanginiz?" Hepsi ne oluyor dercesine birbirine bakmaya başladığında tek bir kişi masaya kolunu koydu ve çenesini avucuna yaslayıp umursamazca bana doğru eğildi. "Ne için lazımdı?" ➖➖➖ Belki de birbirimizi ilk gördüğümüzde...